Almanya’da 2,5 milyon kamu çalışanını ilgilendiren Toplu İş Sözleşmeleri’nde (TİS) hükümetin anlaşmaya yanaşmaması üzerine başlayan uyarı grevleri yayılarak devam ediyor.
Daha önce klinikler, belediyeler, posta hizmetleri, anaokulları gibi işkollarında yapılan grevlerin ardından 17 Şubat Cuma günü Almanya’daki yedi havaalanında uyarı grevleri gerçekleştirildi. Başta ülkenin en büyük havaalanı olan Frankfurt olmak üzere Münih, Hamburg, Bremen, Dortmund, Stuttgart, Hannover havalanlarını kapsayan 24 saatlik grev, hava trafiğini tam anlamıyla felç etti. Acil durumlar dışında ve Türkiye ile Suriye’deki deprem için kargo taşıyan uçaklar hariç hemen hiçbir sefer yapılamadı.
Basında yer alan haberlere göre yedi havaalanındaki grevde toplam 2340 uçuş iptal edildi, bundan 300 bin yolcu etkilendi. Sermayenin sözcüleri ve düzen politikacıları yaptıkları açıklamalarla grevi hedef aldılar. Bunlardan kimisi,”tarifsiz tırmanış” derken, kimisi “Ver.di’nin taleplerini, tüm Almanya ekonomisinin sırtına yüklemesi kabul edilemez!” diyerek işçi sınıfının hak arama mücadelesine saldırdılar. CDU’lu bir milletvekili ise el yükselterek, “bir sendika kendi çıkarları için bütün bir ülkeyi rehin alamaz!” dedi. Ver.di başkanı Frank Werneke ise bu saldırılara, “bir dahaki grevler başka bir boyutta olacak!” diyerek cevap verdi.
Toplu sözleşmelerde çalışanlar adına masaya oturan Ver.di (Birleşik Hizmet Sendikası) ile DBB (Alman Memurlar Birliği), 12 ay için aylık enaz 500 Avro olmak kaydıyla ücretlere %10,5 zam, meslek yapanlar için ise 200 Avro artış talep ediyor. Posta hizmetlerinde çalışan işçiler için %15 zam talep ediliyor. Fakat savaşa ve silaha hiç çekinmeden yüzmilyarlar harcayan sermaye hükümeti, işçilerin taleplerini “realist” bulmadığını iddia ederek geri çeviriyor. Kimi sektörlerde yapılan TİS görüşmelerinde hükümetin, çalışanların taleplerinin yakınından bile geçmediği bildirildi.
Miting ve yürüyüşlere beklenenin üstünde katılım!
Grevin gerçekleştiği havaalanlarındaki işçiler, günün erken saatlerinden itibaren alanlara da çıkmaya başladılar. Yapılan gösterilere binlerce işçi katıldı. Bu yılki uyarı grevlerine, önceki yıllara nazaran çok daha fazla işçinin katıldığı gözleniyor. Sendikacılar da her yerde katılımın beklentilerin üstünde gerçekleştiğini ifade ediyorlar. Bunun özellikle pandemi ve ardından gelen Ukrayna savaşının yol açtığı yoksullaşma ve iş koşullarının kötüleşmesinden kaynaklandığı konusunda fikir birliği var.
Almanya’nın en büyük havaalanı olan Frankfurt’ta da greve katılım yüksek oldu. Uçuşların tamamına yakını iptal edildi. Başta havalanının ana işletmecisi olan Fraport olmak üzere, ona bağlı çalışan onlarca firma ve birimin işçileri saat 07:00’dan itibaren Fraport yönetim binasının bulunduğu alanda toplanmaya başladılar. Burada yapılan mitinge, imza atıp giden çok sayıda kişi hariç, yaklaşık 2.000 kişi katıldı. Saat 10:00’dan itibaren miting programına geçildi. Mitingde Ver.di’nin havaalanı, Frankfurt ve Berlin’den gelen temsilcileri ile başta Fraport olmak üzere, çeşitli işyeri işçi temsilcileri konuşma yaptılar. Konuşmalar genel olarak, alanda toplanan öfkeli ve heyecanlı işçilerin beklentilerini karşılamaktan uzak, heyecansız ve sönük oldu.
Günün "en etkili" ve "en ajitatif" konuşması ise Fraport işyeri işçi temsilcisi Hakan Bölükbaşı tarafından yapıldı. Yıllardır bu "makamı" işgal eden Bölükbaşı, alanda toplanan işçilerin nihayet etkili ve heyecanlı bir konuşma beklentisi içerisinde olduklarını sezebilecek kadar deneyimli biri. Fakat o da, bilinen en genel şeyleri biraz daha başarılı ve ajitatif üslupla dile getirmekten öteye geçemedi. Konuşması oldukça içeriksiz, korkak ve somutluktan yoksundu. Fraport şeflerine yönelik doğrudan söylemlerden kaçınan, son derece temkinli bir dil kullandığı gözlerden kaçmadı. Berlin’de yapılacak 2. Tur görüşmelerde, pazarlık masasına oturanlardan biri olan Bölükbaşı’nın konuşması, işçilerde beklenen destek ve coşkuyu yaratamadı. Çünkü Fraport işçisi, bunların en ağır saldırılara bile hep seyirci kaldıklarını; her seferinde uzlaşmacı ve pasif bir tutum sergilediklerini, bu noktaya gelinmesinde bunların da suç ortağı olduğunu iyi biliyor. Bundan dolayı sendikal bürokrasinin bu uzantılarına güvenmiyor. Bu arada konuşma sürerken, Fraport’un yöneticilerinden birinin pencereyi açıp aşağıya baktığını fark eden işçilerin hep beraber yuhalayarak gösterdiği sembolik tepki son derece anlamlıydı.
Konuşmaların ardından işçiler düdükler ve ıslıklarla son derece coşkulu bir şekilde yürüyüşe geçtiler. Kısa bir mesafeyi otobandan geçerek Terminal 1’e varan yürüyüş, bir süreliğine terminal içinde de devam etti. Terminalin içinde Türkiye’deki depremzedeler için saygı duruşu yapıldı. Yürüyüş tekrar toplanma alanına dönülmesiyle sona erdi.
Bir-Kar İşçi Komisyonu da eyleme katılarak, “Düşük ücretlere, sömürüye ve baskıya karşı, cevabımız grev!” başlıklı bildirinin dağıtımını yaygın şekilde yaptı. Dünden bugüne Fraport’un işçilere yönelik saldırılarını özetleyen, işçileri greve tam destek vermeye ve mücadeleye çağıran bildiri ilgiyle karşılandı.
Savaş düzenine geçen Alman sermaye devletinin esneme payı gittikçe daralıyor. Emekçilerin asgari taleplerini bile karşılamaya yanaşmıyor. Gelinen yerde, bu güne kadar kol kola olduğu sendika bürokratlarına bile tahammül edemiyor. Öte yandan işçi sınıfı ise özellikle pandemi ve Ukrayna savaşından bu yana çok ciddi hak gasplarına maruz bırakıldı. Artan hayat pahalılığı yoksulluğu arttırdı. İş koşulları kötüleşirken, sömürü gittikçe yoğunlaşıyor.
Bu durum işçilerde ciddi bir tepkinin birikmesine yol açarken, son yapılan grevlere daha kitlesel katılmın koşullarını yarattı. Tüm dünyada olduğu gibi, artık Almanya’da da emeğin kurtuluşu mücadelesinin zemini güçleniyor.
Kızıl Bayrak / Frankfurt