Burjuvazinin sınıfsal çıkarlarını koruyan iktidarların bekası, ‘olağan’ koşullarda kitlelerden aldıkları destekle sağlanır. Bunun için egemenler toplumun belli bir çoğunluğunun desteğini alabilmek için temelsiz vaatlerde bulunur, “yardım” diye küçük rüşvetler dağıtır, yalanlar uydurur, gerçekleri tersyüz ederek topluma yutturmaya çalışır, sahte kahramanlıklar uydurur, dini istismar eder, şoven ırkçılığı körükler vb… Tüm bunlar burjuva ideolojisinin kılıfları olarak kullanılır. İkna edemediklerine ise, kaba şiddetle saldırırlar. İdeolojik zehir yayma araçlarının etkisi azaldıkça, kaba şiddete daha çok başvururlar.
***
Toplumsal meşruiyetini yitiren AKP-MHP rejimi, özellikle 2015’ten bu yana şiddetin farklı araçlarını kullanarak ömrünü uzatmaya çalışıyor. Fiziki şiddetin yanı sıra yargı şiddeti, ekonomik şiddet, simgesel şiddet, linç, tehdit, şantaj gibi araçları da pervasızca kullanıyorlar. Bu rejimin, şiddet araçlarına başvurmadan ayakta kalması mümkün değil. Şiddetin hem yaygınlaşması hem dozunun yükselmesi bundandır.
AKP-MHP rejiminin toplumun çoğunluğunu ideolojik olarak etkileme yeteneği kalmadı. Rejim, muhaliflerine karşı sadece şiddet araçlarını kullanıyor. İlk yıllarda AB uyum yasaları, “demokratikleşme”, “askeri vesayeti kaldırma” gibi konularda demagoji yapan rejim artık ırkçılık, mezhepçilik, şeriatçılık, Osmanlıcılık üzerinden propaganda yapıyor. Bu ilkel gericilik söylemlerini elbette toplumun tümüne dayatıyor. Ancak asıl hedef AKP-MHP kıskacında olan toplum kesimlerinin desteğinin devamını sağlamak.
***
Irkçılıkla dinciliğin harmanlandığı bir yorumla Osmanlı tarihinin belli olaylarını özel bir şekilde öne çıkaran saray rejiminin geleceğe dair söyleyecek sözü kalmadı. Bundan dolayı ideolojik söylemini geçmişin “şanlı” olduğu safsatası üzerine bina ediyor. Söylem de simgeler de bir asır önce tarihin çöplüğünü boylayan Osmanlı’ya dayandırılıyor. Hatta kimi zaman İslam dininin yayıldığı MS. 640’lı yıllara kadar uzanıyorlar.
Bu bağlamda son yıllarda “1071 Malazgirt Meydan Muharebesi” kutlamalarına da başladılar. 1071 yılında gerçekleşen bir olaydan medet uman saray rejimi, bu “şanlı zaferi” geç keşfetti. Geç kalmanın da etkisiyle olsa gerek, T. Erdoğan’ın 2017’de etkinliklere katılmaya başlamasıyla Malazgirt simgesinin kullanımı yaygınlaştırıldı.
BirGün gazetesinden İsmail Arı’nın haberinde yer alan bilgiler, etkinliklerden rant devşirildiğine de işaret ediyor. AKP şefinin oğlu Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu Okçular Vakfı tarafından organize edilen “1071 Malazgirt Etkinlikleri”nin düzenlendiği park için 46 milyon TL harcanmış. 21. yüzyılda ‘Okçular Vakfı’ kuran zihniyetin, ülke ekonomik krizdeyken, milyonlar sefalete mahkum edilmişken “1071 Malazgirt etkinlikleri” için bu kadar harcama yapması şaşırtıcı sayılmaz. Tabii bu işlerin ihalesini alan yandaş müteahhitlere rant kaynağı sağlanması da saray rejiminde ‘olağan’ işlerdendir. Ne de olsa bir rant-yağma-talan rejimidir söz konusu olan.
***
Bu ilkel rezaletler için harcanan servetler, emekçilerin ürettiği değerlerin gasp edilmesiyle sağlanıyor. Öyle ki rejim, sefilliğe mahkum ettiği emekçileri soyarak elde ettiği parayı, emekçileri ilkel-gerici ideolojiyle zehirlemek için fütursuzca kullanıyor. Vurgulamak gerekiyor ki, Malazgirt etkinlikleri sadece bir örnek. Buna benzer pek çok kepazelik var.
Onlar saraylarında sefahat sürerken, işsizliğe-sefalete mahkum ettikleri emekçileri “zafer” safsataları ile oyalama çalışıyorlar. İşçiler, emekçiler kendilerine yutturulmak istenen zırvalara itibar etmemeli. Bu sefih-soyguncu sahtekarlardan hesap sormalı, onları layık oldukları yere, “şanlı ataları” Osmanlı’nın bulunduğu tarihin çöplüğüne atmalılar.