Veysel Akgül yoldaş kavgamızda yaşayacak!

Veysel yoldaşı uğurlama töreninde TKİP Yurtdışı Örgütü adına yapılan konuşmanın metnidir...

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 29 Aralık 2020
  • 11:37

Bir ayı aşkın bir süredir korona ile mücadele eden Veysel yoldaşımızı yitirdik. Yaklaşık 30 yıldır Deutsche Bahn’da (Alman Demiryolları) çalışan yoldaşımız, milyonlarca sınıf kardeşi gibi, pandemi döneminde çalışmaya zorlanan işçilerden biriydi. Yüksek tansiyon dışında ciddi bir hastalığı olmayan Veysel yoldaş, virüsün bulaştığı ilk günlerden itibaren ağır semptomlarla yüz yüze kaldı. Ayağa kalkmak için sergilediği yoğun çaba ve dirence rağmen hızla ilerleyen hastalık, kısa sürede yoldaşımızın yaşamına mal oldu.

Veysel yoldaşın pandemi günlerinde çalışmak zorunda kalması, onun ölümünün baş sebebidir. Dolayısıyla, yaşamı hiçe sayılan milyonlarca emekçi gibi yoladşımızın katili de insanlık dışı kapitalist sistemdir. 

Veysel Akgül yoldaş 1961 yılında Maraş-Elbistan’da, Kürt-Alevi bir ailenin çocuğu olarak doğdu. İlkokulu Elbistan’da, ortaokulu ise Malatya-Doğanşehir’de akrabalarının yanında okudu. Maddi olanaksızlıklardan dolayı liseye devam edemedi. Daha ilk gençlik yıllarında devrimci düşüncelerle tanıştı ve TKP/ML Hareketi saflarına katıldı. 12 Eylül faşizmi yıllarında devrimci faaliyetlerinden dolayı gözaltılar yaşadı, haftaları bulan ağır işkenceli sorgulardan geçti. 6 yılı aşkın bir süre değişik cezaevlerinde hapis yattı. Ailesi de bu baskılardan nasibini aldı. Babası da kendisi gibi işkencelerden geçirildi ve yıllarca hapis yattı.

Veysel Akgül yoldaş 1988 yılında yurtdışına çıktı. Devrimci faaliyetlerine yurtdışında da devam etti. Bir süre eski örgütünde mücadele yürüttükten sonra, ‘90’lı yılların ortalarından itibaren tercihini sınıf devrimciliğinden yana yaparak, EKİM saflarında yer aldı. Veysel yoldaş, o tarihten bu yana, yaklaşık 25 yıldır, TKİP saflarında örgütlü bir devrimci olarak mücadele ediyordu. Partisine büyük bir bağlılık, ideolojik çizgisine büyük bir güven duyan, neredeyse bütün bir yaşamı devrimci mücadele saflarında geçen emektar bir devrimci, devrimci bir işçiydi.

Veysel yoldaş okumaya ve araştırmaya ilgi duyan birisiydi. Komünistlerin 12 Eylül yenilgisinin ardından küçük-burjuva devrimciliğinden koparak, proleter sınıf devrimciliği temelinde ortaya koydukları ideolojik, politik ve örgütsel platformları onun da dikkatinden kaçmamıştı. Ne var ki, yurtdışında büyük bir umut ve heyecanla yer aldığı politik ortamda başlangıçta proleter sınıf devrimciliği çizgisiyle buluşamadı. Zira bu dönem, komünistlerin mücadele sahnesine yeni çıktıkları, son derece sınırlı güç ve olanaklarla yeni bir çizgi, yeni bir örgüt ve yeni bir gelenek oluşturmanın sancıları yaşadıkları bir dönemdi. Bu tabloyu, Sovyetler Birliği’nin çökmesinin ardından dünyada ve Türkiye’de devrimci hareket saflarında ideolojik, politik ve örgütsel dağılma ile karakterize olan bir tasfiyecilik dalgası tamamlıyordu.

Veysel yoldaş, partimizin “zor dönem” olarak tanımladığı, dünyada, Avrupa’da ve Türkiye’de sayısız insanın devrimci safları terk ettikleri bir dönemde, zaman zaman moral zayıflama yaşasa da, hep devrimci kalmayı başarmış biridir. Yaşadığı Frankfurt’ta, ön plandaki bazı insanlar geriye düşerlerken, Veysel yoldaş her zaman örgütlü ve ilkeli devrimciliği savunmuş, bunda ısrar etmiş ve ayakta kalmayı başarmıştır. Bulunduğu bölgede hep en ileri sorumluluklar almaya çalışarak, bayrağı yere düşürmemiştir. Frankfurt’ta örgütsel sürekliliğin sağlanmasında onun tartışmasız çok özel bir rolü vardır. Sınırlı maddi olanaklarına rağmen, uzun yıllar boyunca mücadeleyi maddi açıdan da fedakarca desteklemekten geri durmayan bir yoldaşımızdır.

Veysel yoldaş örgütlü devrimciliğe hep özel bir vurgu yapardı. Bir devrimciyi devrimci yapan asıl şeyin örgütlü kimlik olduğunun bilincindeydi. Örgütlü yaşamdan kopan ve safları terk edenlere karşı mesafeliydi. “Örgütlü olmayan bir devrimci savrulur” sözünü sık sık tekrarlardı. 40 yıla yaklaşan örgütlü devrimci yaşamı, onun bu konudaki ısrar ve samimiyetinin kanıtıdır. Örgütlü yaşamı bozan her türlü anlayışa karşı tavrı da bu hassasiyetinden bağımsız değildir. İnsanları sınıfsal konumları ve politik duruşları üzerinden değerlendiren Veysel yoldaş, “hemşehricilik”, “mezhepçilik” gibi sınıf dışı liberal tutumları mahkûm eden bir yoldaştı.

Yoldaşımızın özel bir duyarlılık gösterdiği alanlardan bir de kadın sorunu idi. Eşiyle eşit ilişki kurma konusunda örnek duruşa sahip devrimcilerden biriydi. Yoldaşın evlilik ilişkisi, günümüzde seyrek görülen örnek bir ilişkiydi.

Veysel yoldaş iki çocuk babasıydı. Çocuklarının devrimci olmasını içtenlikle istiyordu. Daha küçük yaşlarda gençlik kamplarına göndererek, kültür-sanat çalışmalarına katmaya çalışarak onlara devrimci kimlik kazandırmak için çok çaba gösterdi. Onun hedeflediği düzeyde olmasa da bugün çocuklarının politik bir duruşa sahip olmaları bu çabanın ürünüdür.

Çocuklara karşı büyük bir duyarlılığa sahipti ve onlarla çok iyi ilişki kurardı. Bunun gerisinde, kültür ve sanata özel bir ilgi duyan “sanatçı” kişiliğinin önemli bir payı vardır. Nazım Hikmet’in çoğu şiirini ezbere bilirdi. Kendisinin de bazı şiir denemeleri vardı. Kültür-sanatın önemli bir mücadele aracı olduğunun bilinciyle, bulunduğu bölgede şiir, tiyatro gibi kültürel faaliyetlerin örgütlenmesine öncülük etti. Başta Nazım Hikmet’i anma etkinliklerinin düzenlenmesi olmak üzere, Frankfurt’ta yapılan her etkinlikte onun büyük bir emeği vardır.

Veysel yoldaşın mütevazi ve sade görüntüsünün altında kendine özgü bir derinlik, deneyim ve bilgelik vardı. Çevresinde sevilen, dürüst, güvenilir, emekçi, evi herkese açık olan yardımsever bir devrimciydi. Ölümünün ardından, devrimci çevrelerden ve emekçilerden arayan, üzüntülerini belirten, pandemiye rağmen cenaze törenine katılmak isteyen çok sayıda kişinin olması, onun doğru bir yerde durduğunun ve onurlu bir yaşam sürdüğünün kanıtıdır.

Sınıf bilinçli bir işçi olarak bu insanlık dışı sisteme karşı büyük bir öfke ve kararlılıkla mücadele eden yoldaşımızın bünyesi salgın karşısında yenik düştü. Bunun gerisinde geçmişte gördüğü işkence ve zindanların da rolü olduğuna kuşku duymuyoruz.

Sevgili yoldaş, gözün arkada kalmasın! Verdiğin emekler boşa gitmeyecek. Partin, yoldaşların, sevgili eşin ve çocukların, tüm yaşamın boyunca inançla, ısrarla, sabırla ve emekle taşıdığın kızıl bayrağı yere düşürmeyecekler. Senin de ölümüne sebep olan bu sömürü ve zulüm düzeni eninde sonunda tarihe gömülecek. “Aç çocukların dargın yüzlerine benzeyen ellerimiz” kızıl bayrağı sömürünün ve zulmün burçlarına mutlaka dikecek. Dünyanın dört bir yanında sömürüye, zulme ve açlığa karşı mücadelenin yolunu tutan milyonlarca işçi, emekçi ve yoksul bunun müjdesini şimdiden veriyor bize.

Onu erken yitirmenin derin acısını ve öfkesini taşıyoruz. İşçi sınıfı ve devrimci hareket onun şahsında değerli bir neferini kaybetti. O, devrimci bir işçi olarak, devrim ve sosyalizm davasına hep içtenlikle bağlı kaldı ve başı dik olarak yaşadı. Bize bıraktığı bu onurlu mirası devrim ve sosyalizm mücadelemizde yaşatacak, onu asla unutmayacağız.

Anısı önünde bir kez daha saygı ile eğiliyoruz.

Veysel Akgül yoldaş ölümsüzdür!

Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!