Çocukların katili kapitalizm!

Çocukların ölmemesi için mücadeleye!

Çocukların sömürülmediği, katledilmediği ve mutlu olduğu bir dünya kurmanın yolu kapitalist sisteme karşı mücadele etmekten geçiyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 22 Kasım 2024
  • 08:00

Yer İzmir’in Selçuklu ilçesi! Hurda toplayıcılığı ile geçinen yalnız bir anne. En küçüğü 1 en büyüğü 5 yaşında olan beş çocuk. Çocuklar açlığın ve sefaletin kıskacındaydılar. Çocukların babası hapisteydi. 

Evin geçim yükü annenin sırtındaydı. Anne çocukları aç kalmasın diye çalışıyordu. Hurda toplayarak çocuklarının karnını doyurmak için çırpınıyordu. Beş çocuğun hayattan koptuğu gün, anne elinde çuval hurda toplamaya çıkmıştı. Çocukları evde tek başlarına kalmışlardı. Baraka evde yangın çıktı, beş çocuk, beş can hayatını kaybetti. 

Çocuklar, kısa ömürlerini yoksulluk içinde yaşadı. Yoksulluk risk demekti. Sosyal adaletsizlik demekti. Ölümle kucak kucağa uyumak demekti. Beş çocuğu hayattan koparan sosyal adaletsizliğin kaynağı kapitalizmdi. Sermayenin yürütme gücü olan AKP ise 22 yıllık iktidarında uyguladığı vahşi neoliberal politikalarla yoksulluğu alabildiğine derinleştirdi.  

Beş çocuğun derin yoksulluğun kurbanı olduğu gerçeğinin üstünü örtmeye çalışan AKP grup Başkanvekili Özlem Zengin; “Dönüyorsunuz her şeyi, paraya bağlıyorsunuz” diyebildi. Oysa her şeyi paraya bağlayan Özlem Zenginlerin sözcülüğünü yaptığı paranın egemen olduğu vahşi kapitalizmdir. Annenin yeterli geliri, çocuklarına bakacak ekonomik gücü, parası olsaydı, hurda toplayıcılığı yapmazdı. Çocuklarını yalnız bırakmak zorunda kalmazdı. Çocuklarına bakar, onları sarıp sarmalardı. 

Çocukların ölümüne yol açan şey yokluktu. Annenin çocuklarını yalnız bırakıp çalışmasının nedeni parasızlıktı. Beş çocuğun ölümünün temelinde açlık ve sefaleti üreten sermaye düzeni vardı. Yaşanan katliam, sermayeye hizmet eden tüm politikacılar gibi AKP grup sözcüsü Özlem Zengin’in de umurunda değildi. O, katliamın sorumlusu olan kokuşmuş, mafyatik Saray rejimini aklama telaşına düşmüştü. Ne de olsa Zengin de diğer AKP şefleri gibi bu vahşi sistemden besleniyor. 

Ekonomik kriz sosyal yıkımı ve yoksulluğu ayyuka çıkarıyor. Çocuk ölümleri artıyor. Derin yoksulluğun yaşandığı Türkiye’de milyonlarca çocuk her gün ölümü soluyarak yaşıyor. Burjuva politikacılar ise sermaye düzeninin bu karanlık tablodaki belirleyici rolünü gizlemek için koro halinde pişkince açıklamalar yapıyor. 

Bu ülkede ölümle koyun koyuna yatan milyonlarca çocuk var. Derin yoksulluğun pençesindeki bu çocuklar, kapitalizmin yaşam öğüten çarkları arasında hayatta kalma mücadelesi veriyor. Özlem Zengin ve onun gibi sermayeye hizmet eden politikacılar ise tam bir utanmazlıkla gerçekleri karartmak için mesai yapıyorlar. 

Sözcülüğünü Özlem Zengin’in yaptığı AKP iktidarı, uyguladığı ekonomik ve sosyal yıkım politikalarıyla 1 milyon çocuğu kapitalist sanayinin kanlı çarkları arasında işçilik yapmak zorunda bıraktı. Bu çocuk işçiler haklarını bilmedikleri için sefalet ücretine çalıştırılıyor. En ağır işler çocuk işçilere yaptırılıyor. Ufacık bedenler kapitalist sömürü çarkları arasında öğütülüyor. Çocuklar çalışırken küçücük ellerini, parmaklarını, hayatlarını kapitalizmin kanlı çarkları arasında kaybediyorlar. Bazen de makinelerde paramparça olan cansız bedenleri kayıtlara bile geçirilmiyor.

Bu ülkede yüz binlerce çocuk sokakta yaşıyor. Resmi verilere göre bile Türkiye’de 40 binden fazla çocuk sokaklarda yaşıyor. Resmi olmayan rakamlara göre ise 200 bin çocuk sokaklarda, ölümle yaşam arasındaki incecik bir çizgide yaşamak zorunda kalıyor.

Binlerce sokak çocuğu, organ kaçakçılarının, hırsız, dilenci çetelerinin kıskacındalar. Çok ağır koşullarda yaşam mücadelesi veriyorlar. Çocuklar dilencilik yaparak hayatını sürdürmeye çalışırken büyük risklerle karşı karşıya kalıyor. Cinsel olarak istismar ediliyor, hatta öldürülüyorlar. Çocukların hayatını cehenneme çeviren kapitalist sistemin çocuklara vaat ettiği Türkiye bu! Ölüm, sakatlık, açlık, işçilik, en iyi ihtimalle yoksulluk!

AKP-MHP iktidarının, çocuklarına bakmakla yükümlü olan analara, babalara reva gördüğü asgari ücret 17 bin 2 lira! Bu nedenle çocuklar çalışmak zorunda kalıyorlar. Asgari ücret çoktan açlık sınırının altına düşmüştü. Dolayısıyla emekçiler ve çocukları okuyamıyor, barınamıyor, açlık ve sefaletin kör kuyusunda yaşıyorlar. Küçücük bedenleriyle en ağır işlerde çalışmak zorunda bırkaılıyorlar.  

Her çocuk onu sevgiyle sarıp sarmalayan anne, baba ister yanında. Kapitalizmin öldürdüğü beş çocuğun babaları hapisteydi. Anneleri yaşamak ve yaşatmak için hurda topluyordu. Çocukların karnı açtı. Barakayı ev bilmişlerdi, soğuk nedeniyle tir tir titriyorlardı. Anne kucağına hasretlerdi. Açtılar, yalnızdılar, her tür güvenceden yoksundular.  

İşçi sınıfı ve emekçiler örgütlenip kapitalist düzeni yıkmadığı sürece, çocuklarımızın doyasıya gülebilecekleri günler gelmeyecek. Sağlıklı ve güvenli evlerde yaşamak hayal olacaktır. Çocuklar sağlıklı beslenmeyecek, açlığın ve yoksulluğun pençesinden kurtulamayacaklar. 

Çocukların sömürülmediği, katledilmediği ve mutlu olduğu bir dünya kurmanın yolu kapitalist sisteme karşı mücadele etmekten geçiyor. İşçiler, ezilenler, sömürülen milyonlar birleşirse, örgütlü mücadeleyi büyütürse, emeğin kurtuluş mücadelesine omuz verirse çocuklar ölmez! Gelecekleri aydınlık olur. İnsana yaraşır koşullarda mutlu ve sağlıklı bir şekilde yaşarlar.  

H. Yağmur