Yasa dışı göç meselesi hâlâ Avrupa ülkelerinin korkulu rüyası. Düzensiz göçmenler açısından Türkiye-Yunanistan hattı sıkı güvenlik tedbirleri sebebiyle kapanmış olsa da yeni rotalar oldukça hareketli. Bu yeni rotaların başında Tunus ve Libya üzerinden Avrupa kıyılarına ulaşan hatlar var. Derme çatma teknelerle bu teknelerin kapasitesinin çok üstünde sayılarda insan taşıyan kaçakçılar da bu iki hattı mesken tutmuş görünüyor. Gün geçmiyor ki, batan bir teknenin haberi gelmesin. Artık dünya basınında haber bile olmayan tekne kazalarının ardından şaibeler, iddialar ve suçlamalar da eksik olmuyor. Son olarak yine Tunus’tan hareket eden ve yüzlerce insanın olduğu bir tekne battı. Hâlâ ceset arama çalışmaları sürerken teknelerin çeşitli ülkelerin kıyı güvenlik botları tarafından batırılmış olabileceği konuşuluyor. Tek kelimeyle korkunç iddialar!
Yasa dışı göçe karşı kendi kara sularında tedbirleri sıklaştıran Avrupa ülkeleri göçün önünü kaynağından kesmeye çalışıyor. Bu çerçevede Tunus’a göçmenleri tutması karşılığında yaklaşık 1 milyar euro yardım teklif eden Avrupalılar ret cevabı aldı. Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, “Sizin sınırlarınızı korumayacağız” mealinde bir cevapla teklifi reddetti. Ekonomik kriz ve enflasyonla boğuşan Tunus açısından bu durum elbette oldukça çarpıcı. Ancak Tunus’un akın akın ülkeye gelen göçmenlerle nasıl baş edeceği, gerekli finansmanı nasıl sağlayacağı gibi sorular da hâlâ cevapsız.
Kaçakçılık rotasının bir diğeri olan Libya’da da kaçak göçmenlere karşı tedbirler iyice artmış görünüyor. Libya rotası Suriye, Filistin, Lübnan gibi ülkelerin yanı sıra Mısır ve çatışmaların hâlâ devam ettiği Sudan’dan ve çeşitli Afrika ülkelerinden göçmenlerin tercih ettiği bir rota. Libya’da göçmenlerin dövüldüğü, işkence gördüğü, çölde ölüme terk edildikleri gibi çok sayıda korkunç iddia var. Son haftalarda Libya güvenlik güçleri ev baskınları dahil kaçak göçmenlere art arda operasyon yapıyor. Binlerce Mısırlı göçmeni yürüterek sınır dışı eden Libya da Avrupa ülkelerinin göçün kaynağından kesilmesi yaklaşımı çerçevesinde baskı altında.
Peki Sudan’da çatışmalar var, onu anladık da diğer ülkelerden insanlar neden bu kadar tehlikeyi göze alarak yollara düşüyor? Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın önemli bir bölümünde savaş yok çatışma yok ama göç ve göçmen akını neden artarak devam ediyor?
Cevap hem basit hem çok komplike; istikrarsızlık yüzünden. Mesela Mısır’da ne Suriye benzeri bir savaş oldu ne de halihazırda çatışmaya hazır taraflar var. Ancak Libya ve Tunus üzerinden Avrupa’ya gitmeye çalışanların önemli bir kısmı Mısırlılardan oluşuyor. Hatta geçtiğimiz haftalarda Mısır güreş milli takımından bir güreşçi, takımın kampından kayboldu. Birkaç hafta sonra Facebook hesabından yayın yaparak Fransa’ya ulaştığını anlatan milli güreşçi epey tartışmaya da sebep oldu. Mısır’da bir milli güreşçinin aylık kazancının 100 dolar bile olmadığını bu tartışmalardan öğrendik. Keza eğitimli nüfus yani mühendisler, doktorlar, akademisyenler velhasıl en az bir üniversite mezunu ve en az bir yabancı dil konuşan kesim de enflasyon altında eziliyor ve çareyi birçok tehlikeyi göze alarak Avrupa yoluna düşmekte buluyor.
Ekonomik istikrarsızlığın şüphesiz en sert vurduğu ülkelerin başında Lübnan ve Suriye var ki, buralardan da hâlâ göçmen akınları devam ediyor.
Güvenlik açısından istikrarsızlık ise, Irak, Filistin, Libya gibi ülkelerde yasa dışı göçü tetikleyen en önemli faktör.
Henüz dünya gündeminde kendine yer bulamayan bir başka göç sebebi de kuraklık. Komşumuz Irak’tan Mısır’a ve Libya’ya kadar bütün bölgede kuraklık şiddetini her geçen yıl daha da artırıyor. Her yıl kum ve toz fırtınalarının sayısı bir önceki yıla göre artarken bu fırtınalar tarım arazilerini ve içme sularını da kirletiyor.
Bölge uzmanları önümüzdeki yıllarda önce işsiz, tarlasız, susuz kalan çiftçilerin kırsaldan kentlere göç edeceğini tahmin ediyor. Elbette birçok sorunu da doğuracak olan bu göç yönünü yeni kaçakçılık rotaları ile Avrupa’ya çevirecek gibi görünüyor.
Türkiye’de de sık sık düşülen yanılgılardan biri yasa dışı göçün tek sebebinin savaş olduğu şeklinde. Haliyle savaş bitince insanların geri dönmesi bekleniyor. Ancak yasa dışı göçün birçok sebebi, tetikleyeni olduğu gibi Suriye benzeri ağır yıkım görmüş ülkelerde yeniden imar, iş imkanları, altyapı-üstyapı rehabilitasyonu, savaş sırasında kaybedilen kalifiye insan gücü, yaptırımlar gibi ekonomik kıskaçlar benzeri birçok faktör sebebiyle yeniden toparlanmak bazen on yıllara yayılabilir.
Bu nedenlerle en azından Türkiye’deki Suriyeliler konusundaki tartışmaları ‘Gitsinler-kalsınlar’ gibi gerçekçi olamayan dar alanlara sıkıştırmak yerine detayları ile gündeme getirmek gerekiyor. Suriyelilerin önemli bir kısmının günümüz Suriye’sine dönmeyeceği gayet açıkken yapılabilecek en sağlıklı şey elbette bu insanların topluma entegre edilmesini sağlayacak politikalar geliştirilmesi.
Elbette hiçbir ülke birkaç yıl içinde sayıları 5 milyonu bulan göçmen akını ile baş edemez. Ancak Türkiye’nin 2011’in başında uyguladığı açık kapı politikasının faturası olan milyonlarca göçmenin insan hakları gözetilerek topluma entegre edilmesi günümüzde artık a partisi, b grubu değil devlet düzeyinde bir mesele olarak değerlendirilmeli.
Bu arada, yukarıda belirttiğim üzere Türkiye yeni göç akınları istemiyorsa kuraklık ve ekonomik ve siyasi istikrarsızlık gibi sebeplerle boğuşan ülkelere de yapıcı yol haritaları ile yardımcı olmalı.
Evrensel / 29.06.23