Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) son zamanlarda açıkladığı protokol ve müfredatla yeni tartışmalara neden oldu. Bu icraatlar gösteriyor ki AKP, eğitim kurumları üzerinden çocukların geleceğine yönelttiği saldırılara yenilerini ekleyecek. Gerici ideolojinin çocuklara dayatılması şeklinde gündeme getirilen saldırılar elbette yeni değil, sadece öncekilerin devamı niteliğinde. Bu saldırılarla AKP'nin arzu ettiği “dindar/kindar” nesli yetiştirme yönünde yeni adımlar atılmak isteniyor.
Bir AKP portresi çizmeye kalkarsak, sermayenin ve siyasal gericiliğin en yoz, en kural tanımaz temsilcisini görürüz. AKP'yi AKP yapan bu iki özellik, en belirgin şekilde eğitim sisteminde kendini gösteriyor. Bir taraftan sermayenin çıkarları gereği meslek liselerinin sayısı arttırılıyor, öte yandan MESEM programları ile "çocuk işçilik" üzerinden sermayeye ucuz iş gücü sağlanıyor. Bu programlar ile milyonlarca çocuk eğitimden koparılıp tezgah başına geçirildi. Binlerce çocuk bu tezgahlarda yaralandı, bazıları ise katledildi.
Çocukları dinci-gerici ideolojinin etkisi altına alma planı 2002’den beri adım adım uygulanıyor. MEB, imzaladığı birçok protokol ile tarikat ve cemaatlerin okullarda varlık göstermesinin önünü açtı. Dahası, bu gerici yapılanmaların okullara girmesi yönünde teşvikler de sunuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ile kurduğu ilişkileri geliştiriyor, okulları adeta medrese ya da kuran kursuna çevirmeye çalışıyor.
2024-2025 eğitim döneminin başlamasına sayılı günler kaldı. Bu yıl MEB’e bağlı okullarda birçok tartışmaya neden olan "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" isimli gerici müfredat uygulanacak. Bilimsel eğitimin esamisi dahi okunmayan bu müfredat ile dinci-gerici ideolojinin etkisi altına alınmış bir nesil yaratma hedefi esas alınıyor. Bu küstahça dayatmalarla kendi ideolojilerine uygun sorgulamayan, biat eden “dindar/kindar” bir nesil yaratma hedefine ulaşmak istiyorlar.
MEB bu sene içerisinde DİB ile çok sayıda protokol imzaladı. Diyanet adeta MEB'in işleyişini ve müfredatını belirler, “dine uygun” düzenlemeler yapar hale geldi. Öyle ki, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın projelerine göre öğrenciler okul çıkışı Kuran Eğitim Merkezleri’ne gönderilecek. Diyanet Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Sedide Akbulut, Kuran Eğitim Merkezleri’nin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenen liselerle eşleştirileceğini haber verirken şöyle diyor:
“Hem liseye gidecekler hem de eğitim merkezlerimizde müfredatımızı da görecekler. Öğrenci günün yarısında okuldaki derslerini aldıktan sonra diğer yarısını Kuran Eğitim Merkezleri’nde geçirecek.”
MEB-Diyanet işbirliği bu uygulamayla da sınırlı kalmıyor. Eğitim merkezlerinin müfredatı Diyanet tarafından hazırlanacak ve eğitimde yine Diyanet’in hazırladığı veya “uygun gördüğü” ders materyalleri kullanılacak. Ayrıca “Diyanet Akademisi”, müftülükler ve ilahiyat fakülteleriyle işbirliği yapılacak.
AKP iktidara geldiği andan itibaren her alanda kendi ideolojisini hakim kılmaya çalıştı. Birçok alanda bunu başardığını hissetse de “kültürel iktidar” olamamaktan sürekli yakındı. Bu icraatları ile ülkeyi gericiliğin karanlığıyla kuşatma hedefine çocuklar üzerinden ulaşmaya çalışıyor. AKP, “kültürel iktidar” olmak adına elinden geleni ardına koymuyor ve bu alanda ciddi adımlar attığı söylenebilir. Buna rağmen istediği sonuçları alması mümkün değil. Ne yaparsa yapsın, tarihin tekerleğini istediği şekilde geri çeviremez. Ancak bu, gerici saldırıların önemsiz olduğu anlamına gelmediği gibi, gericiliğe karşı mücadelenin değerini de hiçbir şekilde azaltmaz.
Çocukların okul sıralarında nitelikli, bilimsel, laik bir eğitim almak yerine sermayenin ihtiyaçları için ucuz iş gücü olarak sömürülüp katledilmesine; AKP'nin ve beraberindeki tarikatların ihtiyacı için dinci-gerici müfredatla uyuşturulmasına karşı sesimizi yükseltmek zorundayız. Çocukların aydınlık bir gelecekte yaşama hakkı için tüm bu saldırılara her alanda karşı çıkmalı ve tepkimizi ortaya koymalıyız. Sermayenin vurucu gücü olan AKP-MHP iktidarına ve onun eğitim sistemine karşı örgütlenmeli, mücadele ederek gerici saldırıları püskürtmeliyiz.
İstanbul’dan bir DGB’li