Kirli ellerinizi annelerin üzerinden çekin!

Kadın bedenini aşağılamakla kalmayıp, kadın cinayetlerinin, tecavüzlerin önünü açan bu dinsel gericiliğin mimarları, çocukların çeşitli gericilik merkezilerinde tecavüze uğramasına sebep olanlar, çocuk yaşta evliliklere zemin hazırlayanlar, iş cinayetlerinde çocuklarını kaybetmiş annelere ortağı oldukları bu suçu “fıtrat”, “kader” diye yutturmaya çalışanlar, mağduriyetini anlatan köylüye “ananı da al git” diyenler, şimdi annelik duygusunu kullanarak, amaçlarına ulaşmaya çalışıyor. Haziran Direnişi’nde Berkin’ini kaybetmiş anneyi miting meydanlarında yuhalatanların, annelere “annelik” üzerinden söyleyebilecekleri hiçbir şey olamaz.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 18 Eylül 2019
  • 19:09

Bir süredir toplumca hassas olunan “annelik” vasfının öne çıkarıldığı, duygu sömürüsünün yapıldığı bir kirli propagandayla karşı karşıyayız. Erdoğan AKP’sini böyle bir manevraya yönlendiren başlıca neden, tüm baskılara rağmen Kürt halkının kentlerini kayyımlardan geri alma iradesi sergilemesidir. Bu kararlılığın karşısına bir kez daha kayyımlar çıkarıldı. Hemen ardından da çocukları PKK saflarında olan bir grup aile, Diyarbakır HDP binası önünde eylem başlattı. HDP’ye yönelik gözaltılar ve tutuklamalar da aralıksız devam ediyor.

Elbette bir annenin çocuğunu yanında görmek istemesinden daha doğal bir şey yoktur. Ancak buradaki meseleyi annelerin bu temiz duygusundan koparan Türkiye gerçekliğidir. Geçmişte yaşananlar bir tarafa, yaklaşık 40 yıldır Kürt anneleri çocuklarından ayrıdır ve bu karşılıklı hasretin nedenleri vardır.

Başta anne ve babalar olmak üzere mücadele içindeki gençlerin karşısına ailelerin çıkarılmasına, bu yolla mücadelenin zayıflatılmasına ilk defa şahit olmuyoruz. Hele hele Kürt coğrafyası söz konusu ise TRT’nin elinde, MİT ve polis senaryosuyla hazırlanmış “Anadolu’dan Görünüm” vb. sayısız kontra program bulunmaktadır. Senaryo tümünde ortaktır. Gözü yaşlı annelerin, çocuklarını isteyen babaların üzüntüleri gerçek olsa da senaristinin, yapımcısının, yönetmenin amaçları aynı ölçüde duygusuz ve kirlidir.

İçinden geçilen dönemin yarattığı sonuçtan ötürü bir adım ileriye gidilmiş, anneler HDP önünde bu “mizansene” alet edilmiştir. Zamanlamasıyla dikkat çeken ve “annelik” duygusunun sömürüldüğü Diyarbakır, vaktiyle “kadın da olsa çocuk da olsa gerekenin yapılacağı” söylenen yerdir. Hani o annesinin, 12 yaşındaki Ceylan’ının paramparça olmuş bedenini eteklerinde toplamak zorunda kaldığı kent…

***

Kadın bedenini aşağılamakla kalmayıp, kadın cinayetlerinin, tecavüzlerin önünü açan bu dinsel gericiliğin mimarları, çocukların çeşitli gericilik merkezilerinde tecavüze uğramasına sebep olanlar, çocuk yaşta evliliklere zemin hazırlayanlar, iş cinayetlerinde çocuklarını kaybetmiş annelere ortağı oldukları bu suçu “fıtrat”, “kader” diye yutturmaya çalışanlar, mağduriyetini anlatan köylüye “ananı da al git” diyenler, şimdi annelik duygusunu kullanarak, amaçlarına ulaşmaya çalışıyor. Haziran Direnişi’nde Berkin’ini kaybetmiş anneyi miting meydanlarında yuhalatanların, annelere “annelik” üzerinden söyleyebilecekleri hiçbir şey olamaz.

Devlet tarafından kaybedilmiş çocuklarının mezarını isteyen annelere yaşattığınız zulümler eylem yaptıkları meydanların yasaklanmasıyla sürüyor. Hapishanelerdeki çocuklarını sağ salim isteyen tutsak annelerine zindan kapılarında işkence etmeye devam ediyorsunuz. HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un gömülmüş cenazesini topraktan çıkaran karanlık zihniyet HDP önünde bekleyen anneler vesilesiyle insanlık dersi vermeye kalkıyor. Çırılçıplak soyarak Kürt kadınlarına korku salmaya çalıştığınız Ekin Wan orta yerde dururken… Cesedi bir hafta, yedi uzun gün boyunca çocuklarının gözleri önünde, sokakta kalan Taybet ana gerçeği varken… 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ı 13 kurşunla, babası Ahmet Kaymaz’ı 8 kurşunla öldürmüşken, “annelik” duygusunu sömürmeye çalışıyorsunuz.

AKP önünde, cemaat operasyonlarında çocukları tutuklanmış anneler dahil hiçbir hak arama eylemine izin vermeyenler, HDP önünde yaptıkları ile amaçlarına ulaşmak istiyorlar. Ancak parçası ve sürdürücüsü oldukları rejimin kanlı yüzü taktıkları maskeyi düşürmektedir. Hem kapitalist sistemin kirli ve vahşi işleyiş yasaları hem de sahiplendikleri gerici faşist anlayış, onları pratik ve düşünsel olarak emekçi kadınların, annelerin karşısında konumlandırmaktadır. Değerleri para ve çıkar olanlar, yoksulların annelik değerlerini sömürerek gerçek kimliklerini, kirli amaçlarını daha fazla gizleyemezler.