Toplumsal meşruiyetini yitiren, emekçileri sefalete sürükleyen, kitle desteği günden güne eriyen AKP-MHP rejimi, zorbalığın dozunu arttırarak ömrünü uzatmaya çalışıyor. Beka sorunu derinleştikçe azgınlaşan bu rejimin temel gündemlerinden biri sosyal medyayı zapturapt altına almaktır.
Sosyal medyaya hücum için işareti bizzat AKP şefi T. Erdoğan verdi. Sosyal medyada bir mesaj yayınlayarak sosyal medyaya saldırıyı gündeme getirdi. Sonrasında ise saray beslemesi medyanın ‘taarruzu’ başladı. Lağımdan beter kokular yayan bu medyada artık Doğu Perinçek’in Aydınlık adlı gazetesi de ‘müstesna’ bir yer kaplıyor. Medyanın %95’inden fazlasını ele geçiren, sosyal medyada troller ordusu çalıştıran rejimin sosyal medyaya saldırması farklı tepkilere neden oldu. Dinciler, faşistler, ırkçılar saldırıya hararetli destek verdiler. İlerici güçlerle muhalefetteki düzen partileri ise, sosyal medyayı kapatma pervasızlığına tepki gösterdiler.
Saray rejiminin saldırısına en hararetli destek Vatan Partisi’nin şefi Doğu Perinçek’ten geldi. Son dönemde saray beslemesi/tetikçi medya ekranlarının ‘demirbaşları’ arasına yerleşen D. Perinçek, dinci-faşistlerden çok şey öğrenmiş görünüyor. Artık o da yalan, riyakarlık, gerçekleri tersyüz etme gibi konularda saraydaki efendilerinden geri kalmıyor.
Saray rejiminden beslenen gazeteler listesine katılan Aydınlık (D. Perinçek’in ‘eski yoldaşı’ da olan Sancak holdingin sahibi zat, kesenin ağzını açarak batmak üzereyken Aydınlık gazetesini kurtarmıştı) gazetesine röportaj veren D. Perinçek, ‘yüksek ahlaki’ hassasiyetler taşıdığını gösterdi(!) Ancak bundan çıka çıka sosyal medyanın yok edilmesine pervasızca destek çıktı.
“Özgürlük var. Neyin özgürlüğü var? Terbiyesizliğin, ahlaksızlığın özgürlüğü... Kadına saygısızlık gibi bir özgürlüğü kabul etmiyoruz. İnsanı aşağılamak gibi, eşitsizlik gibi bir özgürlük kabul etmiyoruz…” gibi laflar eden D. Perinçek, “Milli devletin diktatörlük uygulaması gerekir” diyerek, sosyal medyanın ortadan kaldırılması gerektiğini savundu.
Tehdit, küfür, hakaret, şantaj, linç gibi iğrençliklerde kimse aktrollerin eline su bile dökemez. Elbette bunu D. Perinçek gibi şarlatanlar da biliyor. Görünen o ki, bu saray dalkavuğunu tedirgin eden şey, biat ettiği dinci-faşist rejimin beka sorununun giderek derinleşmesidir.
Türkiye siyasetinde ilkesizliğin, omurgasızlığın, kaypaklığın, sarkaç gibi bir uçtan bir uca savrulmanın timsali olan D. Perinçek’le müritleri, tarihlerinin en kepaze dönemlerinden birini yaşıyorlar. Zira bir dönem sol-sosyalist söylem kullanan, PKK’ye umut bağlayan, işçi sınıfına dair laflar eden, laikliğin ‘kahraman savunucusu’ kesilen bu sefiller, artık Amerikancı dinci-faşist rejimin “mücahitleri” safında birinci sıraya yerleşmiş durumdalar.