İçinden geçmekte olduğumuz günler sermaye sınıfının topyekûn saldırı hazırlığı içinde olduğu bir dönemdir. Bir yanda 7 milyon işçiyi ilgilendiren asgari ücret görüşmelerinde yoksulluk dayatılıyor, bir yanda 150 bin metal işçisini ilgilendiren sözleşme sürecinde kölelik dayatılıyor. Bir yanda 6 milyon işçinin emeklilik hakkı gasp edilirken milyonlarcası ise mezarda emekliliğe mahkum ediliyor.
Peki bize bunları kim yapıyor?
Başta patronlar örgütü TÜSİAD, MESS ve onların iktidarı AKP-MHP'li tek adam diktatörlüğü. Yani bir yanda emek bir yanda sermaye, ezen ve ezilen. Bir yanda şatafatlı lüks yaşamlarla servetine servet katıp saraylarda yaşayarak dalga geçercesine “İtibardan tasarruf olmaz” diyenler ve yanlarında koruyup kolladıkları patronlar.
Diğer tarafta ise biz. Yaşamak için çalışmaktan başka seçeneği olmayanlar, üreterek dünyaya şeklini verenler.
Hal böyle iken dünya bizim emeğimiz üzerinde dönüyorken sömürünün en katmerlisini de biz yaşıyoruz.
Ancak buna son verecek olan biziz!
Çalışan, üreten milyonlar! Sorunlarımız hiç de birbirinden bağımsız ve ayrı değil. Asgari ücret, metal sözleşmesi ve mezarda emeklilik. Bunların hepsi şu süreçte tek bir mücadelede buluşmalıdır! Ayrı ayrı mücadele ederek sermayeden hakkımız olanı alamayız. Eğer hakkımız olanı almak istiyorsak ellerimizi birleştirmeli ve şaltere yaklaştırmalıyız. Biz durursak dünya durur. Bunun bilincinde olalım. “Genel grev, genel direniş” çağrılarını bulunduğumuz her yerde dile getirelim. Sendikaları bunun için basınç altına alalım ve sorumluluk almalarını sağlayalım. Onlar bu işin sorumluluğunu almayacaksa “Söz, yetki, karar” hakkımızı kullanarak şalterleri biz indirelim.
Gün bekleme, göstermelik eylemlere vakit kaybetme günü değil. Gün topyekûn saldırılara karşı genel grevi birleşik mücadeleyi örgütleme günüdür!
Metal İşçileri Birliği