Emperyalist/Siyonist güçlerin 2011’de Suriye’ye karşı başlattıkları vahşi/yıkıcı savaşın bir numaralı faili AKP şefi Erdoğan’dır. Dünyanın dört bir yanından toplanan katil cihatçılar Türkiye’ye taşındı, ABD ile AKP rejimi tarafından eğitildi, silahlandı katliam ve yıkım için Suriye’nin üzerine sürüldü. Bu ağır suçun bir numaralı faili olan kişi, daha önce “kardeşim” dediği Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a “katil Esed” demeye başladı.
Yıllar boyunca tehdit, hakaret ve mezhepçi söylemlerle Esad’a saldıran Erdoğan’ın histerisi o sınırlarda kalmadı. Cihatçı katiller Esad yönetimini yıkıp Şam’a bayrak dikemedikleri için, emperyalist savaş aygıtı NATO’nun, Libya’ya yaptığı gibi Suriye’yi bombalaması için defalarca çağrı yapan kişi de AKP şefiydi. Şam’daki Emevi camisinde namaz kılma hevesi kursağında kaldığı için kin ve hırsı tavan yaptı. Esad’a saldırmayı yakın zamana kadar sürdüren Erdoğan, “Suriye’nin geleceğinde “katil Esed’e” yer yoktur” laflarını onlarca kez tekrarladı. “Suriye’nin ağası benim” havalarında ortalıkta dolaşan AKP şefinin sahte bir özgüven üzerine bina ettiği yayılmacı hesaplar Şam’dan döndü. Bir dönem kendinden emin Erdoğan, yaşadığı hezimeti halen hazmetmiş değil. Buna karşın bir süreden beri Esad’la görüşmeye hazır olduğunu arada bir tekrarlayıp duruyor.
***
Ekonomisi iflas edince Körfez şeyhlerinin önünde diz çökerek bozulan ilişkileri düzeltmek için çaba harcayan Erdoğan, gerici-ilkesiz körfez şeyhlerinden olumlu yanıt aldı. Zerre kadar Erdoğan’a güvenmeseler de çıkarları gereği arayı düzelten şeyh takımının ilk işi, ekonomisi çöken Türkiye’de kelepir fiyatına satın alabilecek yerler aramak oldu.
Keskin U dönüşlerine Mısır Cumhurbaşkanı Adülfettah el Sisi ile arayı düzelterek bir yenisini ekleyen Erdoğan, “Katil/diktatör” dediği Sisi’nin peşinden uzun süre koşturduktan sonra arayı düzeltme imkanı buldu. Erdoğan “kardeşi” Sisi’yi sarayında ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti ilan etti. Tabi Sisi’yi razı etmek için İhvancı kardeşlerinin bir kısmını susturmuş bir kısmının Londra’ya taşınmasına neden olmuştu.
***
“Esad’la barışa/görüşmeye hazırım” lafları bir süredir belli aralıklarla tekrarlanıyor; kimi zaman AKP şefi kimi zaman müritleri tarafından. Ancak Esad ve Suriye’nin durumu ne körfez ülkeleri ve şeyhlerine ne Mısır ve Sisi’ye benziyor. Zira Suriye’nin yakılıp yıkılmasında, yüz binlerin öldürülmesinde, milyonların yerinden yurdudan edilmesinde en berbat rolü oynayan Erdoğan, Halep kenti çevresindeki sanayi tesislerinin, fabrikaların, işletmelerin yağmalanmasında da baş rolü oynadı. IŞİD’in bir dönem çaldığı Suriye petrolünü ucuza alıp ırkçı-Siyonist İsrail rejimine taşıyanlar arasında Erdoğan’ın hem oğlunun hem damadının şirketleri başı çekiyordu. Tüm bunların ardından Türk ordusu doğrudan devreye girerek savaşla yıkılan bu komşu ülkenin topraklarını işgal etti.
Erdoğan’ın suç çetelesinde Suriye’de vahşi katliamlar yapan cihatçı terör örgütlerine kalkan olması, bir kısmını paralı asker olarak kullanması, bir kısmını ise besleyip koruması da var. İdlib’deki “El Kaidestan” emperyalist/siyonist güçlerin de talebiyle halen Saray rejimi tarafından korunuyor. CIA ve MOSSAD’la çalışan cihatçılar, AKP-MHP rejimi tarafından korunmasaydı İdlib’de kurdukları vahşi yönetim çoktan yıkılırdı. Esad’ın Erdoğan’la görüşmek için bu terör emirliğine verilen desteğin kesilmesini talep etmesi tesadüf değil.
***
Savaşla yıkılan, ABD’nin ambargosu ile ekonomik yönden boğulan, ırkçı-Siyonist İsrail tarafından sık sık bombalanan Suriye, adeta nefes alamaz duruma itildi. Bu koşullarda Türkiye ile barışmak en çok istediği şeylerden biri. Hem Esad yönetimi hem Suriye halkları barışmayı çok isterler. Nitekim Esad helan kendisinin can düşmanı olduğunu bilmesine rağmen Erdoğan’la görüşmeye kapıları kapatmıyor. Tüm yapılanları sineye çekip ülkesinin nefes alabilmesi için Erdoğan’la bile el sıkışabileceği mesajını veriyor. Ancak bunun için haklı olarak belli koşulların yerine getirilmesini ya da en azından bu konuda güvence verilmesini talep ediyor.
Suriye’nin içinde bulunduğu kuşatmayı fırsat sayan AKP şefi ise, “Biz Suriye topraklarını işgal etmeye devam edelim, cihatçı teröristleri paralı asker olarak kullanalım, ABD ve İsrail’in de isteği olan İdlib’deki terör emirliğini korumayı sürdürelim ama yine gel barışalım” diyor.
Erdoğan “hem suçlu hem güçlü” tutumunda ısrar ediyor. Esad’ın sık sık hatırlatılan temel talepleri var: Türk ordusu işgal ettiği Suriye topraklarından çekilmeli, cihatçı terör örgütlerine verilen destek kesilmeli, İdlib’deki El Kaidestan’a sağlanan koruma kaldırmalıdır.
Bunlar olmadan ya da olacağına dair güvence verilmeden tarafların barışması mümkün değil. AKP-MHP rejimi de CHP Genel Başkanı Özgür Özel’de bunu biliyor. Hal böyleyken Özgür Özel’in “Siz görüşmüyorsanız biz görüşürüz” açıklamalarının çok ciddiye alınır bir yanı yok. Kuşkusuz ki Özel bir heyet oluşturup Şam’a gidebilir. Ancak gerçek bir sürecin başlaması için Saray rejiminin Esad yönetiminin talepleri konusunda somut adımlar atması gerekiyor. Bu konu da ise Özel’in yapabileceği bir şey olmadığı gibi bu yönde bir talepte de bulunmamıştır.
***
Saray rejiminin Suriye’de izlediği politika, Erdoğan’ın “barışalım” söyleminin bir karşılığının bulunmadığına işaret ediyor. ABD emperyalizmi ile soykırımcı İsrail, Saray rejiminin Suriye ile gerçekten barışmasına karşılar. Erdoğan’ın ABD-İsrail isteklerini göz ardı etmesi verili koşullarda olası görünmüyor. Halen temel önceliği, Washington’daki efendileriyle daha sıcak ilişkiler geliştirmek. Bunun için ABD’ye her gittiğinde Yahudi Lobilerinin huzuruna çıkıyor. Dolayısıyla Tel Aviv’deki soykırımcı çeteyi rahatsız edecek herhangi bir somut adım atması mümkün değil. İsrail’e bunca laf etmesine rağmen halen ona karşı tek bir somut adım atmaması, örneğin Kürecik’te kurulan radar üssünden soykırımcı çeteye istihbarat aktarılması, Azerbaycan petrolünün Ceyhan üzerinden İsrail’e taşınması ve ticaretin üçüncü ülkeler üzerinden devam ettirilmesi gibi olgular Erdoğan’ın emperyalist/siyonist güçlere ne kadar gebe olduğunu gözler önüne seriyor.
ABD emperyalizmi ile Tel Aviv’deki soykırımcı çetenin neredeyse her gün Suriye’yi bombalamaya başladığı, barbarlık savaşını genişletme planlarından söz edildiği bugünlerde Erdoğan Suriye ile barışabilir mi? Tüm veriler sorunun yanıtının hayır olduğuna işaret ediyor. Amerikancı AKP-MHP rejimi ne Washington ne Tel Aviv’deki savaş suçlularını rahatsız edecek bir adım atabilir.
Savaşı Suriye’ye yayma hazırlığından söz edildiği koşullarda ABD-İsrail maşası cihatçı terör örgütlerinin Türkiye tarafından himaye edilmesine öncelikle Türkiye işçi sınıfı ile emekçiler karşı çıkmalıdır. Emperyalist/siyonist savaşın bölgede yayılmasına da Türkiye ordusunun Suriye topraklarını işgal etmesine de karşı durmak, emekçilerin hem bugünü hem geleceği açısından kritik bir önem taşımaktadır.