Petrokimya İşçileri Birliği’nden 15-16 Haziran özel sayısı

Petrokimya İşçileri Birliği Bülteni’nin 15-16 Haziran özel sayısı dijital olarak yayınlandı.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 05 Haziran 2020
  • 21:08

Petrokimya İşçileri Birliği Bülteni’nin 15-16 Haziran özel sayısı dijital olarak yayınlandı. “15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi 50. yılında” şiarıyla yayınlanan bültende, “15-16 Haziran direnişinden öğrenelim” vurgusuyla yazılar yer alıyor. 

Bununla birlikte, kapitalistlerin ve AKP-MHP rejiminin, faturasını işçilere ödettirmeye çalıştığı koronavirüs salgını ve krizin ele alındığı bültende; Tüpraş, Novares, Farplas, Trelleborg’un aralarında olduğu fabrikalardaki gelişmelere dair yazılar bulunuyor. 

Bültene ulaşmak için burayı tıklayabilirsiniz...

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 50. yılı dolayısıyla bültende yer alan yazılardan birini de okurlarımıza sunuyoruz...

 

15-16 Haziran ruhuyla
işçilerin birliğini güçlendirelim,
sendikal bürokrasiden hesap soralım!

 

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, Türkiye işçi sınıfına çok yönlü sonuçlar çıkartılabilecek önemli bir deneyim bırakmıştır. Sermaye eliyle kurulan Türk-İş devletin ve sermayenin yaptığı gibi, gelişen mücadeleyi sınırlandırıyor, sarı sendikacılık anlayışıyla işçilerin tepkisini topluyordu. Saraçhane Mitingi, Kavel, Derby, Paşabahçe, Singer ve Alpagut direnişleriyle gelişen sınıf mücadelesi kendi yolunu açacaktı. Türk-İş'ten ihraç edilen sendikaların birleşerek kurduğu DİSK, sınıfın en ileri mücadele mevzisi olarak ortaya çıktı. Burjuvazinin işçilerin örgütlenmesini engellemek adına çıkarttığı yasayla, gelişmekte olan sınıf mücadelesinin önüne geçmek istemişti. DİSK'i saf dışı bırakıp burjuvazinin daha rahat kontrol ettiği Türk-İş'i öne çıkartma planları, her iki konfederasyondan işçilerin bu saldırıya karşı birleşmesi ile gerçek yenilgiyi tattırmıştır. 15-16 Haziran günlerinde işçilerin fabrikalardan çıkıp birleşerek başlattığı yürüyüşte, polis barikatları kurulmuş, işçilere kurşun sıkılmış, sıkıyönetim ilan edilmiş ancak işçiler her koşulda yürüyüşe devam etmişlerdir. Binlerce, onbinlerce işçi mücadele mevzilerini korumak için fabrikalarını terk ediyor ve bir ses yükseliyordu. Valiliği hedefleyen işçiler birleşerek, çoğalarak yürüyüşlerine devam ediyordu. Sermaye sahiplerinin korkudan ülkeyi terk ettikleri bu direniş yasanın geri çektirilmesiyle sonuçlanmıştır. 

Günümüze geldiğimizde de kriz ve salgınla ağırlaşan çalışma ve yaşam koşullarımız karşısında mücadelenin önünde sermaye sınıfının saldırılarının yanısıra büyük bir engel teşkil eden sendikal bürokrasiyi görüyoruz. Hakları kuşa çevrilmiş işçi sınıfımız genel olarak örgütsüz, dağınık ve sınıf bilinci zayıf halde. Mücadeleye atılan işçi bölüklerinin karşısına devlet ve sermayedar gibi dikilen, eylemden vazgeçirmeye çalışan, grevden korkutan, işçiye güvenmeyen, göstermelik söz ve eylemlerle hava boşaltmaya çalışan, kararlı duruşu sarsan ve belki de uzun zamandır dile getirilen “bu dönemde bu kadar olur” anlayışıyla davranan sendikal bürokrasi de aşılması gereken bir diğer engeldir. 15-16 Haziran günlerinde de DİSK yöneticileri henüz miting yapma hazırlığındayken fabrikalarından çıkıp birleşen işçiler, kurşunlara barikatlara göğüs gerip kararlı bir mücadele örneği göstermişlerdi. Buna rağmen DİSK yöneticilerinin kontrol altına alamadığı eylemleri bitirmek için ellerinden geleni yaptıklarını da biliyoruz. Evlerinize dönün çağrısı yapan dönemin DİSK yöneticileri olduğu unutulmamalıdır. 

Sınıf mücadelesinin ilerleyişi içerisinde emeğin özgürleşmesi bakışının o dönemdeki eksikliği 15-16 Haziran günlerinin sonunu da getiriyordu. Yasalara sıkıştırılan, en ufak bir zorluk karşısında hareketi geri çekmeye çalışan anlayışa karşı işçilerin tabandan oluşturacağı örgütlülükle sendikalarımıza hakim olan bu tabloyu dağıtmanın, sermaye sınıfına karşı mücadelede önemli bir yeri vardır. Birliğin, dayanışmanın yeniden örülebilmesi için, işçi sınıfının fiili meşru mücadele yasalarını işletebilmek için örgütlenmeliyiz. Fabrika fabrika, ünite ünite komiteler kurarak hem işçi demokrasisini, hem de mücadele içerisindeki kuvvetimizi kazanabiliriz. Geleceğimiz birkaç sendika yöneticisinin insafına bırakılamayacağı gibi, sözü söyleyen de, karar veren de, uygulayan da bizler olmalıyız. 15-16 Haziran direnişinin saldırılara karşı gelişen mücadelesini ve kazanımlarını koruma çabası içerisinde gösterdiği yol, tüm ezberleri bozmuş, “yapılamaz-edilemez” denileni yapmış ve işçi sınıfına büyük bir deneyim olarak kalmıştır. Bölüm komitelerine dayanan, tabandan örgütlü gücü açığa çıkartan ve mücadele anlayışını işçi sınıfının yasalarına göre şekillendiren işçi bölüklerinin kazanacağı bir gelecek var!