Arjantin kadın hareketinin uzun soluklu örgütlü mücadelesi, öfkesi ve ısrarı sonuç verdi. Güvenli, yasal ve ücretsiz kürtaj yasallaştı. Bu başarı, kadın hareketinin ve dayanışmasının bir zaferi olarak tarihe geçti.
Kürtaj yasası, 11 Aralık’ta Arjantin Ulusal Kongresi’nin alt kanadı Temsilciler Meclisi’nde onaylanmasının ardından, 29 Aralık’ta Senato’dan geçti. Yasa, hamileliğin 14. haftasına kadar kürtaj yapılmasına olanak tanıyor.
Yasaya dair oylamanın yapılacağı Kongre binasının önünde nöbet tutan ve çoğunluğu kadınlardan oluşan binlerce kişi kurulan dev bir ekranda oylamanın sonucunu ilk okuduğunda, sevinç çığlıkları ve duygu dolu dakikalar yaşandı: “Es Ley!” (Bu kanun!). Dünyanın dört bir yanından on binlerce kadın sosyal medyada #Abortolegal2020 (legalkürtaj2020) hashtagi ile, Arjantinli kadınların mücadelesini selamladı.
En son 2018’de sunulan yasa tasarısı reddedilmişti
Arjantin kadın hareketi en son 2018 yılında, yoğun bir kürtaj kampanyasının sonucunda, kürtaja sadece cinsel saldırı sonucu yaşanan hamileliklerde veya annenin hayatının tehlikede olduğu durumlarda izin veren mevcut yasanın kaldırılması ve kadınlara 14’üncü haftaya kadar kürtaj hakkı tanıyıp gerekli tedavinin ücretsiz sağlanmasını öngören yasa tasarısını, 7. kez meclise sunmuştu. Tasarının tartışılması kabul edilmiş ancak tasarı Katolik Kilisesi’nin de baskısıyla Senato’da reddedilmişti.
Bunun üzerine kadınlar aynı gün “Bizim hayatımız pazarlık edilemez” diyerek, sokaklara geri döndü ve kürtaj hakkı mücadelesinin sembolü olan yeşil mendilleriyle yüze yakın etkinlik düzenlediler. (Yeşil mendil veya eşarplar faşist cunta generallerinin tacizlerini, beyaz mendil veya beyaz eşarp takarak protesto eden Arjantinli kadınlara atfen kullandıkları bir sembol.)
Kadınlar “Mendilleri saklamıyoruz” kampanyasıyla kürtaj mücadelesine kaldıkları yerden devam ettiler. 2019 yılında tecavüze uğrayan 11 yaşında bir çocuğa sezaryenle doğum yaptırılması üzerine, kürtaj yasasına karşı öfke bir kez daha sokağa taştı ve mücadele daha da kitleselleşti.
Aralık 2019’daki genel seçimlerle iktidara gelen ve merkez soldan kabul edilen Devlet Başkanı Alberto Fernandez seçim vaadi olan kürtajın yasallaşması ile ilgili tartışmayı 2020’de başlatacağını duyurdu. Ancak Covid-19 salgını nedeniyle buna ara verildi. Oysa kadın cinayetleri aralıksız sürüyordu ve kadın hareketi kitlesel, yaygın ve militan protestolarla sokakları terk etmiyordu. Kadın hareketinin basıncı altında Fernandez kürtajın yasal hale getirilmesini içeren yasa tasarısını 17 Kasım 2020’de Kongre’ye sunmak zorunda kaldı. Böylece, 1920 yılında yasaklanan Kürtaj hakkı, kilisenin baskısına rağmen, kadınların onlarca yıldır sürdürdükleri mücadele sonucunda kazanıldı. Artık kürtaj Arjantin’de yasal bir hak.
Arjantin Güney Amerika’da kürtaja izin veren ilk büyük ülke
Eski yasaya göre cinsel saldırı sonucu yaşanan hamilelikler veya annenin hayatının tehlikede olduğu durumlar dışında kürtaj 4 sene hapis ile cezalandırılabiliyordu. Şimdiye değin yasa dışı kürtaj nedeniyle Arjantin’de onlarca kişi mahkemece hüküm giydi.
Arjantin Sağlık Bakanlığı’nın tahmini verilerine göre ülkede her yıl 370 bin kadın (insan hakları gruplarına göre bu sayı 500 binden fazla) yasa dışı kürtaj yaptırıyor. Bu süreçte ortaya çıkan komplikasyonlar nedeniyle hastaneye kaldırılan kadınların sayısı ise yılda 50 bine yaklaşıyor. Çok sayıda kadın ise yaşamını yitiriyor.
Arjantin’de kadınlar kürtajın suç olmaktan çıkarılması ve yasal hak haline getirilmesi için uzun soluklu bir mücadele yürüttüler. Bugün ulaşılan zafer, kadın hareketlerinin 1990’lardan bu yana yürüttüğü eylemler ve kampanyaların bir sonucudur.
Arjantin Güney Amerika’da Uruguay ve Guyana’dan sonra seçmeli kürtaja izin veren üçüncü ülke oldu. Küba, kürtajı 1965’te yasallaştırmıştı. Meksika’da sadece Mexico City ve Oaxaca eyaletlerinde kürtaja izin veriliyor. Brezilya gibi birçok ülkede kürtaja yalnızca tecavüz veya annenin hayatını riske atma gibi son derece sınırlı durumlarda izin veriliyor. Dominik Cumhuriyeti ve El Salvador gibi bazı ülkelerde ise kürtaj tamamen yasak. Şili’de 1973’te Pinochet’in faşist diktatörlüğü kürtajı tamamen yasaklamış, geçtiğimiz yıl Anayasa Mahkemesi’nce yasa gevşetilmişti. Kolombiya’da ise kadın hareketi geçtiğimiz günlerde anayasa mahkemesine kürtajın ülkenin ceza yasasından çıkarılmasını isteyen bir dava açtı.
Arjantin’de 1980’lerden bu yana kitlesel kadın hareketi
Arjantin’de kürtaj hakkı için mücadele 1980’lere dayansa da askeri faşist diktatörlük döneminde ve cuntanın yıkılışının ardından toplumda siyasi bir karşılık bulamadı. O dönemde faili meçhul cinayetleri protesto eden, kaybedilen çocuklarını arayan Plaza de Mayo anneleri ve büyükanneler faşist cuntaya büyük darbeler vuran kampanyalar yürütüyordu.
1985 yılında ülkenin çeşitli bölgelerinden onbinlerce kadın bir araya gelerek ilk Ulusal Kadın Buluşması gerçekleştirdi. Sayısı yüzbinleri bulan kadın kitlesi yılda bir kez Arjantin Kadın Konferansı’nda bir araya gelerek, kadın sorunu ve mücadelenin yöntemleri üzerine tartışmalar sürdürüyor, kampanyalar örgütlüyor. 2001 krizinden sonra işsizlerin küçük mahallelerde kurulan dayanışma ağları üzerinden bira araya gelerek şekillenen Arjantin İşsiz Kadınlar Hareketi’nin (Piqueteras) 2003 yılında Kadın Konferansı’na katılması, konferansın gündemine neoliberalizmle mücadele ve taban örgütlenmesi sorununu soktu. İşsiz kadınlar hareketi kadın hareketinin tabana dayalı örgütlenmesinde ve kriz karşıtı mücadelesinde önemli bir yer tuttu. 35 yıldır gerçekleşen kadın konferansına 2019 yılında 200 bin kadın katıldı.
Kürtajın yasallaştırılmasını hedefleyen resmi kampanya 2005’te, Güvenli ve Ücretsiz Yasal Kürtaj Hakkı Ulusal Kampanyası’nın kurulmasıyla başladı. Bu girişim 2008’te Senato’ya kürtaj hakkı için ilk tasarıyı sunduysa da milletvekilleri tasarıya gerekli ilgiyi göstermediler. Kürtajı yasallaştırmak amacıyla bir araya gelen 300’den fazla örgütü kapsayan ulusal kampanya her iki yılda bir tasarıyı sunmaya devam etti.
Ama kürtaj hareketi asıl gücünü, 2015’te 14 yaşındaki hamile bir kız çocuğunun da aralarında olduğu kadın cinayetleri nedeniyle kazandı.
Militan bir çığlık: Ni Una Menos! (Bir kişi daha eksilmeyeceğiz!)
2015 yılında 14 yaşındaki Chiara Paez’in 16 yaşındaki eski sevgilisi tarafından ailesinin de yardımıyla insanlık dışı bir şekilde öldürülerek gömülmesi ve otopside kız çocuğunun 8 haftalık hamile olduğunun ortaya çıkması, toplumun tüm kesimlerinde kadın cinayetlerine karşı büyük bir öfke patlamasına yol açtı.
Kadın cinayetlerine dur demek için bir grup gazeteci kadın Ni Una Menos (Bir kişi daha eksilmeyeceğiz!) şiarıyla bir kampanya başlattı. 3 Haziran’da 1 milyon kişi “Ni Una Menos!”, “Artık yeter!” diyerek sokaklarda kitlesel gösteriler yaptı. Bu, Arjantin’de demokratik haklar için mücadelede önemli bir dönüm noktası oldu ve aynı zamanda kadın mücadelesinin örgütlenmesinde önemli bir rol oynayan ve tüm dünyaya yayılan Ni Una Menos hareketini yarattı.
Şiddet karşıtı bir kampanya olarak ortaya çıkan Ni Una Menos hareketinin ilk eyleminin tek talebi vardı: Kadın cinayetlerine son verilmesi. Ama hızla kitleselleşen hareketin talepleri ekonomik, sosyal, politik sorunları da içine alarak genişledi, erkek şiddetiyle mücadelenin yanı sıra kapitalist sistem ile mücadelenin gerekliliğini bilince çıkardı.
Kürtaj yasasına karşı mücadele Arjantin’de kadına karşı şiddet, kadın cinayetleri ve kadın kaçırmalarına karşı büyüyen öfke ile iç içe büyüdü. Özellikle genç kadınların #NiUnaMenos ile birlikte duyarlılıkları daha da arttı. Düzenledikleri eylemler yaşlı kadın ve erkekleri de eylemlilik içine çekti. Kırsal bölgelerde sürdürülen kampanyalarla kentlerde süren mücadele birleştirildi. Sermayenin sağcı Macri hükümetinin neoliberal saldırı politikalarına karşı gerçekleşen mücadeleler bağlamında kapsamlı bir 8 Mart örgütlendi.
İlk Arjantin kadın grevi
Arjantinli kadınlar, 31. Ulusal Kadın Buluşması’nda, kadınlara karşı uygulanan her türlü şiddete karşı eylem kararı aldılar. Bunun ertesinde, 8 Ekim 2016 günü, 16 yaşındaki Lucía Pérez tecavüze uğradı, öldürüldü ve cesedi Güney Amerika’da sömürgecilik döneminden kalma işkence biçimi olan kazığa oturtulmuş halde bulundu. Bu vahşet kadın kitlelerini yeniden sokağa döktü. Arjantin Kadın Buluşması tarafından gerçekleştirilen kitlesel protestolara polisin müdahalesi sert oldu.
13 Ekim günü, Ni Una Menos kolektifi ilk Arjantin Kadın Grevi için çağrı yaptı. Grev fikri hızla yayıldı ve beş gün içinde, 19 Ekim 2016’da ilk Arjantin Kadın Grevi örgütlendi. Fabrikalarda, okullarda evlerde yaşamın her alanında hayat 1 saat durdu. Ev kadınları pencerelerden balkonlardan siyah çarşaflar astı. Aynı gün işçi ve emekçi kadınların kitlesel gösterilerine Arjantin ve Latin Amerika’nın pek çok yerinde ve New York’ta milyonlarca kadın katıldı. Ni Una Menos hareketi, fabrikada, evde, okulda, mahallede, nerede üretiyorsak orada diyerek örgütlediği uluslararası kadın grevleriyle politik bir güç haline dönüştü.
Hareketin öncüleri, ulusal kadın grevi ile ilgili anlatımlarında, hareketin başlangıcından itibaren kadın grevi fikirleri olduğunu, ama bunun 3 yıl hayal olarak kaldığını, Polonyalı kadınların kürtajı yasaklayacak bir yasa teklifine karşı 3 Ekim 2016’da greve gitmelerinin kendilerini de harekete geçirdiğini anlatacaklardı. Bunu, “O an, bizim hayalimiz biçim kazanmaya başladı ve taşıdığı potansiyelin ne kadar büyük olduğunu gördük” diye ifade edeceklerdi.
Kadın grevi Latin Amerika’da kadın hareketi tarihinde bir dönüm noktası oldu. Kadın hareketi içinde antikapitalist dalganın yükselmesine yol açtı. Neoliberal ekonomi politikalarının ve kitlesel işten çıkarılmaların uygulayıcısı olan gerici Macri hükümetine karşı iş bırakma eyleminin ilki, işçi ve emekçi kadınlar tarafından gerçekleştirilmişti. Kadın grevi kadına yönelik fiziksel şiddet, tecavüz ve kadın cinayetlerinin kapitalist sistemle bağlarının kurulmasını kolaylaştırdı. Kapitalist sömürüde görünmeyen emekleri ve evde ürettikleri emekleri ile kapitalist sistemi ayakta tuttuklarını ama onu yıkabileceklerini bilince çıkaran kadınlar mücadelenin öznesi olduklarını kavradılar.
Bu kadın hareketini radikalleştirdi ve anti kapitalist bir güce dönüştürdü. İlk uluslararası kadın grevinden sonra kadın hareketi hızla büyüdü.
Uluslararası kadın grevi
Ocak 2017’de Trump’ın göreve başlamasından sonra Amerikalı kadınların dünyada yankılanan eylemlerinden cesaret aldıklarını söyleyen Arjantinli kadınlar, 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü’nde, 8 Mart 2017’de ilk Uluslararası Kadın Grevi çağrısını yaptılar. Greve, neoliberalizmin adeta laboratuvarı haline getirilen Latin Amerika ülkeleri başta olmak üzere 60 ülkeden kadınlar katıldılar. Uluslararası kadın grevi, devrim tarihinin bir mihenk taşı oldu. Dünyanın her yanından kadınları birbirine bağlayan talepler genişletildi, hareket kitleselleşti, radikalleşti.
Kürtaj hakkı için 2017’nin sonlarında Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te düzenlenen bir protesto gösterisinde ise beklenmedik bir kitlesellik yaşandı. Arjantin kadın hareketi 8 Mart’ta olduğu gibi 28 Eylül’ü de yasal kürtaj hakkı için mücadeleyi, kapitalist krizin faturasını ödemeyi reddederek kapitalist sisteme karşı mücadeleyle birleştirdiği küresel bir mücadele gününe dönüştürdüler.
Kadın kitle hareketinin kazanımları ve açmazları
Nüfusun çoğunluğu Katolik olan, Papa’nın ülkesi Arjantin’de kilisenin baskısına rağmen son yıllarda yaygın, kitlesel ve örgütlü bir ivme kazanan kadın hareketi kürtaj hakkı ile önemli bir zafer kazandı ve bunun diğer ülkelerde de domino etkisi göstermesi bekleniyor.
Arjantin’de işçi sınıfı ve emekçiler köklü bir örgütlenme ve eylemlilik geleneğine sahip. Kadın hareketinin seyri izlendiğinde de bunu görmek mümkün.
Kadın cinayetlerine bir tepki olarak ortaya çıkan, gerçekleştirdiği büyük eylemler ve milyonlarca kadının katıldığı uluslararası kadın grevleriyle, şiddetin cinsel, ekonomik, sosyal ve politik boyutlarıyla anlaşılmasını sağlayan kadın kitle hareketi, yasal olmayan kürtajların yarattığı sonuçları da gündemleştirerek, yasal, ücretsiz ve güvenli kürtaj talebinin yüzbinlerce kadın tarafından sahiplenilmesine neden oldu. Kadınların üretimden gelen güçlerini ve taleplerini buluşturdu. Evde, okulda, fabrikada, mahallede, kısaca kadınlar neredeyse orada eyleme geçmenin imkanlarını yarattı. Arjantin’de öfkeyi, isyanı, radikalliği, kitleselliği ve umudu barındıran örgütlü kadın hareketinin politik ve güçlü sesi, sokaklarda hep yankılandı. Arjantin kadın kitle hareketi kürtaj hakkını sokaklarda böyle kazandı.
Tüm bu eylem ve grevlere halihazırda feminist eğilimli bağımsız kadın örgütleri ve kitle örgütleri yön veriyor. Fakat kadın kitle hareketinde giderek anti-kapitalist söylem ve talepler yükseliyor. Kadın grevi ve kitle eylemlerinin temel gündemlerini, kadına yönelik şiddetin ve kapitalizmin derinleşen krizinin sonuçlarına karşı mücadele oluşturuyor.
Arjantin kadın kitle hareketi dünyada yükselen kadın hareketinden etkileniyor, mücadele deneyimlerini alarak bir üst düzeye çıkarıyor. Eşi görülmemiş bir şekilde kitleselleşen, giderek radikalleşen hareket anti-kapitalist karaktere bürünüyor. Tersinden, Arjantin kadın kitle hareketi de dünya kadın kitle hareketini etkiliyor. Çeşitli ülkelerdeki eylemler en büyük gösterilere dönüşüyor. Şiarları ve mücadele deneyimleri evrenselleşiyor. Yaşanan kitleselleşme ve siyasallaşma, kadın örgütlenmesinin yeni biçimlerini ortaya çıkarıyor. 8 Mart’lar, 25 Kasım ve 28 Ekim’ler küresel olarak mücadele günlerine dönüşüyor ve milyonları sokağa döküyor.
Tüm dünyada olduğu gibi Arjantin’de de eşitlik ve özgürlük için harekete geçen milyonlarca kadın sokakta önemli bir gücü oluşturuyor. Ancak halihazırda tutarlı devrimci bir önderlikten ve halen kendisini yedekleyecek, önüne yeni ufuklar açacak devrimci proleter bir kitle hareketi ekseninden yoksun olması bugün kadın kitle hareketinin en önemli açmazıdır. Devrimci proleter bir kitle hareketi ekseninde yürüyecek kadın hareketi, devrimci bir önderliğe sahip olduğu koşullarda çığ olup önündeki tüm bentleri yıkıp atacaktır.