Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ürdün’de düzenlenen “Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı” sonrasında ülkesine dönerken başkanlık uçağında gazetecilere önemli değerlendirmede bulundu. Macron’un bu değerlendirmeleri, öncesindeki ABD ziyaretiyle birlikte düşünüldüğünde, daha da dikkat çekiyor.
Önce Macron’un mesajlarını / değerlendirmelerini sıralayalım:
1) “İttifak (NATO), bağlı olmam gereken bir şey değil, seçmem gereken ve birlikte çalıştığım bir şey.”
2) “AB, NATO içinde ittifaka bağlı olmadan hareket edebilmeli.”
3) “AB, güvenlik konusunda ABD’ye bağımlılığını azaltmalıdır.”
4) “AB, kendi savunma yeteneklerini geliştirmelidir.”
5) “Avrupa'nın savunma kapasitesini geliştirme çabası, NATO’ya alternatif değildir.”
6) “Stratejik özerkliğimizi yeninden düşünmeliyiz.” (AA, 22.12.2022)
Yeni dünya şartları
Fransa, Almanya’yla birlikte 2014’ten bu yana “stratejik özerklik” hedefliyor.
Stratejik özerklik, Avrupa’nın ABD’ye bağımlılığını azaltması ve üçüncü taraflarla ABD’den bağımsız ilişki kurabilmesidir özetle…
AB, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Atlantik kampı içinde ve Soğuk Savaş şartlarında tamamen ABD’ye bağımlı hale gelmişti. Avrupa’nın motor ülkeleri Almanya ve Fransa, yeni dünya şartlarında, eski kıtanın ABD’den bağımsız ilişkiler kurabilmesini sağlamak istiyor.
Buradaki iki kilit konu, yeni dünya şartları ve bağımsız ilişki kurulacak ülkelerdir. Somutlarsak, Avrupa ekonominin merkezi olmaya ilerleyen Çin’le ve Avrupa güvenlik mimarisinin parçası gördüğü Rusya’yla ABD’den bağımsız ilişki kurmak istiyor.
Bu stratejik yönelim, Berlin ve Paris için Avrupa savunma anlayışı oluşturmayı ve Avrupa ordusu kurmayı gerekli kılıyor.
ABD’nin Avrupa hedefleri
Yukarıda özetlediğimiz bu tablo, aynı zamanda Ukrayna krizinin ve ABD’nin Ukrayna’da “uzun savaş” istemesinin nedenidir.
Çünkü ABD Ukrayna krizi üzerinden;
– Rusya’yı askeri ve ekonomik kayıplara uğratarak geriletmeyi,
– Rusya’yı Avrupa güvenlik mimarisinden çıkarmayı,
– Almanya-Fransa liderliğindeki Avrupa’nın stratejik özerklik arayışını önlemeyi,
– NATO konseptine Çin’i esas rakip, Rusya’yı yakın tehdit yazıp, Avrupa ile bu iki ülke arasına “düşmanlık” sokmayı,
– Bu düşmanlık üzerinden Batı Avrupa’yı yeniden Soğuk Savaş şartlarındaki gibi stratejisine eklemlemeyi,
– “Uzun savaş” ile Avrupa’ya gaz ve silah satarak, eski kıtayı kendisine yeniden bağımlı hale getirmeyi hedeflemektedir.
Berlin-Paris’in yeni arayışı
Nitekim, Ukrayna krizi ile birlikte Almanya-Fransa ikilisinin “stratejik özerklik” arayışları yara almış ve iki ülke ABD’nin Rusya’ya yaptırım baskısı altında fiilen “stratejik özerklik” adımlarını durdurmuştu.
Dolayısıyla şimdi Macron’un “stratejik özerkliğimizi yeninden düşünmeliyiz” demesi, özetlediğimiz güç ilişkileri tablosu bağlamında, Berlin-Paris ekseninde yeni bir arayışın olduğuna işaret etmektedir.
Nedir o arayış? Avrupa’yı ekonomik olarak büyük krize sokan Ukrayna savaşının sonlanması. Bunun için bir barış masası kurulması, Rusya’nın Ukrayna’ya askeri operasyonlarından önce Batı’dan istediği güvenlik garantilerinin verilmesi ve Rusya’nın yeniden Avrupa güvenlik mimarisi içinde düşünülmesi…
Bu kuşkusuz, Almanya ile Fransa’nın ABD’ye dirsek gösterebilmesiyle mümkündür.
İşte Macron, yukarıda işaret ettiğimiz çok önemli mesajlarıyla o dirseği göstermeye çalışmaktadır. Macron’un dirsek gösterebilmesi, kuşkusuz Almanya’nın sahada bunun gereklerini yapıyor olmasıyla mümkündür.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un kasım ayı başında Çin’i ziyaret etmesi ve Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Stenmeier’in geçen hafta Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile telefon görüşmesi, o dirseğin fiili dayanağıdır.
Nitekim Almanya-Çin temaslarının odağında; iki ülkenin üçüncü taraflardan (ABD’den) bağımsız ilişki geliştirmesi, Avrupa’nın stratejik özerkliğinin önemi ve Ukrayna’da barışın inşası konuları vardı.
ABD-AB sermaye sınıfı çatışması
Kuşkusuz ABD, Almanya ve Fransa’nın arayışını önlemeye çalışacaktır, çalışmaktadır. Çünkü ABD’nin hegemonyasını sürdürebilmesi, başta ve öncelikle Avrupa’nın “Amerikan stratejisine eklemlenmesine” bağlıdır.
ABD’nin elinde elbette Almanya ve Fransa’yı sıkıştıracak kartlar mevcuttur:
– Soğuk Savaş ilişkilerinin devlet organlarındaki izleri; Alman hükümeti içindeki Amerikancı koalisyon ortakları, BND içindeki CIA vb.
– Almanya ve Fransa’nın NATO yükümlülükleri.
– Alman ve Fransız sermaye gruplarına uygulanabilecek yaptırımlar.
– ABD denetimindeki yapılar üzerinden Fransa’da çıkarılabilecek iç karışıklıklar.
Evet, ABD bunları denemektedir, denemeyi de sürdürecektir.
Ancak Berlin ve Paris açısından “stratejik özerklik” hedefi, 21. yüzyılda AB’nin bir güç merkezi olup olmayacağı konusudur ve Avrupa sermayesi, büyüyebilmek için ABD’nin tüm girişimlerine rağmen buna çaba gösterecektir.
Criturk / 28.12.22