1884-1915 yılları arasında Namibya’yı sömürgeleştiren Almanya, yerli halka zulmederek, topraklara el koydu. Sömürgeciliğe karşı direnen halkı vahşice soykırımdan geçirdi. Bunun yirminci yüzyılın ilk soykırımı olduğu söyleniyor. 1904-1909 yılları arasında Almanya tarafında gerçekleşen soykırımda Ova Herero halkının yüzde 70’i ve Nama halkının yüzde 50’si hunharca katledildi. Soykırımdan kaçabilenler çöllerde açlığa ve susuzluğa terk edildiler. Çalışma kamplarına doldurulan ve orada öldürülen Namibyalıların cesetlerinin ise ırkçı deneyler için gemilerle Almanya’ya taşındığı belirtiliyor.
Almanya, Alman sömürge birliklerinin 20. yüzyılın başında Namibya’da Herero ve Nama etnik gruplarına karşı işledikleri suçları resmen soykırım olarak tanıyacak ve kurbanların torunlarından özür dileyecek. Federal Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın cuma günü yaptığı açıklamaya göre, Almanya ve Namibya, beş yıldan fazla süren müzakerelerin ardından “ortak tarihlerinin en karanlık bölümüyle nasıl başa çıkılacağı konusunda bir anlaşmaya” vardılar. Herero ve Nama temsilcilerinin de Namibya tarafındaki müzakere sürecine yakından dahil oldukları ifade ediliyor.
Maas, müzakerelerin amacının “kurbanların anısına gerçek uzlaşmanın ortak bir yolunu bulmak” olduğunu söyledi. Bu, günümüz Namibya’sındaki Alman sömürge dönemi olaylarını ve özellikle 1904-1908 yılları arasındaki vahşeti “korumadan veya üstünü örtmeden” kabul etmeyi içeriyor. Maas, “Artık bu olaylara bugünün bakış açısıyla” resmi olarak atıfta bulunacaklarını söylüyor ve bunu soykırım olarak tanımlıyor. “Almanya’nın tarihi ve ahlaki sorumluluğu ışığında Namibya’dan ve kurbanların torunlarından af dileyeceğiz” diyor.
Daha önceki hükümetler, Alman sömürge birliklerinin eylemlerini soykırım olarak adlandırmaya yanaşmadılar. Alman Korgeneral Lothar von Trotha’nın emriyle, 1904-1908 yılları arasında, eski Alman sömürgesi olan Namibya’daki iki etnik gruptan yaklaşık yüz bin insan katledilmişti.
“Bu bir tazminat meselesi değil”
Federal Dışişleri Bakanlığı’na göre, Almanya tarafından finanse edilen projeler, Namibya tarafının talebi üzerine, arazi satın alma ve geliştirme, tarım, kırsal altyapı ve su temini ile mesleki eğitim dahil olmak üzere toprak reformu alanlarına odaklanacak. Kısmen kenara itilen Herero ve Nama yerleşim bölgelerindeki projeler, bu nedenle de devam ettirilecek olan mevcut ikili kalkınma işbirliğine ek olarak yürütülecek.
Heiko Maas, Herero ve Nama’ya yönelik Alman zulmünün soykırım olarak tanınmasının herhangi bir yasal tazminat talebine yol açmadığını vurguladı. Almanya, mağdurlara verilen “ölçülemez acıların tanınması jesti” olarak, Namibya’yı ve kurbanların soyundan gelenleri “yeniden inşa ve kalkınma için 1,1 milyar euroluk önemli bir programla” da destekleyecek. Ama mutabık kalınan mali yardımlar tazminat değil. Bu nokta, Almanya ile Namibya arasında 5 yıllık müzakerelerde uzun süre tartışılmıştı. Almanya, işlediği soykırım için tazminat ödemek yerine Namibya’ya teknik yardım sağlıyor. Federal Hükümet, soykırımı tanımasının ve yardım fonu kurmasının herhangi bir yasal tazminat talebiyle alakalı olmadığını, bunun siyasi ve ahlaki bir yükümlülük olduğunu vurguluyor.
Maas, “Suçun kabulü ve özür dilememiz, suçlarla yüzleşmek ve geleceği birlikte şekillendirmek adına önemli bir adımdır” dedi. Müzakereler iki hükümetin temsilcileri tarafından yürütüldü. Herero ve Nama’nın süreçle yakından ilgilendiği belirtildi. Ancak, anlaşmanın etnik grupların bazı temsilcileri tarafından eleştirildiği söyleniyor. Ovaherero Geleneksel Otoritesi ve Nama Geleneksel Liderler Derneği tarafından yapılan açıklamaya göre, bu Namibya hükümetinin aldatma eyleminden başka bir şey değildi.
Almanya’nın Afrika’daki vahşeti sadece Namibya ile sınırlı değil. Kıtada ayak bastıkları her yerde Namibya’dakine benzer trajediler saklı. Togo, Tanzanya ve Kamerun’un tarihlerinde de Alman emperyalizminin ve ırkçılığının izleri var.