ABD ve Ukrayna savaşı
Ukrayna savaşının ilk sonucu kesindir. ABD'li ekonomist Michael Hudson'ın 28 Şubat'ta blogunda vurguladığı gibi, “ABD'nin bir yüzyıl içinde Almanya'yı üçüncü kez mağlup edeceği ortaya çıkıyor.”
Bu sonuca varan tek kişi Hudson değil. Bir marksist olarak, öncelikle tezinin ekonomik nedenlerine işaret ediyor: Askeri-sanayi kompleksinin gücü, ABD petrol, gaz ve madencilik şirketlerinin dolar-petrol piyasasında tekel konumunu sürdürme girişimleri ve ABD egemenliğinin "üçüncü ayağı" olan finans, sigorta ve gayrimenkul tekellerinin yabancı ekonomileri özelleştirme ve kontrol etme hedefi. Herkesin uzun vadeli hayali Rusya'yı parçalamak ya da en azından orada Boris Yeltsin'in zamanındaki gibi bir kleptokrasi* kurmak.
ABD'nin de buna acilen ihtiyacı olduğu söylenebilir. Küresel hegemonyası çöküyor, bir kriz diğerini takip ediyor. ABD Başkanı Joseph Biden'ın 1 Mart'ta yaptığı "ulusa sesleniş" konuşması öncelikle vaatlerden, ormandaki ıslıklardan ("durumumuz yeniden düzelecek") ve kendi silahlı kuvvetlerini kullanmadan Rusya'ya karşı bir zafer kazanma umudundan söz ediyor.
Mantıklı olmanın belirtisi mi? Hiç ilgisi yok. Çünkü burada Federal Almanya devreye giriyor. ABD'nin Ukrayna savaşındaki geçici zaferini onaylıyor ve kendisini fiili bir savaş tarafı olarak ortaya koyuyor. Bu, 1945'ten sonra ABD tarafından yeniden yapılandırılan Alman emperyalizminin davranışına denk düşüyor: Tereddüte düştüğünde, hegemon gücün taleplerine boyun eğer. BDI’de (Federal Alman Sanayi Birliği) bu uzun zamandır “siyasetin önceliği” anlamına geliyor.
Bu açıdan Hudson haklı: Alman sermayesinin boyun eğmesi, ABD’nin “üç güç bloğu”nun mevcut çıkarlarına uygundur ve aynı zamanda uzun vadeli bir stratejinin sonucudur. Batı Avrupa ve özellikle Almanya ile Rusya arasındaki işbirliği ve karşılıklı güvenlik sisteminin mutlaka engellenmesi gerektiği görüşü, daha 20. yüzyılın başlarında Londra ve Washington'da ortaya çıkmıştı. Bundan çıkartılan ilkesel tutum, 1949'da ilk NATO Genel Sekreteri İngiliz Hastings Ismay tarafından anti-Sovyet/Rus karşıtı paktın inancı olarak formüle edildi: "Amerikalıları içeride, Rusları dışarıda ve Almanları aşağıda tutun”. 1990'dan sonra, Rusya için "dışarda tutma", sömürgeleştirme hedefine dönüştü.
Scholz'un 27 Şubat'taki konuşmasından bu yana, Almanların uzun vadede baskı altında tutulup tutulamayacağından şüphe duyuluyor. Alman hükümet programı, ekonomik ve askeri olarak yeni bir güç olmayı hedefliyor. Ukrayna savaşında ABD'nin geçici zaferini dışarıdan izliyor. Ama onların sendelenmesini de hesaba katıyor. Scholz, Federal Almanya’ya lider ve dünya gücü olma yolunda kararlı bir destek sağlıyor.
* Kleptokrasi: İktidardakilerin, yetkilerini ve kamu kaynaklarını kişisel zenginliklerini artırmak için kullandıkları yönetim şekli.
Çeviri: Kızıl Bayrak Çeviri Kolektifi
Junge Welt / 08.02.2022