Bugünlerde işçinin hayatta kalma mücadelesi tüm acımasızlığıyla zorluklarla devam ediyor. Verdiği emek, alın teri pazarlık konusu yapılıyor. İşçiye bakış açıları, tüm vurdumduymazlıklarıyla devam ediyor ve tüm iğrençliklerini bir kez daha gösterdiler.
Binlerce işçiyi ilgilendiren sürecin sonuna gelindi. Asgari Ücret Tespit Komisyonu üst üste toplantılar yapmaktadır. Ama işçiye derdi ne, ne istiyor, ne bekliyor sorulmuyor. İşçilerin talepleri ve istemleri ciddiye alınmıyor, sadece yapacakları üç kuruş zam pazarlık konusu yapılıyor. Biz işçiler insanca yaşamak istiyoruz; dilenmiyor, hakkımız olanı istiyoruz.
Yaptıkları pazarlıkla işçiyi itibarsızlaştırıp, yok sayıyorlar. Oluşturdukları kriz ortamını, “istihdam da önemli” deyip el altından sopa gösterip işçileri korkutmanın fırsatına çeviriyorlar.
İşçinin aldığı ücret; kira, su, elektrik doğalgaz faturaları kısacası en temel ihtiyaçların altında eziliyor. İşçinin alın terine verilen değer yok. Komik rakamları bize lütufmuş gibi sunuyorlar. İşçi saraylarda yaşamak, lüks arabalar ve şatafatlı hayat değil emeğinin gerçek karşılığını alıp insanca yaşamak istiyor.
Ücret pazarlığı yapılırken çocuğuna elbise alamadığı için intihar eden babayı, eşine pazar parası veremeyip intihar edeni kocayı, iş bulamayıp kendini yakanı, borç batağından bunalıma girip ölüme sürüklenenleri biraz olsun düşünmeleri gerekiyor. Ücret pazarlığında muhatap sendikalar, patron ve hükümet yandaşlığından çekilmeli, işçisini düşünmelidir. Sendika ağaları çıkar ve menfaatçi hesaplardan kaçınmalıdır. Oralarda niçin, ne sebeple olduklarını, geçmiş süreçlerde işçinin, emekçilerin ne bedeller ödediğini unutmamalıdır.
Belirlenecek asgari ücret zammını jest, lütuf olarak sunanlar unutmasınlar ki, alın teri akıtan işçiler olarak bunun hesabını soracağımız günler yakındır. Biz işçiler jest değil hakkımızı istiyoruz!
Yaşasın işçinin kardeşliği!
Tekirdağ’dan bir tekstil işçisi