Polonya’da kürtaj yasasına karşı yüzbinlerin isyanı

Polonya'da kadınlar günlerdir isyanda. Kürtaj yasağına karşı 22 Ekim’de başlayan eylem dalgası tüm ülkeyi sardı. Gösterilere ülke çapında yüzbinlerce kişi katıldı.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Kadın
  • |
  • 01 Kasım 2020
  • 13:38

Polonya'da kadınlar günlerdir isyanda. Kürtaj yasağına karşı 22 Ekim’de başlayan eylem dalgası tüm ülkeyi sardı. Gösterilere ülke çapında yüzbinlerce kişi katıldı. Gösteriler ve sergilenen öfke 2016'dan beri görülmemiş boyutlarda. “Kürtaj yasağına hayır!” diyen kadınların şiarları tüm ülkede yankı buldu, "Kadınların cehennemi" sloganı hızla yayıldı. The Guardian dergisinin deyimiyle “cin şişeden çıktı!” ve kadın işçi ve emekçilerin bugüne kadar sürdürdüğü mücadele kararlılığı, yaygınlığı ve kitleselliği ile ruhu şişeye geri koyabilmek oldukça zor görünüyor. 

Yüzbin kişilik “Varşova’ya yürüyüş”

Kadınların isyanına, iktidardaki milliyetçi-gerici Hukuk ve Adalet Partisi’nin (PiS) kontrolündeki anayasa mahkemesinin, kadınları geri dönüşü imkansız bir şekilde zarar görmüş fetüsü doğurmaya zorlayan kararına duyulan tepki yol açtı. 

Kürtaj yasağına karşı isyanın 9. gününde tüm ülkeden Varşova’ya gelen emekçi kadın ve erkeklerin da katılımıyla başkent yüzbin kişilik dev bir gösteriye sahne oldu.

Kırmızı şimşek sembolü taşıyan kadınlar, “Devrim kadındır!”, “Özgürlük, eşitlik, kadın hakları!”, “Bu savaştır!”, “Düşünüyorum, hissediyorum, karar veriyorum!”, “Benim vücudum, benim kararım!”, “Artık yeter!” yazılı dövizler taşıdılar. Kolluk güçlerinin yığınak yapıldığı başkentte siyah giyimli, maskeli faşist gruplar birçok yerde göstericilere saldırdı.

Anayasa Mahkemesi'nin kararına karşı protestolar

Polonya Anayasa Mahkemesi, 22 Ekim Perşembe günü, fetüsün kusurlu olduğu durumlarda yapılan kürtajların anayasayı ihlal ettiğine karar vererek ülkede kürtajın neredeyse tamamen yasaklandığını açıklamıştı. Bu kararla yalnızca ensest, tecavüz ve anne sağlığının risk altında olduğu durumlarda yasal olarak kürtaj yapılmasına izin veriliyor.

Anayasa Mahkemesi'nin bu kararının ardından Varşova’da PiS lideri Jaroslaw Kaczynski'nin sıkı koruma altındaki evinin önünde kendiliğinden bir miting düzenlendi. Kentte tüm gece süren gösterilerde çıkan çatışmalarda 18 kişi tutuklandı.

Cuma ve cumartesi günleri de koronavirüs önlemleri nedeniyle 5 kişiden fazlasının bir araya gelmesinin yasaklanmasına rağmen gösterilere ülke genelinde çoğu genç on binlerce kadın ve erkek katıldı. Varşova şehir merkezinde toplanan protestocular parlamentoya kadar yürüdüler.

Diğer birçok şehirde de kitlesel gösteriler yapıldı. Küçük kasabalarda bile siyah giyimli grupların protesto gösterileri gerçekleşti.

Protestoların 4. gününde Katolik kiliseleri ve Pazar ayinleri hedef alındı ve birçok şehirde polisle çatışmaya girildi. Emekçi kadın ve erkekler başkent Varşova, Gdansk, Krakow ve Poznan başta olmak üzere pek çok kentte kiliselerin içinde ve dışında eylemler düzenledi. Kiliselerin duvarlarına “Kadınlar Cehennemi” yazıldı, güvenli kürtaja erişmek isteyen kadınlara yardım eden yurtdışı bağlantılı kuruluşun numaraları yazıldı. Poznan Katedrali'nde broşürler dağıttılar ve vaaz sırasında sürekli alkışladılar. Varşova'da bir kadın cemaatle rahip arasında “Kürtaj hakkı için dua edelim” afişiyle durdu. Bu koyu Katolik bir ülkede rastlanmayacak protesto biçimleriydi. Bazı kentlerde kiliselerin önündeki eylemcilere faşist gruplar ve polis saldırdı.

Pazartesi günü gerçekleştirilen blokaj eylemleri 50’den fazla şehirde trafiğini durma noktasına getirdi. Gösteride “Artık yeter!“, “Seçim hakkı istiyorum, terörize edilmek değil!” vb. yazılı dövizler taşındı.

Kadın grevleri” ve boykotlara yüzbinler katıldı

Bir haftadır kesintisiz süren eylemler çarşamba günü daha da yayıldı. Kadın hareketi bütün ülkeyi boykota ve “kadın grevi”ne çağırdı. İzlandalı kadınların 1975'teki genel grevinden esinlenen kadın hareketi, okullar ve işyerlerine gitmeme ve ev işlerini yapmayı reddetme kararı aldı. Bunun benzeri bir eylem 2016 yılında da yapılmış, siyahlar giyinmiş binlerce Polonyalı kadın sokaklara dökülmüştü.

“Kadın grevi” çağrısıyla, çoğunluğu kadınlardan oluşan binlerce kişi iş bırakarak sokaklara çıktı. Gdansk, Lodz, Varşova ve Wroclaw gibi şehirlerinin yanı sıra, PiS’in kalesi olarak bilinen Siemiatycze gibi küçük kasabalarda da protestolar başladı. 

On binlerce kadın “Hizmetçi kızın öyküsü” romanı ve televizyon dizisinde boyun eğdirilmiş kadınları canlandıran uzun kırmızı elbiseler ve beyaz şapkalar takarak yürüdü.

Perşembe günü de devam eden kadın grevine tüm ülkede onbinlerce kadın katıldı. Öfkeli kitleler parlamentoyu işgal ettiler. Çiftçiler Varşova sokaklarını traktörleriyle kapattılar. Ülke çapında 410 protesto gösterisi düzenlendi ve grev ve protestolara toplam 430.000 kişi katıldı.

Başbakan Morawiecki gösterilerin son bulması çağrısı yapmış, sokaklara dökülenlerin koronavirüs salgınının oluşturduğu riskleri gözardı ettiğini söylemişti. Başbakan yardımcısı olsa da perde arkasında iktidarın gerçek lideri görülen Kaczynski, protestoların Polonya’yı yok etme girişimi olduğunu söyleyerek “ne pahasına olursa olsun” kiliseyi ve ulusu korumaya çağırdı. 

Benim bedenim, benim kararım!”

Nüfusunun çoğunluğu Katolik olan Avrupa’nın en tutucu dinci ülkelerinden Polonya, Anayasa Mahkemesinin kararından önce de Avrupa'daki en katı kürtaj yasasına sahipti. Kilise ile sıkı bağları olan milliyetçi-muhafazakâr iktidar partisi PiS beş yıl önce iktidara geldiğinde, geleneksel değerleri ülkede yeniden yeşertme sözünü vermişti ve yıllardır kürtaj yasasının katılaştırılması için kampanya yürütüyordu. 

Kilise ve devlet, çocuğunun ciddi sakatlıklarla doğacağını, hatta yaşayamayacağını öğrenen bir kadının hamileliğine devam edip edemeyeceğine karar veremez. Polonya’da anayasa yargıçlarının yaptığı bu. Ağır hasarlı bir fetüsün bile yasal kürtaj için bir neden olamayacağına karar vererek, anneyi hamileliğe devam etmeye zorluyorlar.

Sadece Polonya’da değil, kiliselerin baskısıyla dünyanın dört bir yanındaki sermaye iktidarları kürtaj yasalarını katılaştırıyor. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, dünyada her yedi dakikada bir, yasadışı ve tıbbi olarak yanlış kürtaj sonucu bir kadın yaşamını yitiriyor.

Ama konu sadece kadın sağlığı da değil. “Doğmamış yaşamı koruma” iddiası ile bir kadının verebileceği en kişisel ve zor kararlardan birinde, kadının iradesi hiçe sayılıyor.

Ayrıca kürtaj yasağı daha az kürtaj yapıldığı anlamına gelmiyor. Resmi rakamlara göre geçtiğimiz sene Polonya’da sadece 1100 gebelik sonlandırıldı, ancak kadın örgütü Federa, her yıl en az 100 bin Polonyalı kadının ya komşu ülkelerde ya da yasadışı yollarla kürtaj olduğunu tahmin ediyor.

Gerici milliyetçi iktidarın ikiyüzlülüğü

Polonya’da otuz yıldır kadınlar, sosyalist dönemdeki kürtaj yasalarının sürdürülmesinden yana. Ancak kilisesinin basıncıyla sermaye hükümeti, ‘90'ların ortasında referanduma başvurmadan yasayı sertleştirdi ve fetal anomali nedeniyle kürtaj isteyen kadınlar için mevcut yollardan birini bıraktı. 1997'den beri her yıl sonlandırılan bin hamilelikten yüzde 98’i ciddi fetal anomalilere, yani fetüsün gelişim bozukluğuna işaret ediyor.

2016’da iktidar, kürtaja benzer kısıtlama getiren yeni bir değişiklik yaptı. Bu nedenle ülke genelinde çok sayıda kadını sokağa döküldüğü için PiS kısmen yasaya karşı oy kullanmak zorunda kaldı.

Ancak milliyetçi koalisyon içindeki sağ kanadın baskısının artması nedeniyle Kaczynski siyasi olarak avantajlı bir çıkış yolu seçti: Polonya Anayasa Mahkemesi, iktidardaki PiS’ten bir grup milletvekilinin geçen yıl yaptığı başvuruyu haklı bularak, kürtajı sınırlı da olsa mümkün kılan az sayıdaki yasal kriterden birini daha kaldırdı. Böylece gerici muhafazakar kanat tatmin edilecek Kaczynski halkın tepkilerinden sorumlu tutulmamış olacaktı. Resmi gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girecek olan mahkemenin kararına itiraz da edilemeyecekti. 

Zamanlama dikkate değer. Hükümet Covid-19’un hızla yayıldığı, Polonya’nın kırmızı bölgeye girdiği ve hükümetin bunlardan sorumlu tutulduğu koşullarda, kürtaj yasasını dikkatleri başka yere çekmenin manevrası olarak kullanırken, diğer yandan da pandemiye karşı önlemler çerçevesinde getirilen kısıtlamaların kitlesel protestoların önünü keseceğini hesaplamış olmalı. Ama hesaplayamadığı Polonya işçi ve emekçi kadınların 2016 yılının mücadele deneyimine sahip olmaları ve mücadeleye o günkü kararlılıkla katılacakları oldu.

Başkan Duda süren protestolarının basıncı altında geri adım atarak yeni bir yasa önerisi yaptı: “Tıbbi bir teşhis çocuğun ölü doğacağını veya fetal anomalilikleri nedeniyle öleceğini gösteriyorsa, kürtaja izin verilir.” Buna göre kürtaj, örneğin teşhis Down sendromu ise yasaklanacaktır. Çünkü bu yaşamı tehdit edici değildir. Başbakanın bu önerisine karşı çıkan kadın örgütleri, mücadeleye devam edeceklerini açıklayarak, pazar günü yeni eylemlilikleri planlamak üzere bir araya gelme çağrısı yaptılar. 

“Artık yeter!”

Polonya’nın işçi ve emekçi kadınları tabular yıkarak, kilisenin beklemediği boyutta bir direniş sergiliyorlar. Mücadelenin kazanımlarından gelen bir özgüvene sahipler. “Düşünüyorum, hissediyorum, karar veriyorum!” diyor ve hamilelikleri ile ilgili kararı kendilerinin vereceklerini söylüyorlar. “Artık yeter!” diyor, hakları ve demokratik talepleri için sokaklara çıkıyor, eylem yapıyor, sermaye iktidarını hedef alıyorlar.