Rusya ile Batı arasında Ukrayna konusunda yaşanan restleşme haziranda askerî ve diplomatik olarak yeni bir noktaya taşındı. AB’nin Rusya yaptırımlarını bir yıl daha uzatması, NATO’nun Karadeniz’deki Deniz Meltemi 2021 tatbikatıyla neredeyse aynı zamana denk geldi. Tatbikat öncesinde İngiltere ile Rusya arasında bölgede yaşanan gerilim de tansiyonu yükselti.
Bu hafta AB, NATO ve Rusya arasında ısınan suları ele alarak Batı kampının NATO toplantısı sonrasında hem askerî hem de diplomatik olarak Rusya’yı çevrelemeye başlayacağını iddia edeceğim. Hem yaptırımların hem de tatbikatın menziliyse, bir süredir uykuya bırakılan Kırım.
Kırım kıyılarında gerginlik
23 Haziran’da İngiltere’ye ait bir savaş gemisi, Rusya’nın 2014’te ilhak ettiği Kırım karasularına girdi. Rus Savunma Bakanlığı karasularını ihlal ettiği iddiasıyla İngiltere Kraliyet Donanması'na bağlı "HMS Defender" isimli İngiliz savaş gemisine uyarı ateşi açtığını duyurdu. Üstelik Moskova, bir daha benzer bir olayın tekrarlanması durumunda gemiyi vurmaktan geri kalmayacaklarını ifade etti. Olayın diğer muhatabı İngiltere Savunma Bakanlığı ise yaptığı açıklamada haberleri yalanladı ve HMS Defender’ın Ukrayna sularında uluslararası hukuka uygun olarak yoluna devam ettiğini söyledi. Buna karşın hem bölgede bulunan diğer gemiler hem de gemide bulunan BBC Muhabiri Jonathan Beale, Rusya’nın uyarı ateşi açtığını, dahası 20 Rus jeti ve 2 donanma gemisinin HMS Defender’i izlediğini, hatta bu gemilerin zaman zaman İngiltere gemisine 100 metre kadar yaklaştığını söyledi.
Rusya ile NATO ve diğer devletlerin gemilerinin bölgede böylesi gerilimler yaşaması aslında yeni değil. Rusya 2014’te Kırım’ı topraklarına kattı. Ancak özellikle NATO ve uluslararası kamuoyunun büyük bir kısmı bu kararı tanımıyor. Kırım 2014’ten beri Rusya’nın iki federe bölgeyle (Sivastopol ve Kırım Cumhuriyeti) Rusya’nın 85 Federe bölgesi arasında yer alıyor.
Kırım ilhakı öncesinde de Rusya donanması Karadeniz’de Sivastopol Limanı’nı kullanıyordu. Bugünden farklı olarak 2014’e kadar Ukrayna, Rusya ile genellikle 10 yıllık anlaşmalarla Rus donanmasının limanı kullanmasına cevaz veriyordu. Bu dönemde Rusya donanması Sivastopol limanında olsa dahi, uluslararası hukuk uyarınca Kırım Ukrayna toprağı olduğu için, karasuları da Ukrayna’ya aitti. Bu noktada anlaşmada özel bir madde olmadığı sürece, hangi devletin gemisinin, savaş gemisinin Kırım sularına girmesi Kiev’in kararına bağlıydı, 2014’ten sonra durum değişti. Bugün Rusya Kırım’ın kendisine ait olduğunu iddia ediyor. Bu durumda karasularına yaklaşan ya da izinsiz girmeye çalışan gemilere dönük prosedüre Moskova karar veriyor.
Durum böyleyken İngiltere gemisinin Kırım karasularına yaklaşması, üstelik Ukrayna’ya ait bölgede olduğunu ifade etmesi, Kırım’ın Rusya’ya bırakılamayacağına dönük bir öncü deneme. Rusya’nın tepkisinin sınanması yani. Rusya da tam bu nedenle 22 jetini ve iki gemisini devreye soktu. Moskova “Ne yaptığınızın farkındayım ancak çatışma olmadan Kırım’ı vermem” diyor.
Karadeniz’de iki devlet arasında bu gerilim yaşanırken, 28 Haziran’da NATO liderliğinde Karadeniz’de Deniz Meltemi Tatbikatı başladı. Böylece Karadeniz’deki restleşme NATO-Rusya düzeyine çıktı.
Deniz Meltemi tatbikatı ve Rusya
NATO tarafından yıllık olarak düzenli yapılan Deniz Meltemi 2021'i diğerlerinden ayıran, şu ana kadar bu isim altında yapılan tatbikatlar içindeki en büyüğü olması. Tatbikata 32 donanma gemisi, 40 uçak ile 18 özel operasyon ve dalgıç ekibi katılıyor. Bu ekipler hazırlanan 18 senaryoda savaş ve arama-kurtarma sahneleri canlandıracak.
Rusya’nın bu tatbikatı provokasyon olarak gördüğünü ve geri çekilmesi için ABD’yi aradığı biliniyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, "Tatbikatın boyutu ve açık saldırganlığının hiçbir şekilde Karadeniz’deki güvenlik gereksinimleriyle örtüşmediği ve asıl amacının Ukrayna’ya silah ve askerî teçhizat sokmak" olduğu iddia edildi. Ancak Rusya’yı Kırım konusunda yoran sadece tatbikat değil.
AB’nin Kırım yasakları ve Rusya için kırım
Avrupa Birliği (AB) ve ABD, Ukrayna’da yaşananlar ve Kırım’ın ilhakı nedeniyle 2014’ten bu yana Rusya’ya ekonomi ve enerji alanını hedef alan yaptırımlar uyguluyor. Özellikle enerji şirketlerinin Batılı bankalardan kredi almasının önüne set çeken bu bir dizi yaptırım, Rusya’yı Çin başta olmak üzere alternatif finansal kaynak sağlayan merkezlerle işbirliğine teşvik ediyor.
Rusya ile Çin arasında 2014’te 400 milyar dolarlık Mega Anlaşma olarak bilinen, Rusya gazının Çin’e aktarılmasını öngören anlaşma bu ortamda hayat bulmuştu. Gazprom ile Çin arasında doğalgaz görüşmelerinin neredeyse 10 yıl sürmesine karşın, 2014’te anlaşmanın Çin’in lehine olacak şekilde aniden imzalanmasında Rusya’nın Brüksel ve Washington eliyle sıkıştırılmasının payı büyüktü. Bir başka anlatımla, Rusya yalnız olmadığını göstermek ve jeopolitik çıkarı için ekonomik çıkarını feda etmişti.(1) İşte Rusya’ya dönük ekonomi ve enerji ablukası 21 Haziran’da toplanan AB Zirvesi kararıyla bir yıl daha uzatıldı. AB Konseyi'nden yapılan açıklamada, yaptırımların 23 Haziran 2022'ye kadar devam edeceği söylendi. Söz konusu yaptırımlarda Kırım da özel bir yere sahip.
Şöyle ki, AB yaptırımları Birlik vatandaşları ve şirketlerinin Kırım ve Sivastopol'e yatırım yapmalarını, finansal destek sağlamalarını ve AB ürünlerinin bölgeye ithalatını yasaklıyor. Özelde yaptırımlar Kırım’a ulaşım, enerji ve telekomünikasyon alanlarında kullanılacak ürün ve teknolojilerin sevkiyatının önünü kesiyor. Dahası, hiçbir AB yolcu gemisinin Kırım sularına demirlememesi gerekiyor.
Zirve sürecinde dikkat çeken bir diğer konu, Fransa ve Almanya’nın, Putin ile yüz yüze bir görüşme yapılması önerisiydi. Özellikle Almanya adına Şansölye Angela Merkel, yaptırım kararlarından bağımsız olarak Brüksel ile Moskova arasında böyle bir adımın atılmasının yapıcı bir etki yaratacağını düşünüyordu. Ancak Konsey’in özellikle Baltık ve Polonya kanadından beklendiği üzere bu öneriye karşı çıkıldı, dahası, bu yumuşama ve ödün verme olarak görüldü. Bu durum Rusya konusunda AB içinde Fransa ile Almanya’nın bir tarafta, 2004’ten sonra Birliğe katılan üyelerin bir tarafta olduğu ayrışmayı pekiştirdi.
Aslında Rusya ile AB 2014’e kadar yıllık zirvelerle bir araya gelerek farklılaştıkları, sorun olarak gördükleri konuları masaya yatırıyordu. Ancak 2014’deki Kırım ilhakı bu mekanizmayı ortadan kaldırdı. Son gelişmeler dikkate alındığında Rusya Kırım konusunda yapıcı bir tutum almadığı sürece bu mekanizma canlanmayacak gibi görünüyor. Peki Rusya geri adım atar mı?
Kırım, Rusya için geçmişten farklı olarak bir yayılma değil, varlığını koruma ve bunun için Karadeniz’i güvene almak anlamına geliyor. Zaten Kırım’ın alınmasına neden olan süreç de Ukrayna’nın Batı’yla yakınlaşmasına, özellikle NATO’ya girme ihtimaline dönük tepkinin yansıması. Nitekim Batı kampından gelen baskı, bölgenin stratejik önemini gösteriyor. Rusya’nın Kırım konusunda geri adım atması pek mümkün değil, zira şimdiye kadar hem yaptırımlarla hem de askerî olarak bunun için bedel ödüyor. Üstelik Rusya Kırım’da geri adım atarsa bunu Ukrayna’nın NATO üyeliğinin izleyeceğini biliyor.
Batı kampınınsa bu durumu lehine kullandığını söylemek gerekiyor. Zira artık büyük Çin stratejisinin sac ayaklarından biri, Rusya’nın Çin’den uzaklaştırılması. Bunun için ikna kadar zor da devrede olacak. Zorun kendisi, yani savaş olası görünmüyor olsa da “savaştan da çekinmeyiz” mesajı verildiği açık. Bir başka anlatımla, Kırım Ukrayna’nın NATO’ya giriş vizesi haline gelebilir. Bu Moskova açısından kabul edilmez. Batı’nın çevrelemesinde Kırım stratejik bir üsken, Rusya içinse adeta bin türlü belanın art arda geleceği adres. Kremlin, şimdi kapalı kapılar ardından Kırım konusunu, yapacaklarını, yapamayacaklarını yeniden masaya yatırmalı.
1- Volkan Özdemir, Rusya’nın Kodları, Destek Yayınları, 2019.
Gazete Duvar / 30.06.21