Cumartesi Anneleri eylemlerinin 755. haftasında 39 yıl önce 12 Eylül askeri faşist darbesiyle birlikte gözaltına alınan işkence tezgahlarından geçirildikten sonra katledilen/kaybedilenlerin akıbetini sormak için buluştu.
Galatasaray Meydanı yasağı sürdüğü için İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde buluşan kayıp yakınları yine polis ablukası altında eylemlerini gerçekleştirdi.
“12 Eylül 39 yıldır sürüyor”
Cumartesi Anneleri ve İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına Maside Ocak tarafından okunan basın açıklamasında ilk olarak Diyarbakır’da çocukları için nöbette olan annelerin AKP tarafından istismar edilmesi eleştirilerek “Yüksek sesle haykırıyoruz; barış olsun anneler evlatlarına kavuşsun” denildi.
12 Eylül darbesinin üzerinden 39 yıl geçtiği darbenin başındaki beş generalden dördünün AKP döneminde öldüğü ve ulusal törenle devlet mezarlığına gömüldüğü hatırlatılarak AKP’nin iki yüzlülüğü teşhir edildi.
Açıklamanın devamında ise 12 Eylül ile birlikte gözaltında katledilen/kaybedilenler hatırlatılarak “12 Eylül işkencehanelerinde gözaltında kaybedilen insanlarımızın akıbetleri ise hala karanlıkta bırakılmaya, failleri hala korunmaya devam ediyor” denildi ve şunlar söylendi:
“Cemil Kırbayır, Hüseyin Morsümbül, Mahmut Kaya, Hayrettin Eren, Nurettin Yedigöl, Zeki Altunbaş, Veysel Güney, Süleyman Cihan, Mustafa Hayrullahoğlu, Maksut Tepeli, Nurettin Öztürk 12 Eylül işkencehanelerinde kaybedildiler. Süleyman Cihan’ın işkence ile öldürülen bedenine 3 ay sonra, Mustafa Hayrullahoğlu’nun işkence ile öldürülen bedenine 5 ay sonra kimsesizler mezarlığında ulaşıldı. Diğerlerinin ise hala mezarları gizleniyor. 12 Eylül darbecilerinin idam ettiği İlyas Has’ın mezarına 28 yıl sonra ulaşılabildi. İdam edilen Veysel Güney’in mezarı İse hala gizleniyor. Tanıklara rağmen, belgelere rağmen, Adli Tıp raporlarına rağmen, TBMM raporuna rağmen 12 Eylül’de gözaltında kaybedilen evlatlarımız için adalet sağlanmıyor. Özetle 12 Eylül bizim için 39 yıldır sürüyor.”
12 Eylül zihniyetinin bugün de devam ettiği gözaltında kayıplar gerçeğinin inkar edildiği, faillerin cezasızlık zırhıyla korunmasının sürdürüldüğü belirtildi.
12 Eylül ‘de ve Kızıltepe’de kaybedilenleri unutmayacağız
1992-1995 yılları arasında 12 kişinin gözaltında kaybedilmesi ve 10 kişinin infaz edilmesi ile ilgili yürütülen Kızıltepe JİTEM davasının, delillere ve tanıklara rağmen 9 Eylül’de beraatle sonuçlanması teşhir edilerek mahkemenin JİTEM’in varlığını inkar ettiği belirtildi.
“12 Eylül’de ve Kızıltepe’de kaybedilenleri unutmayacağız. Onları kaybedenleri, katledenleri cezasızlıkla koruyanları unutmayacağız. 56 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz. Bir gün mutlaka ama mutlaka hakikat kazanacak, hak yerini bulacak, adalet sağlanacak. Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir Türkiye için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz” ifadeleriyle devam eden açıklama “56 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” denilerek sonlandırıldı.
Basın açıklamasının ardından 12 Eylül kayıplarının yakınları söz aldı.
İlk konuşmayı Hüseyin Morsümbül’ün yengesi Ayten Morsümbül gerçekleştirdi.
Oğlunu bulamadan yaşamını yitiren Fatma Morsümbül’ün beyaz tülbentini gösteren Morsümbül, Fatma annenin oğlunun kazağını 27 yıl boyunca sakladığını belirtti. Ancak hiç kimsenin onun acısını anlamadığını ifade etti.
12 Eylül zihniyeti ülkeyi zifiri karanlığa çevirdi
Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır ise “12 Eylül zihniyeti ülkeyi zifiri karanlığa çevirdi. İnsanlar güneşin altında güneşi görmüyorlardı. Analar gözyaşlarını silmekle meşguldü” ifadeleriyle konuşmasına başladı. Gözaltı, işkence, tutuklama ve yargısız infazlar yaşandığını anlattı.
Kardeşi Cemil Kırbayır’ın da evinden alınıp askeriyeye götürülerek gözaltına alındığını, sonrasında ise sorguya götürüldüğünü ve işkence ile katledildiğini anlattı. Ancak sorumluların kardeşinin firar ettiğini iddia ettiklerini belirtti.
Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde annesinin de yer aldığı Cumartesi Anneleri ile görüştüğünü ve kurulan komisyonda kardeşinin gözaltında öldürüldüğü ve cesedinin kaybedildiğinin ortaya konduğunu ancak buna rağmen hiçbir adım atılmadığını aktardı.
12 Eylül karanlığının çökmediği ev yok
12 Eylül kayıplarından Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren ise “12 Eylül karanlığının çökmediği ev yok bu ülkede” diyerek faşist darbenin yarattığı çok boyutlu yıkım ve saldırılara değindi.
Hayrettin Eren için “20 Kasım 1980’de gözaltına alındığı Gayrettepe Emniyetinden bir daha dışarı çıkmadı” diyerek Mehmet Ağar ve diğer sorumluları teşhir etti.
Diyarbakır’da HDP önünde çocukları için eylem yapan annelere destek veren iktidarın kendilerini ise görmezden gelmesi, ‘terörist’ diye yaftalamasını teşhir eden Eren, “12 Eylül’ü biz yargıladık” diyen AKP şeflerinin, darbeci generallerin çıkardığı yasalara sarılmalarını teşhir etti. Ne olursa olsun mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini vurguladı.
15 Temmuz’un ardından gözaltına alınan ve kendisinden haber alınamayan Mustafa Yılmaz’ın eşi Sümeyye Yılmaz da eylemde söz aldı.
Sanık ‘JİTEM’i biz kurduk’ dedi, mahkeme ‘böyle bir örgüt yok’ dedi
9 Şubat JİTEM davasına katılan Sezgin Tanrıkulu dava hakkında konuştu.
JİTEM davalarının Mardin’den ve diğer kentlerden Ankara’ya nakledilmesine dikkat çeken Tanrıkulu, AKP’nin bu şekilde sanıkları koruduğunu ve büyük bir cezasızlık yaşandığını ifade etti. Çok açık tanıklıklar olduğunu ama mahkemelerin bunları görmezden geldiğini ifade etti. “JİTEM’i kuranlar biz kurduk dedi ama mahkeme böyle bir örgüt yok dedi” ifadeleriyle duruma tepki gösterdi.
İHD Mardin Şube avukatı Erdal Kuzu’nun JİTEM davasıyla ilgili gönderdiği mektubun okunmasının ardından eylem sonlandırıldı.