“Ortadoğu baharı” başlıklı makalemizde, ABD hegemonyasının zayıflamasıyla bölgede barış rüzgârının estiğini belirterek sekiz normalleşmeye işaret etmiştik. O sekiz normalleşmede de ABD’nin olmadığına, Çin ve Rusya’nın bulunduğuna dikkat çekmiştik.
Bunlardan en kritiği, Çin’in kolaylaştırıcılığında yapılan Suudi-İran barışıydı. “Ortadoğu baharı”nda, “Suudi-İran barışı Yemen sorunundan Lübnan ve Filistin sorununa, Körfez’in güvenlik mimarisinden enerji üreticilerinin işbirliğine kadar bir dizi konuda iyileştirici etki doğuracaktır” demiştik.
Suudi heyeti ateşkes için Yemen’de
Süreç, beklediğimden de hızlı ilerliyor. Zira bir Suudi heyetinin Yemen’de ateşkes görüşmeleri için Sana’ya gittiği duyuruldu. Yemen Enformasyon Bakanlığı Müsteşarı Muhtar er- Rahbi, Muhammed el Cabir’in başkanlığında bir Suudi heyetinin geldiğini açıkladı. (Sputnik, 9.4.2023).
Umman’dan bir heyetin de Sana’da olduğu, İran destekli Husilerle ateşkes görüşmeleri yapacağı belirtildi.
Yemen Ensarullah Hareketi siyasi büro üyesi Muhammed Bahiti, haberleri doğruladı: “Umman ve Suudi heyetleri, bölgede kapsamlı ve sürdürülebilir barışın sağlanmasına ilişkin çözümleri görüşmek üzere Sana’ya geldi.” (mehrnews, 9.4.2023).
Suudi teknik heyeti Tahran’da
Anımsayacaksınız: Çin, İran ve Suudi Arabistan temsilcilerini başkent Pekin’de 6 Mart’ta bir araya getirmiş, müzakerelerin ardından da 10 Mart’ta dünyaya barış müjdesi verilmişti.
ABD’yi ve İsrail’i çok rahatsız eden bu gelişme, Washington’un müdahalesine rağmen hızlanarak ilerliyor. Bu kez Çin, doğrudan İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan’ı 6 Nisan’da Pekin’de buluşturdu. İki ülke dışişleri bakanları elçiliklerin yeniden açılmasını, uçuşların yeniden başlatılmasını, karşılıklı olarak vizelerin kolaylaştırılmasını içeren bir anlaşmaya vardıklarını dünyaya ilan ettiler. (AA, 6.4.2023).
Ardından da süreci ilerletmek üzere teknik heyetler Tahran’da bir araya geldi ve “Suudi Arabistan, İran ve Çin’in ortak üçlü anlaşmasının uygulanmasını” ele aldı. (mehrnews, 9.4.2023).
ABD’nin hayal kırıklığı
Suudi Arabistan son bir ayda öyle çok ABD’yi rahatsız eden adım attı ki Washington’ın yetişebilmesi mümkün olmadı. Suudi Arabistan bir yandan Çin’in kolaylaştırıcılığında İran’la barıştı, bir yandan Suriye’yle normalleşmenin altyapısını inşa ediyor, bir yandan Rusya’yla işbirliği içinde ABD’ye rağmen petrol üretimini kıstı, diğer yandan da Şanghay İşbirliği Örgütü’ndeki diyalog statüsü onaylandı.
Beyaz Saray sürece müdahale için doğrudan CIA Direktörü William Burns’u görevlendirdi. Ancak Burns’un Riyad temaslarının da fiyaskoyla sonuçlandığı anlaşıldı. Zira Wall Street Journall’a göre CIA Direktörü Suudi Arabistan’a “Çin’in aracılığında İran’la anlaşarak bizi gafil avladınız” demişti. (Sputnik, 8.4.2023)
Burns, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’la yaptığı görüşmede “Suudi Arabistan’ın izlediği dış politika çizgisinden duyduğu hayal kırıklığını” dile getirmişti. (Harici, 7.4.2023).
ABD’nin eli zayıf
Süreç öyle hızlı ilerliyor ki ABD’nin Ortadoğu’daki bu dönüşeme karşı yapabilecekleri sınırlı ve “silah göstermek” dışında pek bir seçeneği kalmadı.
ABD’nin hamlesi Suriye kıyılarına uçak gemisi yaklaştırmak (AA, 3.4.2023) ve 5. Filo’ya konuşlandırmak üzere bölgeye güdümlü füze taşıyan denizaltı göndermek (euronews, 8.4.2023) oldu.
Ancak bu türden hamlelerin sonucu değiştirebilme kapasitesi “eski düzen”de kaldı.
Cumhuriyet / 10.04.23