“Barış” lafını ağzından düşürmeyen ama barışın bir numaralı düşmanı olan ve insan soyunun geleceğini tehdit eden savaş aygıtı NATO, militarizm ve saldırganlığı giderek tırmandırıyor. ABD emperyalizmi ile NATO Rusya’ya karşı çok boyutlu bir savaş halindedir. Büyük güçler arasında cereyan eden bu savaş iktisadi, siyasi ve askeri alanda yeni güç dengelerinin oluşmasında rol oynuyor. Emperyalist dünyadaki hegemonya krizinin bu aşamasında ABD, batılı müttefiklerinin desteğini arkasına almışken Rusya ve Çin’i dizginleme hesapları yapıyor. Dönüşü olmayan bir şekilde hegemonyası çözülen ABD, bu gidişatı durdurmak için adeta çırpınıyor. NATO’nun yeni düzeyde silahlandırılması da bu çabanın ürünüdür. Bu ise çatışma ve savaşların yayılma riskini arttırıyor.
30 NATO üyesi ülkenin Madrid’de düzenleyeceği zirve öncesinde açıklama yapan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, NATO’nun hızlı tepki kuvvetlerinin sayısını artırmak istediğini bildirdi. Şimdiye kadar, NATO müdahale gücü NRF yaklaşık 40 bin askerden oluşuyordu. Savaş baronları bu sayıyı uzak olmayan bir gelecekte 300 binin üzerine çıkarmak istiyor. Stoltenberg bunun, “Soğuk Savaş’tan bu yana toplu savunma ve caydırıcılığımızın en büyük yeniden düzenlenmesi” olarak tanımlıyor. Ona göre, 30 üye ülkenin devlet ve hükümet başkanları Madrid’de yapılacak NATO zirvesinde bu yönde karar vermeliler.
Savaş örgütünün başında bulunan Stoltenberg’e göre, şu anda 30 üyesi bulunan aygıtın en büyük önceliği doğu kanadını korumaktır. Aygıtın şefi, 28 Haziran günü başlayan NATO zirvesinde üye devletlerin Rusya’yı “önemli ve doğrudan tehdit” olarak gördüklerini ilan etmelerini beklediğini söyledi. Bu hazırlıkların sadece Rusya’yı değil, Çin’i de hedeflediği bir sır değil. Zira kızışan emperyalist hegemonya koşullarında Çin ve Rusya, ABD’nin liderliğini yaptığı NATO’nun ‘stratejik düşmanıdır.’ Madrid’de bir araya gelecek olan NATO şeflerinin gündemindeki ana tema, Ukrayna savaşı üzerinden Rus karşıtlığıdır.
Stoltenberg, kriz ve çatışma zamanlarında kısa sürede daha fazla kuvvet konuşlandırabilmek gerektiğini savundu. Bu amaçla hızlı konuşlandırmalar için daha fazla askeri teçhizat sağlanacak ve yedek birliklerin eğitim programları revize edilecek. Her tarafa saldıran aygıtın şefi Stoltenberg, utanmadan “Müttefiklerimizi savunmak için savunma planlarımızı önemli ölçüde gözden geçirmemiz gerekiyor” diyor. NATO, acil durumlara “hızlı ve sorunsuz” tepki vermeye hazır olmalıdır diye de ekliyor.
Stoltenberg’in belirttiği gibi, devasa genişlemeye önemli ölçüde daha yüksek ‘savunma’ harcamaları da eşlik edecek. NATO üyesi ülkeler gayrisafi yurtiçi hasılalarının yüzde 2’sini silahlanma ve savaş için harcamayı kabul etmişlerdi. Yıl sonuna kadar, NATO ülkeleri savaş ve yıkım için 350 milyar ABD doları harcayacaklar. NATO şefine göre, aygıta üye dokuz ülke savunmaya/savaşa yüzde iki veya daha fazla bütçe ayırıyor. 2024 yılına kadar diğer 19 üye ülkenin de yüzde iki hedefine ulaşacaklarını söyledi. Diğer beş üye ülke de bundan sonra askeri harcamaları arttırma sözü verdi. Almanya ise, iki yıl içinde yüzde iki hedefine ulaşacağını vaat etti.
Acil durumlarla ilgili ayrıntılar, gelecek yıl hazır olması gereken yeni bölgesel savunma planlarını da belirleyecek. Madrid’deki NATO zirvesi bugün (29 Haziran), Elmau’daki G7 toplantısından sonra başlıyor. Diğer şeylerin yanı sıra NATO ‘yeni bir stratejik konsepte’ karar vermek istiyor. Mevcut versiyon 2010 yılına ait. O zaman Rusya ile olan büyük gerilimlerin sona erebileceği var sayılıyor ve tarafların “gerçek bir stratejik ortaklığa” ulaşabilme ihtimalinden söz ediliyordu.
ABD, kışkırttığı Ukrayna savaşını kullanarak batılı emperyalist kamp içindeki konumunu güçlendirmiş görünüyor. Fakat bu, ABD’nin dünya hegemonyasının çözüldüğü gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Artık ona cepheden meydan okuyabilen güçler var. Rusya son olarak bunu Ukrayna savaşı üzerinden göstermiş bulunuyor. Çin’de bunu hemen tüm cephelerde adım adım geliştiriyor. Bu gelişimden tedirgin olan ABD emperyalizmi müttefiklerini de yanına alarak Çin ve Rusya’ya karşı saldırgan-savaşçı politikayı tahkim ediyor. Artık yapılan tüm zirvelerin gündemini de temelde bu sorun oluşturuyor. Ama bu saldırgan ve savaşçı politikalar Rusya ile Çin’i birbirine daha da yakınlaştırarak karşı cephenin de şekillenmesini pekiştiriyor.