İdlib’de cihatçı çetelerin peş peşe mevzi kaybetmesi üzerine panikleyen AKP şefi T. Erdoğan, üst perdeden tehditler savurmuş, Suriye ordusuna kontrol altına aldığı bölgelerden çekilmesi için 1 Mart’a kadar süre tanımıştı. Benzer tehditler AKP’li bakanlar tarafından da tekrarlanmış, ağır silahlarla donanmış binlerce asker İdlib’e sevk edilmişti. Cihatçıların işgali altında bulunan İdlib, Türk ordusunun girişiyle çifte işgale maruz kaldı.
İdlib’e sevk edilen ağır silahların bir kısmı IŞİD-El Kaide artığı cihatçı çetelere aktarılmış, Türk ordusuyla birlikte saldırılar yoğunlaştırılmıştı. T. Erdoğan’ın verdiği tarih yaklaşınca, cihatçılarla Türk ordusu tüm güçleriyle Serakib’e saldırdılar. Cihatçıların kasabayı ele geçirdiği iddiaları hem Rusya hem Suriye tarafından yalanlandı, şiddetli çatışmaların devam ettiği belirtildi.
Çatışmalarda bazı bölgelerin el değiştirmesi sık rastlanan bir durum. Kasaba yeniden cihatçılar tarafından işgal edilse bile, bu olayın güçler dengesini değiştirmesi beklenmiyor. Zira farklı alanlarda Rusya destekli Suriye ordusunun ilerleyişi devam ediyor.
1 Mart tarihi yaklaşınca T. Erdoğan başta olmak üzere AKP şeflerinde panik-histeri hali daha da belirginleşmeye başladı. Fransa-Almanya ikilisini sürece dahil etme hamlesi fiyaskoyla sonuçlanınca, 5 Mart’ta Erdoğan-Putin görüşmesi olacağını ilan ettiler. Oysa Moskova’dan yapılan açıklamada Putin’in 5 Mart tarihi için başka planları olduğu belirtildi. NATO’dan askeri destek dilendiler, sonuç alamadılar. Trump savaşın daha da şiddetlenmesi için AKP şefinin sırtını sıvazlıyor ama Amerikan ordusunu doğrudan savaşa sürmek için çok hevesli görünmüyor. Geriye Türk ordusunun cihatçılarla tüm güçlerini seferber etmesi kalıyor. Son günlerde fiilen yapılan da budur zaten.
“Suriye ordusu belirlediğimiz çizginin gerisine çekilmezse gereğini yaparız” türünden küstahça tehditler, iç politikada sıkışan saray rejiminin propaganda malzemesi oluyor. Ancak olayların seyri, bu histerik tehditlerin çok da dikkate alınmadığını gösteriyor. AKP şefinin tek umudu Trump’ın savaşta taraf olmasıdır. Trump buna heves etmeyince, tekrar Putin’in peşinde dolaşmaya başladı.
Görünen o ki, Putin’de artık pek yüz vermiyor. T. Erdoğan halen Putin’le görüşme tarihi alamazken, Rusya’nın Suriye hava sahasını Türk ordusunun bombardıman uçaklarına açması için harcanan çabalar da hüsrana mahkum görünüyor.
Verili durumda Perinçekçi takımının dalkavukluk yaptığı dinci-faşist AKP-MHP koalisyonunun tek tutunma dalı El Kaide artığı El Nusra cephesidir. Saray rejiminde panik-histeri halinin şiddetlenmesi, AKP-MHP-Perinçek-El Nusra koalisyonunun İdlib işgalini kalıcı hale getirme gücünden yoksun olmasından kaynaklanıyor. Bu koalisyon hem Türkiye hem Suriye halklarının halihazırdaki baş belasıdır. Zira bunlar savaşın uzamasına, çatışmaların şiddetlenmesine, yıkımın artmasına, insani felaketin derinleşmesine neden oluyorlar.