YÖKAK verilerinin gösterdiği gerçek: Eğitim hakkının çalınması

Kapitalist sistemde hepimiz sermayedarlar için birer sayıdan ibaret değil miyiz? Bizleri birer sayıdan ibaret gören bu çürümüş kapitalist düzeni reddediyoruz. Milyonları sefil bir yaşama mahkûm eden, gençliğe geleceksizliği reva görenlerin borçlu olduğu koca bir yaşam var.

  • Mücadele postası
  • |
  • Gençlik
  • |
  • 24 Ağustos 2024
  • 08:00
ikon

Ekonomik krizin etkisi ve geleceklerinin belirsiz olmasından kaynaklı her yıl binlerce üniversite öğrencisi eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalıyor. Bu sorunu yaşayan üniversitelilere dair geçtiğimiz günlerde Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun (YÖKAK) yayınladığı veriler sorunun ne kadar vahim bir hal aldığını gözler önüne serdi. YÖKAK’ın verilerine göre geçtiğimiz 2023 yılında 149.909 öğrenci üniversiteyi yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bu sayılar ile birlikte son üç yılda 878.909 öğrenci ekonomik kriz ve gelecek kaygısından kaynaklı eğitimini terk etmek zorunda kaldı. Diğer bir ifadeyle eğitim hakkı gasp edildi.  

Öğrencilerin üniversiteyi terk etme sebeplerinin ilk sıralarında ekonomik krizin faturasının gençliğe de ödetilmesi var. Eğitim hayatına adımını atan milyonlarca öğrenci beslenme, barınma, ulaşım, ders materyalleri gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale getiriliyor. Her eğitim döneminin başında üniversite yemekhanelerine, yurtlara, ulaşıma ve ders materyallerine yapılan zamlar öğrenciye kesilen faturanın özetini oluşturuyor. Geçtiğimiz yılın başında özel vakıf üniversitelerine %200lere ulaşan zamlar yapılması da öğrencileri üniversiteyi terk etmek zorunda bırakan bir diğer önemli sebep oldu. 

***

Sorunlar bu kadarla da sınırlı değil. “Tarihi eser” niteliği taşıyan KYK yurtlarında veya “çok lüks” koşullara sahip özel yurtlarda fahiş fiyatlarla kalmak zorunda bırakılıyoruz. Bu iki seçenekten birini tercih etme şansımız olmadığında ise, çok cüzi fiyatlarla kalabileceğimiz tarikat ve cemaat yurtlarına mecbur bırakılmış oluyoruz. Artık birçok arkadaşımız eğitimine devam etmek için okula zaman ayırmaktan çok çalışmak zorunda kalıyor. Okul ve iş arasındaki eğitim sürecine mahkûm edilen birçok arkadaşımız ise yaşama tutunabilmek adına eğitim hayatını yarıda bırakıyor. YÖKAK’ın sunduğu veriler, bu durumun güncel örneği ve bize yansıyan tablosudur. 

Binlerce sıra arkadaşımız okul ve iş ikilemi arasına sıkıştığı için eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalırken, sermaye iktidarı Sabancıların, Koçların, beşli çete başta olmak üzere yüzlerce sermayedarın vergi borçlarını bir gecede, tek kalemde siliyor. AKP-MHP rejiminin sunduğu hizmetler sayesinde bu ve benzer sermaye grupları, sömürü ve yağmadan elde ettikleri kazançlarına kazanç katmaya devam ediyor. Karları milyarları bulanların hanesinden silinen borçlar peyderpey açlık sınırının altında, gece gündüz ağır koşullarda çalışan emekçilere ve bizlere ödetiliyor. 

Ekonomik krizin faturasının bizlere yıkılmasının yaratığı sefaletin yanı sıra artık birçok sıra arkadaşımız kendisini nasıl bir geleceğin beklediğini de öngöremiyor. Kazandığı bölümden mezun olmuş ama iş bulamayan yüz binlerce işsiz mezunu gören arkadaşlarımız bundan kaynaklı gelecek kaygısı yaşıyor. Tüm dünya da artan baskı, savaş ve şiddet ortamı ise gençliğin gelecek kaygısını derinleştiriyor. Doğanın, canlı yaşamın kapitalist sistem tarafından yok edilmek istenmesi, krizin ağırlaşan faturası binlerce gencin gelecek hayallerini çalıyor. Okulundaki ÖGB, polis baskısı, kol-kulüp çalışmalarının yasaklanması, söz, ifade, basın özgürlüğü haklarının gasp edilmesi de gençliğin geleceğini görememesinin nedenleri arasında yer alıyor. Bu eğitim döneminin başında art arda gelen intihar haberleri, geçtiğimiz yıllarda Sibel Ünli ve Enes Kara’nın intihar etmeden önce bıraktıkları notlar, gençliğin geleceksizliğe nasıl sürüklendiğini gösteren somut örnekler. 

***

Ekonomik krizden ve geleceksizlikten kaynaklı eğitim hayatımız sona ermek zorunda kalıyorsa, yaşamlarımız bir kişinin iki dudağından çıkacak tek cümleye bakıyorsa, her yıl yüzlerce sıra arkadaşımızın ya iş cinayetlerinde ya da “bu düzende benim bir geleceğim yok” diyerek intihar edip yaşamını yitiriyorsa ne çıkar ki bundan! Sonuçta kapitalist sistemde hepimiz sermayedarlar için birer sayıdan ibaret değil miyiz? 

Bizleri birer sayıdan ibaret gören bu çürümüş kapitalist düzeni reddediyoruz. Milyonları sefil bir yaşama mahkûm eden, gençliğe geleceksizliği reva görenlerin borçlu olduğu koca bir yaşam var. Ekonomik krizlerin faturasını ödememek, geçinemediği, geleceğini göremediği için yaşamına son veren sıra arkadaşlarımızın hesabını sormak için örgütlü mücadelemizi yükselteceğiz. Eşit, parasız, nitelikli, ulaşılabilir eğitim hakkımız, özgürlüğümüz ve geleceğimiz için günün acil görevi olarak örgütlülüğü büyüteceğiz!

İstanbul’dan bir DGB’li