Kapitalizm dünyanın neresinde olursa olsun işçi ve emekçiler için yıkım ve yoksulluk üretmeye devam ediyor. Türkiye’de binlerce emekçi, sistemin ürünü olan ağır deprem yıkımının bedelini canlarıyla öderken, dünyanın öbür ucundaki Almanya’da da işçi ve emekçiler hayat pahalılığı ve düşük ücretlerin arttırdığı yoksullukla mücadele ediyorlar.
Almanya’da posta, ulaşım, sağlık, belediyeler, havaalanları ve limanlar gibi onlarca kamu sektörünü kapsayan toplu sözleşme süreci devam ediyor. Milyonlarca kamu çalışanını ilgilendiren görüşmeler, kimi sektörlerde 3. tura ulaşırken, kimilerinde de henüz yeni başlıyor.
Bunların içinde özellikle posta çalışanları mücadeleleriyle öne çıkıyor. Toplamda 160 bin posta çalışanını ilgilendiren toplu sözleşmede, çalışanların talepleri iki turdur reddediliyor. Görüşmelerde işveren konumunda olan hükümet, emekçilerin örgütlü olduğu Ver.di Sendikası’nın ileri sürdüğü talepleri, adeta provokatif bir tutumla “akıl dışı ve realist değil” diyerek geri çeviriyor.
Sendika, 12 ay için maaşlara %15 zam ve meslek yapanlar için ise aylık 200 Euro daha fazla para telep ediyor. Postadaki toplu sözleşmenin, gerek talepler belirlenirken anketler ve toplantılar vasıtasıyla kısmen taban iradesinin dikkate alınması ve gerekse de ileri sürülen zam oranı bakımından ayırt edici bir yerde durduğunu belirtmek gerekiyor. Almanya’da 12 ay için %15 zam talebi şimdiye kadar çok görülen bir durum değil. Sonucun ne olacağından bağımsız olarak, bu konuda bir eşiğin aşılmış olması önemlidir.
Bunda kuşkusuz posta çalışanlarının önemli bir kesiminin düşük ücretlerle çalışması ve özellikle pandemiden bu yana uğradıkları ücret kaybı önemli bir rol oynuyor. Pandemi döneminde “olağanüstü sözleşme”yle sıfır zamma maruz kalan çalışların durumu, ardından gelen Ukrayna Savaşı’yla daha da kötüleşti. Savaşla birlikte artan enflasyon ve fiyatlar işçileri ciddi derecede yoksullaştırdı. Düşük ücretlerin artan iş yüküyle birleşmesi çalışanlarda ciddi bir öfke ve tepkinin birikmesine sebep oldu.
Bunun yanı sıra, son yıllarda üst üste yapılan özelleştirme saldırılarıyla dağıtılmak istense bile, Deutsche Post çalışanları arasında halen örgütlü bir yapı mevcut. Eski ve köklü bir kuruluş olan posta tekelinde, sayıları gittikçe azalsa bile, hak aramayı bilen ve bir mücadele geleneği olan çok sayıda eski işçi var halen. Birçok işçi temsilciliğinde işin başında mücadeleci işçiler var vs.
Almanya’daki sendikal bürokrasinin önemli kollarından biri olan Ver.di’yi 3. kez uyarı grevine gitmesinde, kapitalistlerin pervasızlığı ve aymazlığı kadar, bu dinamik tabanın uyguladığı basıncın önemli bir rolü var. Toplu sözleşmelerin başlamasından bu yana posta çalışanları bir ay içinde 3. kez, ikişer günlük uyarı grevine gittiler. Çalışanlar en son 6-7 Şubat’ta iki günlük bir uyarı grevine gittiler. Yıllardır dişe diş bir mücadeleden uzak duran Ver.di’nin, çalışanlar arasında ciddi bir itibar ve üye kaybına uğradığı anlaşılıyor. Bununla birleşen taşeronlaştırma saldırıları, tabanda biriken öfkeye rağmen, grevlere istenilen oranda katılıma engel oluyor. Sendikaya üye olmayan, geçici sözleşmeli veya taşeron firmalarda çalışan işçilerin greve katılımında ciddi sıkıntılar var. Bu yüzden greve katılım oranıyla ilgili rakamlar telafuz edilmiyor.
Fakat her şeye rağmen her seferinde daha fazla işçi greve ve yapılan gösterilere katılıyor. Bu arada grevler vesilesiyle çok sayıda işçinin Ver.di’ye üye olduğu söyleniyor ve gözleniyor. Bu da sendikaların biraz yaşama belirtisi göstermeleri durumunda bile işçilerden misliyle karşılık bulacaklarını gösteriyor.
Posta işçilerinin grevleri, ülke çapında olduğu söylense bile, gerçekte tüm işletmeler aynı anda greve gitmiyorlar. Her seferinde belli kentler veya eyaletlerdeki belli şubeler grevin dışında bırakılarak, “konrollü” greve gidiliyor. Buna rağmen her yapılan grev hizmetlerde ciddi aksamalara yol açıyor. Milyonlarca mektup ve paket dağıtılmıyor.
10 kentte mitingler yapıldı
Posta çalışanları 6-7 Şubat’ta üçüncü kez greve giderken, Almanya’da 7 Şubat günü, 10 kentte yapılan mitinglere binlerce işçi katıldı. Bu mitinglerden biri de Frankfurt’ta yapıldı. Kent merkezindeki bir alanda saat: 12.00’da başlayan mitinge, sendikanın rakamlarına göre, Hessen eyaletinin çeşitli şehirlerinden gelen 1800 kişinin katıldığı belirtildi.
İşçiler mitingde taleplerini ve tepkilerini ifade eden çeşitli pankart ve dövizler taşımanın yanı sıra, Türkiye’deki depremle dayanışmayı da unutmadılar. “Biz %15 için mücadele ediyoruz ama Türkiye ve Suriye’yi düşünerek!” yazılı pankart oldukça anlamlıydı.
Mitingde çeşitli kademelerdeki sendikacılar ile işçi temsilcilikleri adına konuşmalar yapıldı. Konuşmalarda talepler bir kez daha vurgulanırken, Deutsche Post tekelinin işçilerin son yıllardaki kayıplarını görmezden gelerek, son derece makul ve haklı teleplerini, “realist değil” diyerek geri çevirmesi protesto edildi. 2022 yılında tam 8,4 milyar Euro ile tarihinin en yüksek kârına ulaşan tekelin, işçilerin istediği zammı kolaylıkla verebileceği ifade edilerek, 3. tur görüşmelerde de sonuç çıkmaması durumunda daha uzun süreli bir grevin gündeme gelebileceği ileri sürüldü. 3. tur görüşmeler 8-9 Şubat tarihlerinde Düsseldorf’ta yapılacak.
BİR-KAR çalışanları da mitinge bayraklarıyla katılarak, BİR-KAR İşçi Komisyonu tarafından hazırlanan, “Postanede ve her yerde işçiler grevle kazanacak!” başlıklı Almanca bildirinin yaygın dağıtımını gerçekleştirdiler. Aynı bildiriler grevin ilk günü olan 6 Şubat’ta, en kalabalık şubelerden biri olan, Frankfurt Havalanı’ndaki postanenin önünde de dağıtıldı. Mitingde DİDF, “Mücadeleci ve demokratik Ver.di için ağ” ile DKP’nin gençlik örgütü SDAJ ve DİDF Gençliği adına da bildiriler dağıtıldı. Ayrıca DİDF tarafından deprem için bağış da toplandı.
Posta işçileri mücadelelerinde oldukça kararlı ve istekli görünüyorlar. Eğer sendika bürokrasisi, daha önce defalarca kez yaşandığı gibi, bir ihanet sözleşmesine imza atmayıp, bu mücadeleyi ileri taşıyıp başarıyla sonuçlandırırsa, bu tüm işçi sınıfı için önemli bir kazanım ve moral olacaktır. Olası bir ihanetin önüne geçmek ve haklarını koparıp almanın en iyi yolu ise, taban örgütlerini kurmak ve geliştirmekten geçiyor.
Kızıl Bayrak / Frankfurt