Giriş
31 Mart yerel seçimlerinin hemen ardından açıklanan yeni ekonomik program sermaye sınıfı ve siyasal iktidarın krizin bütün faturasını sırtımıza bindirmeye ne kadar kararlı olduklarının yeni bir göstergesi oldu. İlan edilen programın en önemli maddesini kıdem tazminatı hakkımızın fona geçiş adı altında gasp edilmesi oluşturuyor.
Kıdem tazminatı hakkımızı gasp etmeye dönük planlamalar, daha önce de gündeme gelmişti. Ancak şimdi hem sermaye hem de iktidar oldukça kararlı görünüyor. Fakat kararlı olmaları gene de biz emekçilerin tepki ve öfkesinden korkmadığı manasına gelmiyor.
Bizlerin tepkisini örselemek için ise her zaman olduğu gibi yalanlara başvuruluyor.
“Mevcut hali ile birçok işçi kıdem tazminatı alamıyor”, “Düzenleme bunu ortadan kaldıracak” gibi söylemlerle düzenlemeyi gerekçelendirmeye ve bizlerin yararınaymış gibi göstermeye çalışıyorlar. Birçok işçi arkadaşımızın kıdem tazminatı alamadığı doğrudur. Ama bunun en önemli sebebi patronların bu hakka fiilen el koyması, siyasal iktidarın ve devletin buna göz yummalıdır.
Eğer kıdem tazminatının gasp edilmesinin önüne geçilmek isteniyorsa yapılabilecekler zaten bellidir; kıdem tazminatı hakkı devlet garantisi altına alınır, ödemeyen patronlara caydırıcı cezalar getirilir. İflas durumunda işçi alacakları öncelikli olur, kayıt dışı çalışmaya karşı sahiden önlemler alınır. Başta barajlar olmak üzere sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılır, böylece işçinin hakkını savunmak için örgütlü olmasının önü açılır vb.
Bunları sağlayabilmek için fona devir hiç de gerekli değildir. Bazı işçi arkadaşlarımızın inanmaya pek heves gösterdiği fona devrin herkesin kıdem tazminatı alması için yapılan bir düzenleme olduğu yalanı, zehirli yemi yutmamız için oltanın üzerine sürülen bir dirhem baldır.
Sermaye sınıfı ve bu sömürü düzenin uşağı siyasal iktidarlardan işçiler lehine bir düzenleme bekleyen arkadaşlarımız ya çok saftırlar ya da bu düzenin gerçeklerine ısrarla gözlerini kapamak istemektedirler.
Yalın gerçek şudur; hükümet, işçilerin haklarını alamamasını zerre kadar önemsememektedir. Onların derdi İşçilik maliyetinin yüksekliğinden, kendi rekabet gücünün sınırlılığından, işe giriş-çıkışlarda bürokratik işlemlerin fazlalığından yakınan patronların isteklerini karşılamaktır. Patronların derdi de bellidir. İş gücü esnekleştirilmeli, onlar istedikleri zaman işçi atıp yerine yenisini alabilmeli, bunun için de kıdem tazminatı tasfiye edilmelidir.
Sınıf hareketinin mevcut geriliğine rağmen siyasal iktidar kendinden öncekiler gibi işçi sınıfının mücadelesinden esasen korkmakta bu yüzden patronların isteklerini hemen bir çırpıda yerine getirememektedir. Fon, bu yolda bir aşama, önemli bir adımdır. Bu adımla birlikte patronların istedikleri gibi işçi çıkarmasının önü açılacak, kıdem gün sayısı düşecek, üstelik patronlar talan etsin diye yeni bir kredi kaynağı yaratılacaktır. Bu düzenlemelerden işçi sınıfı ve emekçilerin lehine olan tek bir şey yoktur. Hükümet ve patronların desteklediği bir düzenlemeden işçilerin çıkarına bir şey beklemek kendi azrailinden medet ummak manasına gelir.
Biz işçilere düşen, bu saldırıya karşı başta genel grev olmak üzere her türlü araç ve yöntemle direnmek, bundan önce 41 defa gündeme gelen bu saldırıyı bir kez daha ne pahasına olursa olsun püskürtmektir. İşçi sınıfının ortak mücadele mevzisi olan birliğimiz bu bakış açısıyla sınıf kardeşlerini bilgilendirmek ve mücadeleye çağırmak için aşağıdaki broşürü hazırlamıştır. Broşürümüzün çoğaltılıp her fabrikada dağıtılması sermaye ve hükümetin saldırısı karşısında işçi kardeşlerimizin bilgilenmesini sağlayacak kıdem tazminatının fona devir edilmesine karşı olan mücadeleyi güçlendirecektir.
1- Kıdem tazminatı nedir?
Öncelikle bütün arkadaşlarımız şunu bilmelidir ki kıdem tazminatı biz işçilerin patronlar için çalışırken yaşadığımız yıpranmanın karşılığı olarak ödenen bir ücrettir. Tıpkı diğer ücret ve ödenekler gibi bu paranın da kaynağı bizim el koyulan emeğimizdir. Patronların bu parayı kendi ceplerinden çıkıyor gibi sunmaları sadece bir aldatmacadır.
Kıdem tazminatı aynı zamanda mevcut koşullar içinde önemli bir iş güvencesi kaynağıdır. Zaten patronların kaldırılmasını istemelerinin en önemli nedenlerinden biri tazminat baskısından kurtularak rahatça işçi atabilmektir.
Kıdem tazminatı uygulamaları 1. Dünya Savaşı’nın ardından yoğunlaşmaya başlamıştır. Kıdem tazminatının tüm dünyada yaygınlaşması ise 2. Dünya Savaşı’nın ardından gerçekleşmiştir. Bunda 1917 yılında Rusya’da Çarlık rejiminin yıkılmasının ardından bir işçi iktidarı olarak kurulan Sovyetler Birliği’nin dünya kapitalist sisteminde yarattığı korku ve basıncın belirleyici rolü vardır.
2- Ülkemizde nasıl gündeme gelmiştir ve ne zamandan beri uygulanmaktadır?
Türkiye’de kıdem tazminatı hakkı, ilk olarak 1936 yılında kabul edilen ve 1937 yılında yürürlüğe giren ilk iş kanunu olan 3008 Sayılı Kanun’da yer aldı. Bu kanunda kıdem tazminatı hakkı, 5 senelik çalışmanın karşılığında 15 günlük ücret olarak belirlendi. 1950, 1952, 1967, 1971, 1975 yıllarında yapılan düzenlemeler ile kıdem tazminatı hakkında değişikliklere gidildi. Bu düzenlemeler ise genel olarak işçilerin hak arama mücadelelerinin bir sonucu olarak kıdem tazminatı hakkının daha geliştirilmesi sonucunu doğurdu. 12 Eylül askeri darbesinin ardından diğer işçi haklarında olduğu gibi bu hakkımızda da bazı kısıtlamalara gidilmiş, hemen hemen her siyasal iktidar sermaye sınıfının ihtiyaçları doğrultusunda bu hakkımızı tırpanlamak istemiştir.
3- Avrupa ve diğer ülkelerde kıdem tazminatı uygulaması var mıdır?
Dünya Bankası tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre halen 183 ülkenin 152’sinde zorunlu, 18’inde yarı zorunlu(toplu sözleşmeler yoluyla) kıdem tazminatı uygulaması varken, sadece 13 ülkede kıdem tazminatı uygulamasına rastlanmamaktadır. Yani sermaye ve siyasal iktidar bu konuda yalan söylemektedir. Üstelik bu yalancı beylerin örnek verdiği ülkelerin çoğunda her şeye rağmen sosyal güvenlik ve iş güvencesi uygulamaları Türkiye’den çok daha iyi durumdadır. Ama Avrupa ve Amerika da kıdem tazminatının oradaki patronlarında hedefinde olduğu açıktır. Dünya kapitalizminin yaşadığı kriz oralarda sosyal devlet uygulamalarının sonunu getirmiş durumdadır. İşçi sınıf ve emekçilerin kazanılmış hakları bu ülkelerde de sermayenin hedefindedir.
4- Mevcut yasa bizlerin haklarını korumak için yeterli midir?
Diğer bütün haklarımız gibi bu sömürü düzeni altında kıdem tazminatı hakkımızın da yetersiz olduğu, ayrıca önemli sınırlamalara tabi olduğu açıktır. Ancak işçi sınıfı mücadelesinin geri olduğu bugünkü koşullarda siyasal iktidarın haklarımızı genişletecek bir düzenleme yapacağını düşünmek büyük bir saflık olur. Zira kapitalizm koşullarında işçiler ancak mücadele ederek yeni haklar alabilirler. Böyle büyük bir saldırı ile karşı karşıya iken yapmamız gereken önce saldırının püskürtülmesi için büyük bir kararlılık göstermek, ancak bunu yaptığımız koşullarda daha ileri talepleri gündeme getirmenin bir anlamı olacağını bilmektir.
5- Şu haliyle kıdem tazminatı hakkının kullanımı nasıldır?
Kıdem tazminatı hakkına 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi olarak çalışanlar sahiptir. Ayrıca 854 Sayılı Deniz İş Kanunu ile gemi adamları, 5953 sayılı Basın İş Kanunu ile basın mesleğinde çalışanlar da bu haktan faydalanmaktadır. Bağ-Kur’lular ve memurların kıdem tazminatı hakkı yoktur.
İşçi,
* Aynı iş yerinde bir yılı doldurduğunda
* İş sözleşmesinin feshinin, İş Kanunu’nun 25. Maddesine göre (işçinin “kusurlu davranışlarını” düzenleyen madde) olmadığı durumda,
* Emekliliği hak ettiğinde
* Erkek işçinin askerlik nedeniyle işten ayrılması durumunda,
* Kadın işçinin evlilik nedeniyle 1 yıl içinde işten ayrılması durumunda,
* İşçinin çalışma koşullarında patrondan kaynaklı “esaslı değişiklik” meydana gelmesine nedeniyle kendi isteği ile işten ayrılması durumunda,
* Sigorta girişi 8 Eylül 1999 tarihinden önce olan işçiler için 15 yıl sigortalılık süresini ve 3600 prim gün sayısı doldurduğunda
* İş akdi devam eden işçinin vefatı durumunda(hak sahibi yakınları) kıdem tazminatı alabilmektedir.
Kıdem tazminatı her yıl için 30 günlük giydirilmiş brüt ücret üzerinden hesaplanır.
6- Kıdem tazminatının fona devri kesin midir? Yapılacak düzenlemenin ayrıntıları belli olmuş durumda mıdır?
Henüz tüm ayrıntıları belli olmasa da hükümetin fona geçiş konusunda kararlı olduğu açıktır. Seçimlerin hemen ardından Berat Albayrak’ın yaptığı açıklamalar ve daha önce gündeme getirilen taslaklar ve şimdi devam eden tartışmalarda tarafların beyanları düzenlemelerin içeriği konusunda önemli bilgiler vermektedir.
Kıdem tazminatı fonunun kurulacağı ve fonun yenilenerek, zorunlu bireysel emeklilik sistemiyle entegre edileceği ilan edilmiş durumdadır. Buna göre kıdem primleri bir fonda toplanacaktır. İşçi işten çıktığında kıdem tazminatı alamayacaktır. Bunun yerine 10 ya da 15 yıllık çalışma sürecinin ardından kıdemini toplu alacaktır. Yansıyan en önemli tartışma patronların kıdem gün sayısının kesin olarak düşürülmesi isteğidir. Hükümetin bu isteğe sıcak yaklaştığı bilinmektedir.
Ayrıca kıdem tazminatı fonu gelirleri, işveren tarafından yatırılacak olan primlerden oluşmaya devam edecek görünmektedir.
Prim oranları belirlenirken işverenin mevcut kıdem tazminatı yükü arttırılmayacaktır. Yayınlanan çeşitli taslak metinlerinde prim oranı için brüt ücretin yüzde 3’ü ya da 4’ü rakamları telaffuz edilmiştir.
7- Fona devir kıdem hakkımızı nasıl etkileyecektir?
A) Kıdem iş güvencesi olmaktan çıkacak, işten atmalar kolaylaşacaktır.
Patronlar çalışma yaşamında esneklik adı altında istedikleri zaman işçi çıkarıp istedikleri zaman geri almak istemektedirler. Fona geçişte asıl gaye kıdem tazminatı yükünü azaltmak, böylece daha kolay işçi çıkarabilmektir. Fon sisteminde kıdem tazminatı işten çıkarma halinde ödenen bir hak olmaktan çıkacağı için işten atmalar daha kolay olacaktır.
B) Kıdem tazminatı işçinin kara gün dostu olmaktan çıkarılacak.
Kıdem tazminatının ilk gündeme geliş mantığında işçinin yeni bir iş buluncaya kadar geçinebilmesi vardı.. İşsizlik ödeneğinin hem miktar hem süre bakımından düşük olduğu Türkiye’de işinden olan işçinin halen de can simididir kıdem tazminatı. Biriken borçlar bu parayla ödenir. İş buluncaya kadar bu parayla geçinilir vb.
Ancak fon sisteminde işten çıkarılan ya da ayrılan işçi, asgari süreyi henüz doldurmamışsa, fondaki parasını alamayacaktır. Aynı şekilde fona geçişle birlikte askere giden erkek işçinin ve evlenen kadın işçinin bu durumlarda kıdem tazminatını alabilmesi mümkün olmayacaktır. Askerlik ve çeyiz parası güvencesi böylelikle kalkacaktır.
C) Fona geçiş hak gasplarının yaygınlaşmasının önünü açacaktır.
Bugün patronun haksız uygulamaları ve ücret gecikmeleri nedeniyle işçilerin haklı fesih hakkı vardır. Ve bu koşullarda işçi kıdem tazminatına hak kazanmaktadır. Fona geçiş ile birlikte patronların üzerindeki kıdem tazminatı ödeme baskısı kalkacağı için hak gaspları yaygınlaşacaktır.
D) Son ücretten hesaplanmayacağı için tazminat miktarı düşecektir.
Yapılan tartışmalara bakılırsa kıdem tazminatının son, giydirilmiş, brüt ücretten hesaplanmasına son verilecek, bunun yerine ortalama ücret esas alınmaya başlanacaktır. Bu da kıdem tazminatı miktarının üçte bir, hatta yarı miktarda düşmesi demektir.
E) Kıdem tazminatının 30 günün sayısı düşürülecek; yemek, servis gibi parasal olmayan ödemeler kıdem hesaplamasından çıkarılacaktır.
Kıdem tazminatı her 1 yıllık kıdem için 30 günlük ücret üzerinden hesaplanır. Patronlar bu kurala şiddetle karşı çıkmakta, 30 günün düşürülmesini (örneğin en az 14 güne düşürülmesini) talep etmektedir. Fon sisteminde nasıl bir kural getirileceğini henüz bilmiyoruz ama 30 günün aşağı çekilmesi büyük bir olasılık. Bu durumda kıdem tazminatı bir darbe daha yiyecek, iyice küçülebilecektir. Aynı şekilde yemek, servis, aile yardımı gibi parasal olamayan ek ödemelerin kıdem hesaplamasının dışına çıkarılacak olması da hak kaybına yol açacaktır.
Genel grev genel direniş!
İçinden geçtiğimiz ekonomik kriz her geçen gün biraz daha derinleşirken sermaye ve hükümet krizin bütün faturasını sırtımıza yüklemeye çalışıyor. Kıdem tazminatının gaspına dönük çabalar bu büyük programın bir parçasıdır.
- Çalışma ve yaşam koşullarımızın her geçen gün biraz daha kötüleştiği, ücretlerimiz düşerken hayat pahalılığının sürekli arttığı, işsizliğin çığ gibi büyüdüğü bugünkü şartlarda, kıdem tazminatının gaspına karşı mücadele etmek hepimizin görevidir.
- Yasa taslağa dönüşüp hızla çıktıktan sonra birçok şey için geç kalınmış olunacaktır. Bizler bugünden, başta fabrikalarımızdaki işçi arkadaşlarımız olmak üzere bulunduğumuz her alanda emekçilere, bu saldırıyla hedeflenenin ne olduğunu anlatmalı, tüm işçi arkadaşlarımızı mücadeleye çağırmalıyız.
- Umutsuzluğa, kayıtsızlığa, mücadele kaçkınlığına izin vermemeliyiz.
- Söz konusu olanın yalnız bizim değil, çocuklarımızın da geleceği olduğunu herkese anlatmalıyız.
- “Kıdem tazminatı genel grev sebebidir” diye ilan edenler başta olmak üzere bütün sendikaları derhal genel grev hazırlıklarına başlanması için zorlamalıyız.
- Sendikal bürokrasinin öfke ve tepkiyi etkisizleştirme manevralarına ve hava boşaltma çabalarına karşı uyanık olmalıyız.
- Genel grevin hemen ilan edilmesini istemeliyiz.
- Fabrikalarda, işyerlerinde, sanayi havzalarında yan yana gelmeli, komiteler oluşturmalı, birlikler kurmalı, eylemler, etkinlikler, söyleşiler, forumlar, kurultaylar düzenlemeli, fabrika fabrika sektör sektör örgütlenip sermayenin karşısına dikilmeliyiz.
Ve hep birlikte haykırmalıyız;
Krizin faturasını ödemeyeceğiz!
Kıdem tazminatımızı gasp ettirmeyeceğiz!
(Ege İşçi Birliği tarafından hazırlanan broşür metni...)