Koronavirüs salgınının yayılmasının ardından toplumun eve kapanması ile birlikte farklı ülkelerde kadına yönelik şiddet artış sergilerken, Türkiye’de de tablonun benzer olduğuna dair veriler yansıyor…
Son haftalarda farklı ülkelerde yapılan kimi araştırmalar da bu gerçeği doğruluyor. Örneğin, UK Aid Direct isimli kuruluşun yaptığı araştırmaya göre, Çin’de salgının başladığından bu yana ev içi şiddet vakaları üç katına çıktı. Çin’de bulunan Weiping isimli kadın örgütü ise, bir çok farklı bölgede çok sayıda ev içi şiddet ihbarı aldıklarını belirtti. Aynı zamanda Çin’de sığınmaevleri, salgın nedeniyle farklı ihtiyaçlar için boşaltıldığı için kadınlar daha da korunaksız hale geldi.
Çin dışındaki diğer ülkeler de farklı değil. İngiltere'de geçtiğimiz hafta sonu Ulusal İstismar Yardım Hattı'na yapılan çağrılar yüzde 65 artarken, Almanya’da da güvenlik güçleri şiddet vakalarındaki artışa işaret etmektedir.
Amerika’da ise, Women Against Abuse, bir hafta içinde yüzde 30 daha fazla şiddet başvurusu aldıklarını açıklarken, Ev İçi Şiddete karşı Ulusal Koalisyonun raporuna göre, ABD’de her bir dakikada 20 kişi yakınları tarafından fiziksel şiddete maruz kalıyor. Ulusal Aile İçi Şiddet Hattı yöneticisi ise, kadınların “virüs kapmak için sokağa atılmakla” tehdit edildiğini ifade diyor.
Türkiye’de de aile içi şiddet acil yardım hatlarını arayan kadın sayısında artış yaşanmaya başladı.
Bu tablonun Türkiye’de önümüzdeki süreçte daha da ağırlaşması kaçınılmazdır. Türkiye’de geçtiğimiz yıl öldürülen kadınların 95’inin yakınları tarafından, %73’ünün ise ev içinde öldürüldüğüne dair veriler bize bir fikir vermektedir.
Sermaye iktidarı, koronavirüs salgınına önlem olarak “evde kal” çağrıları yaparken, üretim devam ediyor. Öbür yandan “evde kalacak” emekçilerin temel yaşam gereksinimlerinin nasıl karşılanacağı hiç düşünülmüyor. Bununla beraber kadınlara dönük şiddetin tırmanması ihtimaline karşı da önlemler alınmıyor. Salgının yarattığı ekonomik sorunlar ve aynı zamanda her açıdan gergin ve belirsiz süreç kadına yönelik şiddete davetiye çıkartıyor.
Milyonların sağlığını tehdit eden salgın karşısında, emekçilerin yaşamını hiçe sayan ve sadece “evde kalmayı” işaret eden iktidarın, salgının doğurabileceği sosyal sorunlar karşısında bir önlem alabileceğini düşünmek saflık olur. Ancak kadın düşmanı politikalarla nam salan AKP iktidarı bu süreci bile kendi politikalarını hayata geçirebilmek için fırsata dönüştürmeye çalışmaktadır. Öyle ki, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu her fırsatta geçersizleştirmeye çalışan AKP iktidarı fırsattan istifade, HSK Genel Kurulu eliyle “ 6284 Sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin korona virüs kapsamında sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiğine” karar verdi. Ucu açık bırakılan bu düzenleme, şiddet uygulayanlara dönük uzaklaştırma tedbirinin uygulanmamasına neden olacaktır. Aynı zamanda kadınların şiddetten kaçınmak için gidebileceği bir yer olmaması, eve mahkum olması anlamına gelecektir. Yine aynı şekilde, Meclis’e sunulan ceza infaz düzenlemesi ile birlikte tecavüzcülerin salıverilecek olması, kadına yönelik şiddetin daha da artmasına yol açacaktır.
Önümüzdeki günler, koronavirüs salgını sonucu çok sayıda emekçinin yaşamını yitirmesi riskiyle birlikte; işsizliğin artması, ekonomik sorunların büyümesi, kadına yönelik şiddetin tırmanması da dahil olmak üzere sosyal sorunların tırmanmasına gebedir.
Şu sayılı günler bile daha somut olarak gösteriyor ki, emekçilerin ve aynı zamanda kadınların yaşayabilmek için sınıfsız, sömürüsüz ve sınırsız bir dünyaya ihtiyaçları var.