Dünyadan grev ve eylemler

Kapitalist devletlerin pandemide yaşamını hiçe saydığı işçi-emekçiler, sokaklarda eylemlerle ve grevlerle haklarını arıyor.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 23 Eylül 2020
  • 18:16
Chicago

Chicago

Berlin

Berlin

Endonezya

Endonezya

İsrail

İsrail

Kamboçya

Kamboçya

Tayland

Tayland

Vietnam

Vietnam

Yunanistan

Yunanistan

ABD’de korona önlemi için grevler

Geçen Cuma gecesi, Indiana’da Hammond'daki koltuk üreticisi Lear'da çalışan yüzün üzerinde işçi greve gitti. İşçiler tipik korona belirtilerine rağmen bir işçiye test yapılmamasını ve eve gönderilmemesini protesto ettiler. 

Grev, “tam zamanında” (just in time) üretim nedeniyle fabrikanın koltuk ürettiği Chicago’daki Ford fabrikasını etkiledi. Cumartesi sabah vardiyasında çalışan işçilerin koltuk yetersizliği nedeniyle eve gönderilmesine neden oldu.

Lear işçileri koronaya yakalanan bir yönetici nedeniyle 17 Mart'ta greve gitmiş ve bu nedenle ABD'deki otomobil endüstrisinin zorla durmasına neden olmuştu.

Öte yandan Chicago’da Illinois Üniversitesi’nde çalışan sağlık ve sosyal hizmet emeçileri 2 haftadır grevde. 5 bine yakın emekçinin temel talebi koronavirüse karşı yeterli koruyucu ekipmanın kendilerine temin edilmesi. Emekçiler arasında 300’ü aşkın kişide virüs tespit edilirken bunlardan ikisi şu ana kadar yaşamını yitirdi. Koruyucu ekipmanın yanı sıra emekçiler ücretlerinde artış da talep ediyor.

Vietnam’da grevde kazanım

Bac Giang eyaletine bağlı Viet Yen'de kurulu, Apple’ın tedarikçilerinden Luxshare elektronik fabrikasında 20.000 çalışandan yaklaşık 5.000'i greve gitti. 

13 Eylül'de şirket işçilerin en önemli taleplerini kabul etti ve grev başarıyla sonuçlandı. Maaş, tatil günü ve hastalıktan dolayı eksik günlerin dürüst ve hatasız hesaplanması ile çalışanlara saygı gösterilmesi talep ediliyordu. Ayrıca grev nedeniyle hiçbir ücret kesintisi olmayacağına dair güvence alındı.

Kamboçya’da tekstilde şiddetli mücadeleler

Kamboçya’da geçtiğimiz hafta çeşitli tekstil fabrikalarında grevler, gösteriler ve protestolar başladı. Özellikle kendi hakları için ayağa kalkan kadın tekstil işçileri - çoğunlukla Çin merkezli sermayeye sahip olan kapitalistlere karşı başkaldırdı.

Phnom Penh kentinde Hung Wah Garment'ta çalışan 2 bin işçi, “yasadışı grev” karalamasıyla saldırı tehditlerine rağmen kıdem tazminatları için greve gitti. 

Sepia Garment'ta yaklaşık 250 işçi, iki aylık ücretlerinin ödenmesi için Çalışma Bakanlığı önünde gösteri yaptı. 

Takeo kasabasında Hong Sen Textile'da yaklaşık 900 kadın işçi, ödenmemiş ücretlerinin ödenmesi için protesto düzenledi. Aynı kasabada 4.000'den fazla Y&W Garment işçisi greve gitti ve önemli bir yolu kapattı. İşçiler tatil günlerinde çalıştırılmaya karşı çıkıyorlar. 

Endonezya’da kum madenciliğine karşı protesto

Endonezya’da çoğu kadın yüzlerce balıkçı tekneleriyle çevre aktivistleri ve öğrencilerle birlikte, bir PT Boskalis gemisini engelledi. Hollanda sermayesine ait gemi, balıkçılık alanlarından biri olan Sulawesi adasının bir bölgesinde kum tarama işi yapıyordu.

Balıkçıların engellemeleri ve protestoları sonucu gemi geri dönmek zorunda kaldı. Protestocular ise dönüş yolunda deniz polisi tarafından durduruldu. Göstericilerden yedi balıkçı kadın, bir aktivist ve üniversite medyasından üç gazeteci olmak üzere 11 kişi tutuklandı.

Tayland’da on binler sokaktaydı

Tayland'ın başkenti Bangkok'ta hükümete ve Tayland kraliyet ailesine karşı protestolar haftalardır devam ediyor. Kitlesel protestolardan biri de pazar günü gerçekleşti. Binlerce kişinin katıldığı eylemde “Kahrolsun feodalizm, yaşasın halk” şiarı haykırıldı. 

Protesto gösterisinin 2014 darbesinden bu yana iktidardaki Başbakan Prayut Chan-ocha'ya karşı gerçekleşen en büyük gösteri olduğu ifade ediliyor.

Protesto hareketi, Eski Ordu Şefi Prayut yönetimindeki hükümetin istifasını ve Tayland'daki monarşiyi koruyan yasanın da kaldırılması çağrısında bulunuyor. Yasaya göre kraliyet ailesini eleştirenler ağır cezalara çarptırılıyor. 

Almanya’da mültecilerle dayanışma: “Yerimiz var!”

Yunanistan’ın Midilli adasında bulunan Moria mülteci kampında çıkan yangın sonrası Almanya’da başlayan dayanışma eylemleri sürüyor. Birçok kentte binlerce kişinin katıldığı eylemlerde yapılan konuşmalarda eylemciler hükümete daha çok mülteci kabul edilmesi çağrısında bulundu.

Berlin’de yapılan 5 binden fazla kişinin katıldığı eylem “Artık yeter! Mültecilere yerimiz var” sloganıyla düzenlendi. Eylemin çağrısını Seebrücke (Deniz Köprüsü) inisiyatifi yaptı. Seebrücke adına yapılan konuşmada, Moria kampındaki yangının AB’nin izlemiş olduğu politikanın bir sonucu olduğu ifade edildi. 

Protestan kilisesine bağlı Diakoni adlı sosyal dairenin başkanı Ulrich Lilie konuşmasında “Eğer bankaları kurtarıyorsak, ancak 12 bin mülteci barınaksız kalmaya devam ediyorsa ve başka ülkeler almaya yanaşmıyorsa bu değerlerimizin sonuna geldiğimizi gösteriyor” dedi.

Köln’de yapılan eyleme 3 binden fazla insan katıldı. Essen’de eyleme yaklaşık 350 kişi katıldı. 

Dresden’da yapılan eylemde ise bir polisin “Beni itiyorsunuz, şimdi bir kurşun yersiniz” dediği ve daha sonra geriye çekerek elini belindeki tabancasına attığı görüntüler sosyal medyada tepki topladı.

Kamuda uyarı grevleri

Almanya’da kamu çalışanları 22 Eylül'de “uyarı grevleri” kapsamında iş bıraktı.

Hükümet ile Birleşmiş Hizmet Sektörü Sendikası (Ver.di) arasında sürdürülen toplu sözleşme görüşmelerinin ikinci turunda da anlaşmaya varılamaması üzerine sendika uyarı grevleriyle toplu sözleşme görüşmelerinde eyalet hükümetleri üzerinde baskıyı arttırmak istiyor.

Ver.di ve Memurlar Sendikası (DBB), federal hükümet ve belediyelerde çalışan 2,3 milyondan fazla emekçi için yüzde 4,8 ücret artışı ve 12 aylık bir süre boyunca ayda en az 150 avroluk zam talep ediyor.

İşveren tarafından somut zam teklifinde bulunulmadı. Hükümet, koronavirüsün sebep olduğu ekonomik krizin vergi gelirlerini sekteye uğrattığını ve bunun ise özellikle belediyelerde kamu sektörü finansmanını sıkıntıya soktuğunu öne sürüyor. 

Üçüncü tur müzakerelerin 22 ve 23 Ekim 2020'de Potsdam'da yapılması planlanıyor.

Norveç’te otobüs şoförleri iki kentte grevde

Norveç’te 3 bin 800 otobüs şoförü toplu iş sözleşmeleri görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve başladı. Ücretlerde artış talebiyle başkent Oslo ve Viken kentinde greve giden otobüs şoförleri 1998’den bu yana ilk defa iş bıraktı.

TİS’te son görüşmeler 18-19 Eylül tarihlerinde arabulucunun da katılımıyla gerçekleşmişti.

Oslo ve Viken kentlerinde, ilk aşamada 4 bine yakın şoförle başlayan grev, anlaşmazlık devam ettiği takdirde ülke geneline yayılacak. Toplamda 10 bini aşkın otobüs şoförü greve çıkacak.

Norveç Sendikalar Konfederasyonu’na (LO) bağlı sendikalar arasında ikinci büyük sendika olan ve 160 bin üyesi bulunan Fellesforbundet sendikası, işçilerin ücret farklarını kapatmak için kapitalistlerin istekli olmadığını açıklamıştı. Fellesforbundet sendikası, otobüs şoförlerinin ücretlerinin sanayi işçilerinin ücretleriyle daha uyumlu olması gerektiği konusunda kapitalistlerle 2006 yılında bir anlaşmaya varmış, ancak son yıllarda ücretlerdeki bu fark giderek artmıştı.

Fransa’da hükümete karşı protestolar

Fransa’nın birçok şehrinde hükümetin kriz politikasına karşı protestolar ve grevler gerçekleşti. Sadece Paris'te 10.000'den fazla insan gösteri yaptı.

Fransa’da 100 milyar avroluk ekonomik teşvik paketi ile kapitalistler desteklenmek istenirken, işçi ve emekçiler bu teşvik paketinden elleri boş çıkıyor. 

İspanya’da ayrımcı Covid-19 tedbirleri protesto edildi

İspanya'nın başkenti Madrid'de koronavirüs salgını nedeniyle alınan önlemlerin yetersiz olduğu ve ayrımcılık yapıldığı gerekçesiyle eylemler gerçekleşti. Eylemde “Daha fazla kaynak, daha az ayrımcılık” pankartları taşındı. 

Koronavirüs salgınında vaka sayılarının hızla artmaya devam etmesi nedeniyle Madrid'de yeni önlemler getirildi. Dolaşım kısıtlamalarını da içeren yeni önlemlere karşı 100'e yakın mahallede gösteri düzenlendi, sağlık hizmetlerine daha fazla kaynak ayrılması istendi. Önlemlerin “geç ve yetersiz” olduğu, dolaşımın sadece bazı bölgelerde kısıtlanarak "ayrımcılık" yapıldığı savundu.

6,5 milyondan fazla kişinin yaşadığı Madrid Avrupa'da son haftalarda vakaların en çok arttığı kent. Tepkiyle karşılanan yeni tedbirler kapsamında kurallara uymayanlara 600 ila 600 bin avro para cezası öngörülürken, 8 belediye ve 6 mahallede dolaşıma sınırlama getirildi. Bu 855 bin kişiyi etkiliyor. Dolaşım sınırlaması getirilen belediyelerde ve mahallelerde giriş ve çıkışları kontrol edecek noktalarda polis ve jandarma konuşlandırılacağı belirtildi. Ayrıca en fazla 6 kişinin bir araya gelmesine izin verilirken restoran ve barlardaki doluluk oranının yüzde 50'ye indirilmesi, tüm dükkan ve işletmelerin en geç saat 22.00'de kapanması gibi ek tedbirler alındı. Bu tedbirlere karşı protestolar ve ‘ayrımcılık’ tepkisi ise bu mahallelerin yoksul emekçi mahalleleri olmasından kaynaklanıyor.

Yunanistan'da katledilen müzisyen için kitlesel eylemler 

Yunanistan’da Müzisyen Pavlos Fyssas’ın faşist Altın Şafak partisinin bir destekçisi tarafından 18 Eylül 2013’te bıçaklanarak katledilmesinin yıldönümünde anti-faşistler sokaklara çıktı. Rapçi Müzisyen Fyssas’ın öldürülmesi protesto edilirken, binlerce kişinin katıldığı yürüyüşler gerçekleştirildi.

Cinayetin gerçekleştiği Pire kentindeki yürüyüşe yaklaşık 3 bin kişinin katıldığı belirtildi. Cinayet Selanik kentinde de lanetlendi.

Faşist Altın Şafak hakkında açılan davanın karar duruşması ise 7 Ekim’de görülecek. Fyssas’ın ailesi “Pavlos ve Nazi şiddetinden zarar gören herkesin anısına” adalet için 7 Ekim’de halkı bir kez daha sokağa çıkmaya çağırdı. 

5 yıldır devam eden davada; merkezi yönetim de dahil olmak üzere Altın Şafak’ın bazı üyeleri cinayet, cinayete teşebbüs, yasadışı silah bulundurma, ırkçı şiddet, kara para aklama ve suç örgütü işletmekle suçlanıyor.

İsrail’de Netanyahu protestoları 3 aydır sürüyor

İsrail'de Netanyahu yönetimine karşı protestolar devam ediyor. Batı Kudüs'te Başbakanlık rezidansı yakınındaki eyleme, Covid-19 karantinasına ve sokağa çıkma yasağına rağmen 5 bine yakın kişi katıldı. Göstericiler Başbakan Netanyahu’yu istifaya çağırdı. "suç başbakanı" yazılı tişört ve maske takan kitle, sık sık “Bibi (Netanyahu) evine dön” sloganı attı.

Benjamin Netanyahu ve yönetimi; yolsuzluk, salgını yönetmede başarısız olmaları, artan işsizlik ve yoksulluk nedeniyle 3 aydır kitlesel protestoların hedefi oluyor.

Salgında ikinci dalganın etkisine giren ülkede günlük vakalardaki hızlı artış nedeniyle geçtiğimiz hafta cumadan itibaren ülke genelinde karantina kararı almıştı.