Seçim bitti, ekonomik kriz gibi gerçeklerle yeniden karşı karşıya kaldık. Dolar ve avro resmen uçuşa geçmiş durumda. Haliyle seçim öncesi sorular yeniden gündeme gelmeye başladı; sıcak para gelir mi? Gelirse nereden gelir? Körfez ülkeleri derdimize derman olur mu?
Körfez ülkelerinden yani Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar’dan hem para hem yatırım gelecek, bu doğru, ancak hiçbir şey karşılıksız değil.
Gerçi yatırım konusunda Körfez diye genellemek doğru değil. Katar’ı, Suudi Arabistan ve BAE’den ayrı tutmak gerek.
Katar ile Türkiye arasında şahsi ve şirketler arası ilişkilerin öne çıktığını belirtmekte fayda var. Yani Katarlılar daha çok arazi, bina satın almak ve Türkiye’deki şirketlerle ortaklıklar kurmak gibi yatırımlarla ilgileniyorlar. Devletler arası düzeyde büyük ve istihdam yaratacak, ekonomiye uzun vadeli katkısı olacak yatırımlarla pek ilgilenmiyorlar denilebilir.
Suudi Arabistan ve BAE ise Katar’ın aksine kendi ekonomi programları çerçevesinde uzun vadeli yatırımların peşinde.
Bu çerçevede Suudi Arabistan’ın 2030, BAE’nin 2025 ekonomi vizyonlarına uygun yatırım arayışında oldukları biliniyor. Ki, bu ekonomi vizyonlarının esası bu iki ülke ekonomisini petrole bağımlılıktan kurtarmak. Ayrıca Çin gibi hem büyük enerji müşterisi hem de teknoloji üreticisi ülkelerle ticari iş birlikleri kurmaya çalışıyorlar. Çin’in Kuşak ve Yol Projesi’ne bu açıdan büyük önem veriyorlar. Zaten Çin-Suudi Arabistan ve BAE yakınlaşması ABD’yi rahatsız edecek noktalara ulaşmaya başladı. Son olarak yaklaşık 10 milyar dolarlık 30’a yakın anlaşma imzalayan tarafların Kuşak ve Yol Projesi’nde bir basamak daha ilerledikleri yorumları da yapılıyor. Halihazırda hem Suudi Arabistan hem de BAE limanları, hava yolları, körfezleri, kara yolları velhasıl ellerinde ne varsa onunla Kuşak ve Yol Projesi’ne dahil olma konusunda çok istekliler. Sadece kendi ülkelerinde değil etkili oldukları coğrafyalar üzerinden de Çin’in yeni ekonomi konseptine dahil olmak istiyorlar.
Elbette Kuşak ve Yol Projesi ile birlikte Suudi Arabistan ve BAE’nin ekonomi vizyonlarının bir ayağı da Avrupa. Avrupa’ya ulaşılabilecek en güvenli hat da Türkiye.
Türkiye bu açıdan sadece Körfez ülkelerini Avrupa’ya bağlayan coğrafik üstünlüğe sahip bir ülke değil aynı zamanda köklü firmaları, aşınmış olsa da Avrupa ile ticari geçmişi ve hâlâ devam eden ilişkileri, üretim kalitesinin standartlarının yüksekliği, kendi bölgesinde turizmin her dalında tercih edilen bir ülke olması gibi avantajlara da sahip. Ancak bu özellikler Suudi Arabistan’ın ve BAE’nin Türkiye’ye gözü kapalı yatırım yapmasına yetmiyor.
Peki Türkiye’den ne istiyorlar?
-Suudi Arabistan ve BAE ağırlıklı olarak Varlık Fonu bünyesindeki kuruluşlarla ve şirketlerle ilgileniyorlar.
-Köprüler, otoyolları, demir yolları gibi ulaşım, sağlık, medya, enerji sektörlerini yakından izliyorlar.
-Yatırım yapacakları sektörde devlet desteğinin olması, ekonomik istikrarsızlık gibi durumlarda devlet garantisi arıyorlar.
-TL’nin döviz karşısındaki gerçek değerini bulmasını istiyorlar.
-Dövizin baskılanması politikasından rahatsızlar.
-Hükümetin yeni ekonomi politikasını ve Merkez Bankasının eğilimlerini görmek istiyorlar.
Kısacası Suudi Arabistan’ın ve BAE’nin hem Türkiye’ye hem de Türkiye üzerinden Avrupa’ya açılmaya ihtiyacı var. Bu çerçevede Türkiye’deki yatırım imkanlarını yakından izliyorlar ve uzun vadeli yatırımlar yapma konusunda da istekliler. Ancak bunun önündeki en büyük engel politikalardaki değişkenlik, piyasalardaki dengesizlik, dövizdeki istikrarsızlık.
Suudi Arabistan dışişleri bakanı bölgesel bir toplantıda büyük ihtimalle Mısır gibi birkaç ülkeyi kastederek “Artık karşılıksız yardım yapma dönemi bitti” demişti. Bu sözlerin hedefi Türkiye değildi ancak Türkiye’yi de kapsadığı söylenebilir.
Velhasıl Körfez’den para ve yatırım gelecek gelmesine ama aynen Avrupalı veya Asyalı yatırımcılar gibi önce istikrar ve önlerini görebilecekleri uzun soluklu ekonomi politikaları istiyorlar.
Evrensel / 15.06.23