Almanya-Polonya çatışmasının perde arkası - Mehmet Ali Güller

Ukrayna krizinin Batı’yı ABD liderliğinde birleştirdiği görüntüsü geçicidir ve tersine, daha büyük ayrılıkları tetikleyecek derin sorunları biriktirmektedir. Almanya-Polonya çatışması ve tank krizi, o sorunlara yeni bir halka eklemiş oldu.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 25 Ocak 2023
  • 12:10

Ukraynalıların kanı üzerinden ajanda belirleyen üç ülke var: ABD, İngiltere ve Polonya.

Bu üç ülkenin ortak ajandaları da var, özel ajandaları da…

Örneğin İngiltere ve Polonya, daha krizin başında Ukrayna’yla birlikte üçlü “küçük Avrupa” ittifakı kurmuştu. Kuzeyde Baltık ülkeleriyle, güneyde Karadeniz ülkeleriyle genişletmeyi hedefledikleri bu ittifak ile İngiltere Almanya-Fransa’ya karşı kara Avrupasında güç olmayı hedeflerken, Polonya da 2015 yılında ilan ettiği “Üç Deniz Girişimi” hedefine ulaşmanın peşinde…

Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda’nın 2015’te açıkladığı “Üç Deniz Girişimi” Baltık, Karadeniz ve Adriyatik Denizleri arasında yer alan on iki ülkenin ekonomik ve altyapı gelişimini hedefliyor.

Polonya Almanya’da 1,3 Trilyon dolar istiyor

İşte Polonya bu nedenle krizin başından beri en agresif politika izleyen kara Avrupa ülkesi oldu. ABD ve NATO adına Rusya’ya karşı saldırgan bir tutum takınan Polonya, yukarıda özetlediğimiz stratejisinin gereği de, Ukrayna krizini Almanya’ya karşı kullanmaya çalışıyor.

Polonya hem kendi adına hem de ABD adına Almanya’yı Avrupa’da sıkıştırma politikası izliyor.

Polonya’nın bu hamlelerinin başında, Ukrayna krizini fırsata çevirerek, Almanya’dan II. Dünya Savaşı nedeniyle yüklü tazminat istemesi geldi. Polonya’nın Almanya’da 1.3 trilyon dolarlık tazminat talebini resmiyete taşıması, Avrupa düzleminde önemli bir soruna dönüştü.

Polonya’nın bir başka hamlesi, her fırsatta Almanya’yı Ukrayna’ya yeterli destek vermemekle suçlayarak, Berlin’i AB içinde sıkıntıya düşürmeye çalışmak oldu. Bu kimi zaman mali yardım, kimi zaman yaptırım, kimi zaman da füze ya da tank konusu oldu.

Batı’dan Ukrayna’ya tank/zırhlı araç kampanyası

ABD liderliğinde NATO ülkelerinin Rusya’ya karşı bir hazırlık içinde olduğu anlaşılıyor. Eş zamanlı olarak bazı ülkeler Ukrayna’ya tank ve zırhlı araçlar göndermeye başladılar.

Örneğin ABD Bradley isimli zırhlı araçları, İngiltere Challenger-2 ana muharebe tankları, Fransa ise Leclerc tipi tankları Ukrayna’ya gönderme hazırlığında. Türkiye ise Ukrayna’ya ikinci parti Kirpi adlı zırhlı araçlardan gönderdi. İlk parti, 50 adet olarak Ağustos 2022’de teslim edilmişti.

ABD ve Polonya ise Almanya’nın bu tank-zırhlı araç kampanyasına liderlik(!) etmesini ve ünlü Leopard-2 tanklarını Ukrayna’ya göndermesini istiyor. Berlin yönetimi ise bu talebe mesafeli.

Polonya Almanya’yı sıkıştırmak için, kendi elindeki Leopard tankları Berlin’in izniyle Ukrayna’ya vermeyi teklif ediyor.

Berlin yönetiminde kriz

Alman koalisyon hükümeti, özellikle Rusya’ya yaptırımlar konusunda zaten bölünmüşken ve Almanya’da biri Amerikancı diğeri Alman sanayisinin çıkarlarını gözeten “iki Almanya” çarpışırken, üstüne bir de tank krizi Berlin yönetimindeki çatlağı derinleştirdi.

Bu süreçte Alman Savunma Bakanı  Christine Lambrecht’in istifası da dikkat çekiciydi.

Koalisyonun büyük ortağı SPD ve Başbakan Olaf Scholz Ukrayna’ya tank vermeye mesafeli dururken, koalisyonun Amerikancı ortağı Yeşiller tank verilmesini savundu. Almanya’nın Yeşil Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock bu konuda çok istekli.

Krizi fırsata çevirmeye çalışan CDU ise koalisyonu bozmaya çalışıyor. Sol Parti ise Almanya’nın Ukrayna’ya Leopard-2 tankı vermesine kesinlikle karşı çıkıyor. Bu arada Alman toplumunun üçte ikisinin Ukrayna’ya Leopard tankı verilmesine karşı olduğu da Alman basınında yer aldı.

ABD-Almanya arasında tank gerilimi

Tank konusu, geçen hafta Almanya’daki ünlü Ramstein üssünde yapılan Ukrayna Savunma Temas Grubu toplantısında ele alındı.

ABD, İngiltere ve Polonya baskısı altındaki Almanya, masaya şöyle bir formül koydu: “Almanya’nın Leopard-2 tanklarını vermesinin koşulu, önce ABD’nin M1-Abrams tanklarını Ukrayna’ya vermesidir.”

Bu şart, haliyle Washington ile Berlin’i karşı karşıya getirdi.

Durum önce ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile Alman Federal Özel İlişkiler Bakanı Wolfgang Schmidt’in, ardından da ABD Başkanı Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile Almanya Başbakanı Olaf Scholz’ün dış siyaset danışmanı Jens Plotner’in temaslarına yansıdı.

Batı saflarında kırılganlık potansiyeli artıyor

Ukrayna krizi, bir pencereden bakıldığında, NATO’yu canlandırdı ve genişlemesinin önünü açtı, ABD-AB ilişkilerini restore etti, Batı’yı Çin ve Rusya’ya karşı birleştirdi.

Ancak Ukrayna krizine bir başka pencereden bakıldığında ise bu canlanma-genişleme-birlik görüntüsünün yanıltıcı olduğu, tersine kırılganlık potansiyelinin arttığı görülüyor. NATO içinde fikir ayrılıkları derinleşiyor, ABD-İngiltere-Polonya ile Almanya-Fransa ilişkileri gerginleşiyor, yaptırımlar Avrupa ekonomisini yıprattığı için restore edildiği sanılan ilişkiler güçlü ticari çatışma olasılığı doğuruyor.

Baksanıza: Avrupa İstatistik Ofisinin (Eurostat) açıkladığı son verilere göre AB'nin toplam kamu borcu 13 trilyon avroyu aşmış ve Avro Bölgesi’nde kamu borcunun GSYH’ye oranı yüzde 93’e çıkmış durumda.

Kamu borcunun GSYH’ye oranı Yunanistan’da yüzde 178, İtalya’da yüzde 147, Portekiz’de yüzde 120, İspanya’da yüzde 115, Fransa’da yüzde 113, Belçika’da yüzde 106’ya ulaşmış durumda. Oysa AB kurallarına göre, normal şartlarda üye ülkelerin kamu borçlarının GSYH'lerinin yüzde 60'ını geçmemesi gerekiyor!

Kısacası, Ukrayna krizinin Batı’yı ABD liderliğinde birleştirdiği görüntüsü geçicidir ve tersine, daha büyük ayrılıkları tetikleyecek derin sorunları biriktirmektedir. Almanya-Polonya çatışması ve tank krizi, o sorunlara yeni bir halka eklemiş oldu.

Criturk.com / 24.01.23