Seçim bitti. Sonuçtan Katar çok mutlu, Suudi Arabistan memnun, Mısır ilişkilerde yeni dönemin başlayacağını müjdelemeye başladı, İsrail zaten kendi derdindeydi ama bir gözü de Türkiye’deydi, Suriye için sandıktan kimin çıkacağının pek önemi yoktu. Bu arada İran mutlu, Rusya mesut…
Türkiye’nin seçimlere kilitlendiği günlerde bölge basınının gündeminin ilk sırasında Türkiye vardı. Bölge ülkelerinin neredeyse tamamı Türkiye’deki seçimleri anbean takip etti. Katar destekli medya hariç bölge medyası Türkiye muhalefetine ve Kemal Kılıçdaroğlu’na geniş yer verdi. 6’lı masanın kazanması halinde yürütecekleri politikalara dair yüzlerce yazı, analiz, değerlendirme yer aldı Arapça medyada.
Muhalefete açık cephe alan bir tek Katar medyası oldu ancak Suudi Arabistan başta olmak üzere bölge ülkelerinin muhalefete dair tedirginlikleri olduğu açıktı. Bölgenin muhalefeti tanımıyor olması, hatta 6’lı masadaki bazı isimlerle ilk kez tanışıyor olması gibi sebeplerle yürütecekleri politikalar belirsizdi bölge açısından. Türkiye muhalefetinin hem bölgeye ilişkin söylemlerinin belirsizliği hem de 6’lı masa içindeki yaklaşım farklılıkları bu tedirginlikleri besliyordu. Katar hariç bölge ülkelerini muhalefet konusunda rahatlatan tek şey, Türkiye’nin Arap Ayaklanması döneminde yaptığı gibi bölgenin iç işlerine doğrudan müdahale etmeyecek olmasıydı.
Velhasıl seçim bitti, Erdoğan tekrar kazandı ve Erdoğan’ı ilk tebrik eden liderler yine bölge ülkelerinin liderleriydi. Peki AKP’nin tekrar kazanmış olmasından tedirginler mi? Değiller.
Türkiye’nin içinde bulunduğu derin ekonomik krizin herkes farkında. Bu krizin AKP’nin bölgedeki olası hamlelerini ya da en azından girişim niyetlerini sekteye uğratacağını düşünüyor bölge ülkeleri. Velhasıl ekonomik kriz Türkiye’nin elini kolunu bağlayacak gibi görünüyor bölge basınına göre.
Zaten bölgede de şartlar büyük ölçüde değişti. Artık 2011 şartları yok. Bölgede artık Rusya var, Çin var, bölge ülkeleri ile normalleşme sürecini devam ettiren İsrail var. En önemlisi de bölgenin önde gelen ülkeleri Çin’in ve Rusya’nın da en önemli talebi olan ‘barış ve istikrar’ zorunluluğu konusunda uzlaşmış durumdalar. Sonuçta ekonomik krizler, istikrarsızlıklar, kuraklık riski, bölgeye yayılan radikalizm gibi gelişmeler bütün ülkeleri az çok vurdu. Ekonomik açıdan iyi durumda olan ülkeler bile kriz yaşayan ülkelerden olası göç hareketlerinden korkuyor. Yani artık askeri yöntemler, silahlı gruplar üzerinden pazarlıklar devri büyük ölçüde kapandı. Şimdi diplomasinin ve gönülden ya da zorunluluktan uzlaşmanın öne çıkarıldığı dönemler başladı.
Hem bölgedeki bu yeni rüzgar hem de Türkiye’de derinleşen ekonomik kriz bölge ülkelerinin Türkiye’ye karşı elini rahatlatan faktörler olarak giderek güçleniyor. Bölge ülkeleri artık Türkiye’den korkmuyor. Her an bir ülkede bir girişimiyle süreci etkileyecek bir ülke olarak görmekten çok yatırım fırsatı olarak değerlendiriyor diyebiliriz.
Türkiye’nin de bölge ülkeleri ile ilişkilerini düzeltmek istediğini açık bir şekilde ifade etmesi bölge ülkeleri lehine havayı daha da yumuşattı.
Mesela Katar, Türkiye’deki yatırımlarını koruma derdinde. Suudi Arabistan medya ve sağlık sektörleri başta olmak üzere Türkiye piyasasına girmek istiyor. İsrail’e göre Türkiye, Filistin meselesinde İsrail lehine ılımlı bir çizgide. Mısır’a göre, Türkiye Mısır ile köprüleri kurma konusunda çok istekli. Hatta Mısır medyası Erdoğan’ın yakında Mısır’ı ziyaret etmek istediğini duyuruyor.
Ancak elbette bölge lehine esen bu havayı sertleştiren ve Türkiye açısından da çözülmesi gereken meseleler de var. Mesela Libya, Suriye, Doğu Akdeniz…
Bu arada Türkiye’nin seçimlere kilitlendiği günlerde Şam, Arap Ligi’ne geri döndü. Esad Suudi Arabistan Veliaht Prensi Salman ile görüştü. Arap basını Suriye krizinin çözümü konusunda bir Arap girişiminin hazırlandığından bahsediyor. Henüz bu girişimin detaylarına ilişkin teyid edilmiş bilgiler yok ancak artık Suriye meselesine Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap dünyasının dahil olacağı açık.
Arap Ligi ve üye ülkelerin büyük kısmı Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinden çekilmesi gerektiğini söylüyor. Böylesi bir adıma Ankara nasıl ikna edilecek, ikna edilse bile hem mülteci sorununun çözüldüğü hem de Şam’ın istediği çekilme hamlesi nasıl örtüştürülecek, orası muamma. Ancak Suriye meselesinin seçim sonrasında bir kez daha ısınması hiç şaşırtıcı olmayacak.
Arap dünyası açısından Suriye sorunu yeni projelerin, enerji hatlarının, Körfez’i Avrupa’ya bağlayacak yeni güzergahların önündeki istikrarsızlık kaynağı olarak duruyor.
Yine bölge açısından hem petrol akışını baltalayan hem de radikalizmin yayılması gibi sonuçlarla birlikte giderek kangrenleşen diğer bir istikrarsızlık kaynağı Libya. Libya’daki çok başlılıkla beslenen siyasi istikrarsızlık ve bunun sahadaki yansıması olan bitmeyen çatışmalar endişe sebebi. Türkiye dahil Libya’da yabancı güç bulunduran ülkelerin güçlerini çekmeleri yönünde çağrılar sık sık gündeme geliyor.
Velhasıl bölge ülkelerinin kilitlendiği Türkiye seçimleri bitti. Şimdi bölge ülkeleri açısından istikrarsızlık kaynağı sorunları çözme ve aynı zamanda Türkiye’de yatırım fırsatlarını değerlendirme zamanı. Bu süreç ne kadar Türkiye’nin lehine olacak zamanla göreceğiz!
Evrensel / 01.06.23