Milyonların kabusu işsizlik!

Saray rejiminin duymak istediği istatistikleri “veri” diye yutturmaya çalışan TÜİK inandırıcılığını çoktan kaybetti. Buna rağmen TÜİK verileri bile işsizliğin vardığı korkunç boyutu gizlemeye yetmiyor. Vahim tabloya rağmen ülkenin dört bir yanında özellikle Kod-29 saldırısına karşı işçiler direniş bayrağını yükseltiyor ve işçi sınıfına izlenmesi gereken yolu da gösteriyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 22 Mart 2021
  • 21:43

Pandemi sürecinde ekonomik krizin derinleşmesiyle işsizlik tavan yapmış, yoksulluk artmış, sömürü koşulları iyice azgınlaşarak esnek ve güvencesiz çalışma yaygınlaştırılmıştır. Sermayenin vurucu gücü olan gerici faşist iktidar, pandemiyi fırsata çevirerek kapitalistlerin bir dediğini iki etmemiş, işsizlik fonunu onların yağmasına açmış ve sunduğu teşviklerle daha da kâr etmelerini sağlamıştır.

Kapitalist sistemin yapısal sorunlarından biri olan işsizlik bu dönem korkunç boyutlara ulaşmıştır. AKP-MHP iktidarının aparatı olan TÜİK, işsizliğin gerçek tablosunu gizlemeye çabalasa da sorun apaçık orta yerde duruyor. İşsizlik yüzünden artık umudunu yitirenlerin sayısı devasa boyutlara ulaşırken, neredeyse her gün intihar haberleriyle karşılaşıyoruz. İŞKUR önünde uzayıp giden kuyruklar, bir işçinin alınacağı yere yüzlerce, hatta binlerce kişinin başvurması sorunun vardığı boyutu gözler önüne seriyor.

TÜİK, Ocak ayı iş gücü istatistiklerini yayınlarken “atıl iş gücü”nü de kapsayan “geniş tanımlı işsizlik” verilerine ilk defa yer verdi. TÜİK’in bugüne kadar açıkladığı “dar tanımlı işsizlik” yüzde 12,2 olurken, “geniş tanımlı” işsizlik oranı yüzde 29,1’e ulaştı. Bu “geniş tanım”, işsiz olan fakat “dar tanım” kapsamına alınmayan umutsuz işsizler, mevsimlik işçiler ve iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar gibi kesimleri de kapsıyor. 

Saray rejiminin duymak istediği istatistikleri “veri” diye yutturmaya çalışan TÜİK inandırıcılığını çoktan kaybetti. Buna rağmen TÜİK verileri bile işsizliğin vardığı korkunç boyutu gizlemeye yetmiyor. 

İşsizlerin sayısı 2019’dan beri zaten yükselişteydi. Bunun üzerine gelen pandemi sürecinde ise “tarihi rekor” seviyeye ulaştı. Kapitalistlere teşvik olarak sunulan ücretsiz izin saldırısıyla birlikte sorun daha da büyüdü. 2021 yılıyla birlikte günde 47 TL ücretsiz izin ödeneği alan yaklaşık 2 buçuk milyon işçi TÜİK verilerine göre işsiz sayılmamaktadır. Oysaki sigorta primleri bile yatmayan bu milyonlar, işsizliğe ve açlığa terk edilmektedir.

İşten atmak sözde “yasak”

Pandemiyi fırsata çeviren kapitalistler ve AKP-MHP iktidarı, işten atmaları sözde “yasak” ilan ederken, işsizlik çığ gibi büyümektedir. Fakat bu sözde “yasak”, işçilerin daha fazla hakkını gasp etmek için kullanılmaktadır. İşçilerin örgütsüzlüğünden faydalanan kapitalistler, bu dönemde sıkça başvurdukları ücretsiz izin ve Kod-29 saldırılarıyla, bir yandan “yük saydıkları” işçileri cezalandırıyor, diğer yandan da işçilerin kıdem tazminatı gibi en temel haklarını ellerinden alıyor.

Fabrikada kötü çalışma koşullarına karşı ses çıkartan, haksızlığa karşı duran, sendikal örgütlenme çalışması yapan işçiler ücretsiz izin veya Kod-29 saldırıları ile karşılaşıyor. Kapitalistler, işçilerin üzerinde sopaya çevirdikleri bu saldırılar sayesinde öncü işçileri fabrikadan uzaklaştırırken, genel işçi kitlesine de gözdağı veriyor. Böylece işçiler, vahşi kapitalist sömürüye katlanmaya zorlanıyor.

İşsizlik daha da tırmanacak

Kısa çalışma ödeneği uygulamasının eğer tekrar uzatılmazsa 31 Mart’ta sona ermesi bekleniyor. Bunun özellikle hizmet sektöründe işsizlik patlaması yaratması bekleniyor. Yaklaşık 4 milyon işçinin yararlandığı kısa çalışma ödeneği tıpkı ücretsiz izin gibi pandemi sürecinde kapitalistlere sunulan teşviklerden biridir. Kapitalistler, bu süreçte kısa çalışma ödeneğine başvurarak, işçilerin ücretinin yüzde 60’ının işsizlik fonundan ödenmesini sağladılar. Yani AKP-MHP rejimi, işçi sınıfının hakkı olan işsizlik fonunda biriken paranın büyük bir kısmını kapitalistlere peşkeş çekmiştir. 

Sendika konfederasyonları kısa çalışma ödeneğinin devam etmesinde ısrar ediyorlar. Mücadeleden kaçışın göstergesi olan bu talep, işçilere değil kapitalistlere yaramaktadır. Oysa olması gereken, salgın boyunca üretim daralması, sağlık gibi nedenlerle çalışamayan her işçinin ücretini tam alması için mücadele etmektir.

İşten çıkarmalar yasaklansın, Kod-29 kaldırılsın!

İşçi sınıfının örgütsüz ve dağınık tablosundan güç alan sermaye sınıfı, AKP-MHP iktidarıyla da seferberlik halinde “ekonomik reform” gibi yeni kapsamlı saldırılarla işçi sınıfını daha fazla sömürmeyi hedefliyor. Bunun yanı sıra kapitalistler, fabrikalarda her gün yeni saldırılarla karşımıza çıkıyor. Hal böyleyken Hak-İş’le Türk-İş konfederasyonları Saray rejiminin aparatı gibi hareket ediyor. DİSK ise, işçilerin haklarını savunmanın tek yolu olan fiili-meşru mücadeleden uzak durarak pasif tutum sergiliyor.

Bu vahim tabloya rağmen ülkenin dört bir yanında özellikle Kod-29 saldırısına karşı işçiler direniş bayrağını yükseltiyor. Direnen işçiler, işçi sınıfına izlenmesi gereken yolu da gösteriyor. Sermaye ve AKP-MHP iktidarının saldırılarına geçit vermemek için, işçilerin daha fazla birlik olması, mevcut direnişlerle dayanışmayı büyütmesi ve fabrikalarını mücadele mevzileri haline getirmeleri gerekiyor. Bunun için işçiler öncelikle “söz, yetki ve karar” haklarına sahip çıkmalı ve temel talepleri etrafında bir araya gelmeli; işten atmaların yasaklanması, Kod-29’un kaldırılması, herkese gelir güvencesi sağlanması ve “herkese iş tüm çalışanlara iş güvencesi” talepleriyle ortak mücadele hattı örmelidir.