Dördüncü koğuşun yeni gardiyanları – Serdar Akinan

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 07 Mart 2012
  • 05:56

''Burası dördüncü koğuştur benim ağbim
Bak camları yoktur, kırıktır.
Ne bacası tüter ne sobası...
Her neyse benim ağbim ver bi cigara zuladan yanalım
Allahımızı sorarsan adı gardiyan Cafer, lakabı kel onbaşı...''

Bu şiir Yılmaz Güney'in Ankara Kapalı Cezaevi'ndeki tanıklıkları üzerine çektiği Duvar filminden alınmıştır. Gardiyanlar çocuklara tecavüz eder, döver, akıllara durgunluk veren bir vahşet vardır o hapishanede. Dördüncü koğuşta tutulan çocukların yeni ay doğduğunda ellerini açıp yalvardıkları tek şey vardır, ''Allah'ım beni daha iyi bir hapishaneye yolla...''

30 yıl sonra Türkiye'de değişen ne? Gene bir cezaevi ve tüyler ürperten ifadeler. Müthiş bir vahşet; dayak, tecavüz... Kime yapılıyor? Taş atan çocuklara...

Pozantı Cezaevi'nde yaşananlara karşı yükselen ses ne kadar cılız. Bakın bu vahşetin mağdurlarından F.G. ne diyor?

'Sadece tecavüz değil. Dayak adeta günlük yaşamın parçasıydı. İntihar etmek istedim, annem aklıma geldi, vazgeçtim...'

F.G. taş atan çocuklardan sadece biri... 16 yaşında Pozantı'ya girmiş.
Hikayesi binlerce Kürt çocuğuyla aynı.

'Şırnak'ta yaşıyorduk. 20 yıl önce köyümüz yakılınca Adana'ya geldik. 15 Şubat 2009'da korsan gösterilere katıldığım ve polise taş attığım gerekçesiyle tutuklanarak Kürkçüler Cezaevi'ne götürüldüm. O zaman 16 yaşındaydım. Kürkçüler Cezaevi'ne girerken çırılçıplak soyulduk. Askerler bize bağırarak küfür ediyorlardı. 'Pis teröristler, devlete karşı çıkmak neymiş size göstereceğiz' diyerek tekme tokat bizi bir saat kadar dövdüler. Bize zorla halay çektirdiler. Kış olmasına ve çırılçıplak olmamıza rağmen üzerimize tazyikli su sıkıyorlardı bir yandan da. Askerler bizi iyice dövdükten sonra gardiyanlara teslim ettiler. Gardiyanlar da demir paspaslarla her yerimize vurdu. O an çığlıklar atıyorduk. 'Ne olur bizi dövmeyin' diye yalvarıyorduk. Bizi adl” suçluların yanına verdiler. Dayak hep devam etti. Bize ağır yükleri taşıtıyorlardı. Kürkçüler'de bir hafta kaldıktan sonra üç arkadaşımla birlikte Pozantı Cezaevi'ne getirildik.

Pozantı Cezaevi'ne ilk girişte de gardiyanlar tarafından çok kötü şekilde dövüldük. Sonra koğuşlara dağıtıldık. Müdür yanıma geldi. 'Özgür'ün yanına vereceğim sizi haa, Özgür'ün neler yapacağını biliyorsunuz' sözleriyle tehdit ediyordu. B1 koğuşuna verdiler, dört kişi vardı. Herkes bu koğuşta kalan Özgür adlı çocuktan çok korkuyordu. Özgür beni elle taciz etti, sonra da tecavüz etti.''
Kanımızı donduran ifade bu! Pozantı'da yaşananlar bunlar. Dördüncü koğuşun şiiri hala hapishane duvarlarında yankılanıyor.

İktidarımızın en duygusal 'hukukçu' üyesi Bülent Arınç bu iddialar karşısında bir açıklama yaptı.

''İddialara bağlı olarak değil fiziki şartlarının gereğiyle cezaevinin kapatılması kararı alınmıştır.''

O 'fiziki şartlar'' vicdanlarda kurulan darağaçlarında sallanıyor.
İbret vesikasıdır. Boyunlarınızda yaftadır. Üzerinde şunlar yazıyor: ''Dördüncü koğuşun kel onbaşısı''

Akşam – 07.03.12