Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını inşaatlardan, fabrikalara, maden ocaklarından alışveriş merkezlerine kadar birçok alanda çalışan emekçileri zorluyor. Hizmet sektöründe, gündelik işlerde çalışan yüz binlerce insanı da olumsuz yönde etkilemektedir. Örneğin salgından kaynaklı hizmet sektöründeki birçok alanda işler durdu. Bu süreçte işçiler ya işten atıldı ya da ücretsiz izne çıkarıldı. Fabrikalarda ve inşaatlarda çalışan işçiler ise ciddi bir önlem alınmadan halen çalıştırılmaya devam ediyor.
İşte böylesi bir süreçte alışveriş merkezlerindeki birçok mağazanın stoklarını sayan bir sayım işçisi olarak koronavirüs salgınının öncesindeki ve sonrasındaki sürece dair yaşadıklarımı aktaracağım.
Çalıştığımız alan hizmet sektörü olarak geçiyor. İşçilerin çoğunluğunu gündelik işlerde çalışanlar veya benim gibi geçimini sağlamak zorunda olan üniversite öğrencileri oluşturuyor. Genellikle kayıt dışı, sağlık sigortası dahi yapılmadan çalıştırılıyoruz. Üstelik çalışma sürelerimiz de çok esnek. Öğlen saat 12 gibi girdiğimiz bir mağazadan gece hangi saatte çıkacağımız belli değil. Sayım ne zaman biterse o zaman çıkabiliyoruz. Kimi zaman çıkışımız gece saat 3’ü-4’ü bulabiliyor. Üstelik bu çalışma süresinin içerisinde bizlere dinlenmemiz ve yemek yememiz için sadece bir mola hakkı tanınıyor. İş bitene kadar başka bir mola da verilmiyor...
Bunlar, koronavirüs salgınından önce çalıştığımız alışveriş merkezlerinde yaşadığımız sorunların bazılarıydı. Salgın sonrası ise daha büyük sorunlar yaşamaya başladık.
Hâlihazırda güvencesiz olarak çalıştığımız ve aldığımız günlük ücretle geçimimizi sağladığımız işlerimizi kaybettik. Benim gibi bu alanda çalışanların çoğu ne sağlık güvencesinden faydalanabiliyor ne de yaşamını sürdürebilecek bir gelire ulaşabiliyor. Kısacası alışveriş merkezlerindeki mağazaların teker teker hizmete ara vermesiyle beraber bizlerde işsiz-gelirsiz kaldık.
Salgının yayılmasıyla birlikte birçok emekçinin yaşadığı sorunlarla bizler de boğuşuyor, ihtiyaçlarımızı karşılayamayacak duruma düşüyoruz. Bugün cumhurbaşkanından, bakanlara ve ünlülere kadar herkes evde kal çağrıları yapıyor. Ama hiçbiri emekçilerin evde yaşamlarını nasıl devam ettireceğine dair bir şey söylemiyor. Özellikle yaşamını benim gibi gündelik işlerden aldıkları ücretle sürdürenler için salgın dönemi daha ağır geçiyor.
Evde kal demenin sadece zenginler için olanaklı olabildiğini düşünüyorum. Diğer türlü birçok emekçinin ise hayatını devam ettirebilmek için mecburen çalışmak zorunda olduğunu biliyorum. Yapılan bu açıklamaların da, alınan önlemlerin de ikiyüzlüce olduğunu görüyoruz. O yüzden bu göstermelik açıklamaların yapılması yerine eşit koşullarda herkesin tüm ihtiyaçlarının devlet tarafından sağlanması gerektiğini düşünüyorum.
Sayım işçisi bir öğrenci