ABD’den Yemen hamlesi

Trump’ın halefi ve Obama’nın eski Başkan Yardımcısı Joe Biden’a dizilen methiyelerin, yaratılmak istenen pembe tablonun da ömrü uzun olamayacaktır. Biden, Taliban’ın “verdiği sözleri yerine getirmemesi” nedeniyle, ABD’nin Afganistan’da kalmaya devam edeceğini ilk icraat olarak açıkladı bile.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 17 Şubat 2021
  • 22:38

ABD destekli Suudi Arabistan’ın Yemen’de Husilere karşı sürdürdüğü savaş ve özellikle hava saldırıları yoluyla on binlerce insan katledildi. Yemen’de İran yanlısı Husi milislerini (halihazırda ülke topraklarının yüzde 70’ni kontrol ettikleri belirtiliyor) yok etmeyi hedefleyen savaş, Suudi Arabistan öncülüğünde altı yıldır sürüyor. Saldırganlar can almaya devam ediyorlar. Yemen’in altyapısı neredeyse tümüyle tahrip edilmiş durumda. Savaş ve iç savaşın etkisiyle bir açlık dramı yaşanıyor. 

Joe Biden’ın dümenine geçtiği yeni ABD yönetiminden, “ABD Suudi Arabistan’ın Yemen’deki hava saldırılarına desteğini durduruyor. Suudi Arabistan’a verdiği desteği sona erdirecek” açıklaması geldi. Joe Biden, 5 Şubat’ta dış politikayı içeren konuşmasında Yemen’i kastederek, sanki “insani dram ve felaket”e başkaları sebep olmuş gibi, “insani ve stratejik bir felaket olan bu savaş bitmeli” dedi. “Suudi Arabistan ve Yemen’deki müttefiki Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) bundan böyle ABD’den yüksek hassasiyet güdümlü füzeler alamayacaklar” sözlerine, “ancak İran yanlısı Husi milisleri Washington’un uzattığı eli tutmazlarsa, bu yine değişebilir” yorumlarının eklenmesi de ihmal edilmedi.

Riyad ve BAE, ABD’nin lojistik ve her türlü silah desteği olmadan, Yemen’de bu savaşa kalkışamazlardı, yürütemezlerdi. Nitekim Yemen düşünce kuruluşu Sanaa Center adına açıklama yapan Abdulghani al-Iryani’de bu gerçeğe işaret ediyor: “ABD desteğini çekerse Suudi Arabistan ve BAE Yemen’de en fazla iki hafta dayanabilirler.” Iryani, “ABD, Riyad’a ve müttefiklerine sadece silah ve cephane sağlamadı. Hedef belirlemede, istihbarat sağlamada, yüzlerce askeri danışmanla Suudi Arabistan’a ve müttefiklerine yardım ettiler” diyor. ABD’nin yanı sıra, İngiltere ve Fransa’nın da ‘cömert’ desteği ile altı yıldır süren bu kirli savaşla Yemen yerle bir edildi adeta. 

Oxford Üniversitesi’nde Yemen’deki savaş ve iç savaş üzerine araştırma yapan Elisabeth Kendall, verdiği bir röportajda, “Verilere göre, Yemen’deki hava saldırılarının ancak üçte biri askeri hedefleri vurdu. Üçte biri ile de sivil hedefler vuruldu. Gerisini bilmiyoruz” demektedir. Kendall konuşmasının devamında, bu savaşta 100 binden fazla insanın öldürüldüğüne, Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu’nun (UNICEF) raporlarına göre 28 milyon nüfuslu ülkede 24 milyon kişinin insani yardıma muhtaç hale getirildiğine dikkat çekiyor.

Aden Körfezi, Süveyş Kanalı, Akdeniz, Kızıldeniz gibi stratejik su yollarıyla Hint Okyanusu’na bağlantı vazifesi gören bir coğrafyanın üzerinde olması Yemen’i emperyalist odakların hep “ilgi” alanında tutmuştur. Aden Körfezi uluslararası ticaret için hayati bir öneme sahiptir. Günde 2,5-3 milyon varil petrol Aden Körfezi ve Süveyş Kanalı üzerinden geçerek dünya pazarına dağılıyor. Uluslararası sermayenin Yemen’e “ilgisi”nin başlıca nedeni budur. 

Altı yıllık savaş ve ABD’nin yeni manevrası

ABD’nin Suudi Arabistan vekaletiyle yürüttüğü yıkıcı savaş, altıncı yılını geride bırakmasına rağmen, istenilen sonuç elde edilemedi. ABD emperyalizmi bu nedenle strateji değişikliğine giderek yol almak istiyor. Biden’ın, Yemen’de Suudi Arabistan’a “sırt çevirerek” Husi milislerini masaya çekmek istediği, keza Husileri yanına çekip İran’ı izole etmeyi hesapladığı yorumları yapılıyor. 

“Nükleer anlaşmaya geri dönmek” üzerinden İran’a ‘zeytin dalı’ uzatan ABD, Yemen’deki makas değişikliğinde başarılı olduğu takdirde, hem Husiler üzerinden yeni ve radikal bir müttefik kazanmış olacak hem de İran’a beklenmedik bir darbe vurmuş olacak. 

Yemen’deki iç çelişki ve gerilimleri kışkırtarak bir iç savaş düzeyine yükselten ve bu savaşı emperyalist savaşın bir parçası haline getirenler, ABD’nin taşeronluğunu yapan Suudi Arabistan ve BAE ile sınırlı değil. Fas ve Ürdün’le beraber Mısır ve Körfez ülkeleri de bu ‘şer cephesinde’ yer alıyorlar. Ortadoğu’da Şii İran’a karşı oluşturulan Sünni ittifakta vücut bulan bu ‘şer cephesi’ Yemen’deki savaş, iç savaş ve emperyalist işgalde temel rol oynuyor. 

Biden üzerinden yayılmak istenen hayaller

Biden daha Başkanlık koltuğuna oturmadan, “Biden’la birlikte savaşların sona ereceği, ekonomik krize çare bulunacağı ve dünyanın yeni bir döneme gireceği” türünden pembe tablolar çizilmeye başlanmıştı. 

Hatırlanacaktır ki, Obama da “Irak’tan çekilmeyi, Afganistan’ı en kısa sürede terk etmeyi, Müslümanların düşmanlaştırılmasına son vermeyi” vadetmiş ve kahraman ilan edilmişti. Sonra da Nobel Ödülü ile mükafatlandırılmıştı. Ne var ki ödüllü ‘barış adamı’nın maskesinin düşmesi için fazla zaman gerekmedi. Irak ve Afganistan’da neler oldu, neler yaşandı, tablo bugün ortada. Çözüleceği vadedilen Filistin sorunu da keza orta yerde duruyor. Ayrıca ABD’nin savaş cepheleri Obama döneminde daralmak bir yana, giderek arttı. Yemen, Obama döneminde emperyalist savaşın sahasına çevrildi. Savaşa ABD’nin desteği, Barack Obama’nın görev süresine dayanıyor. 

Trump’ın halefi ve Obama’nın eski Başkan Yardımcısı Joe Biden’a dizilen methiyelerin, yaratılmak istenen pembe tablonun da ömrü uzun olamayacaktır. Biden, Taliban’ın “verdiği sözleri yerine getirmemesi” nedeniyle, ABD’nin Afganistan’da kalmaya devam edeceğini ilk icraat olarak açıkladı bile. 

Yeni ABD yönetiminin Yemen’deki son manevrasının da savaşı bitirmek veya barışla bir ilgisi yoktur. Yapılmak istenen, Husileri İran’dan koparıp kontrol altına almak ve böylece, ihtiyaç duyulan petrol yolları üzerindeki emperyalist hegemonyayı pekiştirmektir.