Boyun eğdiremediklerini sermaye devletinin kamçısıyla dize getirme siyaseti izleyen AKP-MHP rejiminin hedefinde şimdi de barolar var. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu’nu devşiren rejim, baroları ise “usulüne uygun” yöntemlerle ele geçirmeyi başaramadı. Bundan dolayı baroları parçalayarak ele geçirme operasyonunu başlattı.
Devlet kurumlarını ele geçiren saray rejimine polis ve ordu yetmiyor, yanı sıra bir de silahlı bekçiler ordusu oluşturuyor. Yargı, saraydan gelen emirlere göre kararlar veriyor. Medya, birkaç istisna dışında rejimden beslenen bir tetikçiler ordusu haline getirildi. Bazı sendika ağaları rejimin kuklaları durumunda. “Sanatçı” sıfatı yakıştırılan düşkünler sarayın artıklarından nemalanıyor. Şimdi TBB de bu listeye eklenmeye çalışılıyor.
Yıllardır TBB’yi “sarayın kuklaları” arasına katmak için çaba sarf eden dinci-faşist rejimin hevesi hep kursağında kaldı. Bundan dolayı baroları parçalamak için harekete geçtiler.
Sarayın sefil bir noteri durumuna düşürülen meclis 2 Haziran’da açıldı. İlk işlerinden biri, baroları parçalayacak yasal düzenlemeyi gündeme getirmek oldu. İlk adımda bir parçayı sarayın aparatları arasına katmak, sonra aşamalı olarak diğer parçaları ele geçirmek istiyorlar.
Baroların başında bir “Truva atı”
Dinci-faşist AKP-MHP rejimi, düşkünleri devşirme konusunda başarılı olduğunu birçok kez ispatladı. Yükselme hırsıyla hareket eden Metin Feyzioğlu’nu da devşirerek sarayın dalkavukları safında “müstesna” bir yer tahsis etti.
İlk çıkışını Erdoğan’a “kafa tutarak” yapan M. Feyzioğlu, şimdi ise TBB’yi hedef alan saldırının mimarları arasında yer alıyor. Dinci-faşist rejimin kirli planına karşı direnen hukukçulara saldırarak, istikbalini sarayın karanlık dehlizlerinde aradığını ortaya koyuyor.
Rejim hukukçuların direnişine çarptı
AKP-MHP rejimi, hukukçulardan ummadığı bir direnişle karşılaştı. Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya yürüyen hukukçular, birçok noktada polis zorbalığına maruz kaldılar. Ankara girişinde 28 saat boyunca direnen hukukçuları abluka altında tutan rejim, insani ihtiyaçların karşılanmasını bile engelleyerek iradelerini kırmaya çalıştı, ancak başaramadı.
Hukukçuların kararlılığı karşısında ablukayı kaldırmak zorunda kaldılar. Bu arada alana gönderilen Feyzioğlu kendisine sırtını dönen hukukçuların tepkisiyle karşılaştı ve alanı terk etmek zorunda kaldı.
Hukukçular saldırının kapsamının farkındalar. Sergiledikleri direnme kararlılığı bundan kaynaklanıyor. Saray rejimi ilk hamlede direniş duvarına çarpmış olsa da, baroları ele geçirme saldırısını yeni manevralarla devam ettirecek. Hukukçular da kararlılıklarını ortaya koyuyor, rejimin tutsağı durumuna düşmemek için mücadeleye devam edeceklerini ilan ediyorlar.
Hukukçuların dinci-faşist rejimin dayatmalarına karşı yükselttikleri mücadele, rejimin baskılarına maruz kalan toplum kesimlerinin tümü tarafından desteklenmeyi hak ediyor. Saraya biat etmeyen herkese saldıran rejime karşı kazanılacak her mevzi, tüm ezilen ve sömürülenlerin de kazanımı olacaktır.