Vergi yükünün ücretli çalışanlar için %70, büyük banka ve şirketler için ise ortalama %5 olduğu Türkiye’de vergi konusu, üzerine en çok tartışılan, hatta ilk sıralardan inmeyen başlıklardan biri olmaya devam ediyor. Asgari ücret görüşmeleri sürerken “vergi adaleti”, “vergiden muafiyet” gibi meseleler de yapılacak zam oranı kadar tartışıldılar.
Verginin uygulanma biçimi, farklı toplumsal dönemlerde değişiklik gösterse de yoksulların ve emekçilerin tepkisinin açığa çıktığı bir başlık olagelmiştir. Yönetenlerin bütçede oluşturduğu gedikler emekçilerden alınan vergilerle çözülmeye çalışıldığında ve bu artık katlanılmaz noktaya geldiğinde isyanlar da ortaya çıkmıştır.
Vergi düzenlemesi (!)
Vergi ile ilgili son düzenlemeler geçtiğimiz haftalarda yapıldı ve 7 Aralık tarihli Resmi Gazete’de yayınlandı. Mevcut vergilere yeni vergi kalemleri (Dijital Hizmet Vergisi, Konaklama Vergisi vb.) eklendi. Her türlü hizmet alımı ve tüketim ürünleri içerisindeki bu tür dolaylı vergiler şüphesiz ki işçi ve emekçilerin bütçesini iyice dibe çekecektir.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, 2019 Şubat’ında 134. kez toplanan Vergi Konseyi’nde ve sonraki dönemde gündeme dair her konuştuğunda, “Tabana yayılmış daha adaletli bir vergi sistemini en kısa zamanda hayata geçirmeyi arzuluyoruz.” demeyi ihmal etmedi. Bakan Albayrak “adaletli vergi” derken, “Artan oranlı gelir vergisi”nden mi bahsediyor? Devletin herhangi bir adımı bunu işaret etmiyor.
Marx, vergi konusunda şunları ifade etmiştir: “Vergi alanındaki mücadele sınıf mücadelesinin en eski biçimidir. Bu nedenle devletin, verginin sınıfsal içeriğini ve bu sınıfsal ayrışmanın sömürücü doğasını örtbas edebilmek için eşitlikçi bir vergileme söylem ve biçimini yerleştirmesi gerekmektedir.”
Vergiler ve krizi hafifletmek
Krizin etkileri güçlü şekilde hissedildiğinde, döviz fırladığında, hayat pahalılığı arttığında en çok etkilenen işçi ve emekçiler olurken, vergi affından yararlananlar patronlar oluyor. Patronlar kriz dönemini kârlarını katlamanın manivelasına çevirirken, işçilerden anlayışlı olmaları, kemer sıkmaları, işsizlik psikolojisini göğüslemeleri bekleniyor.
Vergi, “devlet veya kamu kuruluşlarının kamu harcamaları için gerçek ve tüzel kişilerden yasal olarak toparladıkları parasal tutar” olarak tanımlanıyor. Devlet ekonomisinin temel taşlarından olan vergi, devlet giderlerinin çoğunu karşılayabilecek önemli bir kaynaktır.
Asgari ücret ve vergiden muaf olma talebi
Açlık sınırının altında olan ve yeni zamla da sınırı aşmayı başaramayacak gibi duran asgari ücretle çalışanlar, dolaylı ve dolaysız vergileri ödediğinde, kazancından en çok vergi ödeyen rekortmen kesimi oluşturuyor.
Toplanan vergilerin büyük kısmı KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerdir. İşçi ve emekçilerden sağlanan bu vergilerin yanı sıra dolaysız vergi de yine emekçilerin kazancına göre yüksek oranda kesilmektedir. 8 milyon asgari ücretlinin 2019’un ilk 10 ayında ödediği vergi toplamı 25 milyar 224 milyon TL tutarındadır.
Kriz devam ettikçe asgari ücretlinin hissedeceği etkilerin daha ağır olacağını düşündüğümüzde “insanca yaşamaya yetecek asgari ücret”in “vergiden muaf” olması temel bir talebe dönüşmektedir. İşçinin kendisi ve bakmakla yükümlü oldukları için ödediği gıda, barınma, giyim, ısınma, elektrik, sağlık, eğitim gibi giderlerini karşılamaktan çok çok uzak asgari ücretle (4 kişilik ailenin söz konusu giderlerini baz alan yoksulluk sınırı 6.850 TL’dir) çalışanlar, gelir vergisini ödemekten muaf tutulmalıdır. Ayrıca sermaye düzenine karşı mücadelede aşağıdaki taleplerin ileri sürülmesi ihmal edilmemelidir.
- Her türlü dolaylı vergi kaldırılsın!
- Artan oranlı gelir ve servet vergisi!
- Vergiden muaf ve insanca yaşamaya yetecek asgari ücret!