İlk-orta okullar ve liseler için bir eğitim dönemi sona erdi. 2020 Mart’ından bu yana pandeminin gölgesi altında devam eden eğitim sisteminde pandeminin yarattığı yıkıma dair birçok veri sunuldu. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) tarafından 2021-2022 eğitim yılına dair hazırlanan rapordaki veriler, bir kez daha eğitimin vahim durumunu gözler önüne serdi.
Eğitim Sen'in yayınladığı raporundaki verilere göre, 2021-2022 eğitim döneminde 17 milyon 432 bin 532 öğrencinin eğitime katılım sağladığı belirtiliyor. Raporda “çocuk hakları” başlığı altında çocukların çalışma yaşamına katılmak zorunda kaldıkları için eğitim haklarına ulaşamadıkları, eğitim alanında din, dil, ırk ve inanç konusunda ayrımcı politikalara maruz kaldıkları belirtiliyor.
Emperyalist savaşın göç yollarına düşürdüğü 393.547 Suriyeli çocuğun ise eğitim hakkına erişemediği gözler önüne seriliyor.
Milyarlarca TL’lik bütçeler Diyanet İşleri Bakanlığı’na ayrılırken, en yüksek bütçelerden birini alan MEB’in, bu eğitim dönemi boyunca öğrencilerin temel ihtiyaçlarını bile karşılamadığının altı çiziliyor.
Son iki eğitim döneminde milyonlarca öğrenciyi eğitimden mahrum bırakanlar, eğitimdeki ticarileştirmelerle fırsat eşitsizliğini büyüyenler, dinci-faşist iktidar rejiminin ta kendisidir. Ayrıca MEB’e ayrılan bütçelerden büyük bir miktarların Maarif Vakfı gibi iktidar yandaşı gerici vakıflara verilmesi de gerici vakıf ve cemaatler eliyle eğitim alanına sokulan gericiliği gözler önüne serilmektedir.
Eğitim Sen'in raporu ve bir dönem boyunca eğitim alanında yaşananları dinci-faşist iktidar rejiminin eğitimi niteliksizleştirdiğini, ticarileştirdiğini ve milyonlarca çocuğun eğitim hakkını gasp ettiğini bütün bir açıklığı ile ortaya koymaktadır.
Zira eğitim alanında ders kitaplarının içeriğinin dinci-gerici eğitim politikaları temelinde oluşturulması, MEB bütçelerinin öğrencilerin temel ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde kullanılmaması ve eğitime ayrılan bütçenin büyük bölümünün gerici etkinliklere hibe edilmesi gerçekliği var. Eğitim alanındaki ticarileşmenin artmasıyla milyonlarca öğrencinin eğitimden kopması ve çalışma yaşamına atılması kaçınılmaz hale gelmektedir. Pandemi döneminde milyonlarca öğrencinin eğitime ulaşamaması, yaşam haklarının tehlikeye atılması ve 2021-2022 eğitim döneminde de bu koşulların katlanarak büyümesi gerçekliği var.
Tüm bu yaşananların sorumlusu, eğitim sistemini yapboz tahtasına çeviren, çocukları eğitim alanından kopararak çalışma yaşamına iten, dinci-gerici politikaları eğitim alanına egemen kılarak dindar ve kindar bir nesil yaratmak isteyen dinci-faşist bir rejimdir var karşımızda.
Bu tabloya baktığımızda yeni dönemde, bu sorunlara karşı ne yapılması gerektiği açıktır. Niteliği her geçen gün daha da düşen ve ticari yönü artan, bilimsellikten uzak eğitime sistemine karşı çocuklarımızın geleceğine ve eğitim hakkına sahip çıkmalıyız. Birliğimizi ve örgütlülüğümüzü güçlendirerek mücadeleyi yükseltmeliyiz.