Yaklaşık 200 bin kamu işçisi AKP hükümeti ve Türk-İş arasında süren TİS görüşmelerinden çıkacak sonucu bekliyor. Bekliyor diyoruz zira AKP’nin düşük zam teklifini “müzakere etmeyeceğiz” diyen Türk- İş’in TİS görüşmelerini masada çözmek dışında henüz herhangi bir girişimi yok. İşçilerin kararlılığını gösteren en sıradan uyarı eylemleri bile yapılmış değil. Bugüne kadar, kravatlı-takım elbiseli sendika bürokratlarının yaptığı basın açıklamalarından, kendilerine uzatılan mikrofona konuşmaktan başka bir adım atılmadı. Görünen o ki mücadeleyle kazanmaya değil, nasıl olursa olsun masa başında çözmeye odaklanılmış TİS görüşmeleri var.
Sermaye hükümetinin teklifini Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk 2019’un ilk 6 ayı için yüzde 5, ikinci 6 ayı için yüzde 4 zam olarak açıklamıştı. Türk-İş Başkanı Ergün Atalay ise “3500 TL’den az alanlar için 60 TL zam teklif edildi. Enflasyonun yüzde 17 olduğu yerde bize yüzde 5 teklif ediyorlar. Bu teklifin kabul edilebilir bir tarafı yok” sözleriyle teklifi reddettiklerini belirtmişti. “Hükümetin yüzde 5+4’lük resmi zam teklifini ve basında yer alan diğer bazı oranları konuşmaya değer bulmuyoruz. Seyyanen brüt 300 lira zam, ilk altı ay yüzde 15, ikinci, üçüncü ve dördüncü altı aylarda enflasyon artı 3 puan refah payını içeren talebimizde ısrarcıyız” diyen Atalay, talepleri karşılanmadığı takdirde grev de dahil yasaların belirlediği adımları hatırlattı.
Türk-İş bürokrasisinin talep ettiği seyyanen brüt 300 lira zam, ilk altı ay yüzde 15, ikinci, üçüncü ve dördüncü altı aylarda enflasyon artı 3 puan refah payının, içinden geçtiğimiz kriz koşullarında zaten bir karşılığı yok. Diğer taraftan bir sermaye hükümeti olarak AKP’nin çok yönlü bir planının olduğu bellidir. TÜPRAŞ’ta yaşanan sözleşme süreci sermayenin çok zorlandığı durumda problemi nasıl çözdüğünü göstermektedir. Yine olası bir durumda grev yasaklarının devreye gireceği ortadadır.
Tekstil TİS’lerinin sürdüğü, sırada kamu emekçilerinin, ardından Metal TİS’lerinin olduğu düşünülürse sermaye sınıfı için konunun neden önemli olduğu anlaşılacaktır. Bu sözleşme süreçlerinin finali kıdem tazminatının gaspı ile de tamamlanabilir. Sermaye sınıfı ve düzenin dümenindeki Erdoğan AKP’si tüm bu süreçlerden kazanımla çıkmak için çabalıyorlar. Sermayenin kazanımları sadece TİS’lerde işçileri düşük ücrete mahkûm etmek değildir. TÜPRAŞ’ta yaptıkları gibi, 3 yıllık sözleşme ve bir dizi hak gaspı da beraberinde gelecektir.
Kamu işçisi “Biz de varız” demelidir!
Tıpkı göstermelik asgari ücret tespit komisyonunda olduğu gibi kamu TİS’lerinde de işçiler sürecin dışında bırakılıyorlar. Hem de kendilerini doğrudan ilgilendiren bir konuda aidat verdikleri kendi sendikaları tarafından… Kamu işçileri, alanlara çıkarak, gerek çalışma saatleri içinde gerekse işe giriş ve çıkışlarda çeşitli uyarı eylemleriyle greve hazır olduklarını, sadaka zammını kabul etmeyeceklerini göstermelidirler.
Kamu TİS’lerinin kazanımla sonuçlanması, Türk-İş ağalarının söylediği gibi “grev de dâhil yasaların belirlediği sınırlarda gerekli adımlar gündeme gelir” gibi boş laflarla sağlanmaz. Sermaye sınıfı grev yasaklarını da kendi kanunlarına uyduruyor. Böyle bir durumla karşılaşıldığında ne yapacaklarını ilan etmiş oluyorlar. Zafer mücadele edilerek, üretimden gelen güçle, grevle kazanılır. İşçiler birlik olursa sermaye sınıfını yenebilir.
Bu çerçevede, sürmekte olan çeşitli TİS görüşmeleri ve devamında gelecek olanlar, işçilerin birlikte davranabilmesi için de bir imkândır. Kazana kazana ilerleyen işçiler böylece kıdem tazminatlarına uzanacak olan eli daha baştan kırmış olurlar. Sonuç olarak kıdem tazminatına uzanan ele kamu TİS’lerinde ya gereken cevap verilecektir yahut sermayenin eli bizzat işçiler tarafından güçlendirilecektir.