ABD emperyalizminin unutamadığı yenilgi!
Vietnam'ın tarihi bir ulusal kurtuluş savaşı tarihidir. Hindi Çin'in yeraltı kaynakları açısından zengin, stratejik önemdeki bu küçük ülkesi, kurtuluştan önceki tüm tarihi boyunca hep sömürgeci boyunduruk altında yaşamıştır. Bin yıl boyunca Çinliler'in yönetimi altında kalmış, çağdaş dönemde ise Fransız sömürgeciliği altında 80 yıl geçirmiştir. İkinci emperyalist dünya savaşı sırasında bir süre için Japonya'nın istilasına uğramış, savaştan sonra Kuzey Vietnam özgürlüğünü ve bağımsızlığını kazanmış, Güney Vietnam'da ise Fransa'nın sömürgeci egemenliği devam etmiştir. Fransız emperyalizminin çekilmek zorunda bırakılmasının ardından ise (1954), bu kez emperyalist dünyanın jandarması ABD tarafından işgal edilmiştir. Ardarda uğradığı istilalar ve yabancı egemenliği, bu son derece geri ve fakir ülke halkının bağımsızlık ve özgürlük tutkusunu sürekli beslemiştir.
Fransa'nın çekilmesinin ardından ABD'nin Vietnam'a dolaysız olarak el atması iki temel olguya dayanıyordu. Bir yandan 1949'da başarıya ulaşan Büyük Çin Devrimi Uzak Doğu'daki güç dengelerini altüst etmişti. Çin Halk Cumhuriyeti, emperyalizmin bölgedeki sömürgeci emelleri açısından büyük bir tehdit haline gelmişti. Öte yandan ise, Cenevre Anlaşması'nda öngörülen seçimlerin Vietnam'da komünistlerin zaferiyle sonuçlanacağı kesinleşmişti.
ABD Güney Vietnam'a atadığı kukla Diem diktatörlüğü aracılığıyla hem bölgedeki nüfuzunu artırmayı, hem de ülkenin güneyinde hızla gelişen devrimci mücadeleyi şiddetle boğmayı umuyordu. Ne var ki, Diem diktatörlüğünün toplum üzerindeki korkunç baskısı ve hızla derinleşen sınıfsal-sosyal çelişkiler, Güney Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi'ni güçlendirmekten, yoksul Vietnam halkının desteğini artırmaktan başka bir sonuç doğurmadı.
Güney Vietnam'ın Kuzey'le birleşmeyi amaçlayan ulusal kurtuluş mücadelesini ezmek isteyen ABD geniş çaplı bir işgale girişti. Vietnam'a 1 milyon 200 bin asker sevk etti. Ancak karşısında büyük devrimci Ho Şi Minh önderliğinde birleşen tüm Vietnam halkını buldu.
Son derece geri ve yoksul bir ülkeye karşı sürdürülen 12 yıllık haksız ve kirli bir savaşta ABD'ye kök söktüren işte bu güçtü. Küstah ve kibirli ABD emperyalizmi, “bu kadar yıl ve bu kadar bin can kaybından sonra bu korkak, bilgisiz, eğitimsiz, inançsız, kara donlu sefil piçlerin, dünyanın en büyük askeri gücüne hala meydan okumakta” (New York Times) oluşunu bir türlü anlayıp kavrayamıyordu. Ne var ki içine düştüğü bataklık derinleştikçe, çaresizliği arttıkça gerçekleri de saklayamaz oldu: “Komünistler, Vietnam'da bir ihtilalci fikrin tohumunu atmışlardır. Bu ise bizim bilmemezlikten gelmemiz, bombalamamız, ya da bastırmaya kalkmamızla yok edilemez. Fikirler, bu çeşit metodlarla öldürülecek şeyler değildir.”
Gerçekten de, ne uçaklardan yağdırılan tonlarca bomba, ne kurulan “stratejik köyler”, ne özel timler ve sivil halka dönük katliamlar, ne köy yakmalar ve işkenceler, ne de milyonlarca insanı yakıp kavuran Napalm bombaları, tüm bunlar onurlu Vietnam halkına boyun eğdiremedi. Tersine, emperyalist dünyanın mutlak hakimi ve jandarması olan ABD, kurtuluş mücadelesi veren bu mazlum halkın kahramanca direnişi karşısında tarihin en utanç verici yenilgilerinden birini yaşadı. Savaş, 30 Nisan 1975'te ABD işgal güçlerinin Vietnam'dan kaçması ve Vietnam kurtuluş devriminin tam zaferiyle sonuçlandı.
Ancak Vietnam devriminin önemi kendisinden ötedir. Ho Şi Minh'in devrimci önderliği altında gelişen ve uzun yıllar sonra zafere ulaşan Vietnam halkı, ezilen halkların ulusal kurtuluş için giriştikleri mücadelenin sembolü olmuştur. Dahası, Vietnam Devrimi'nin sarsıcı etkisi batı ülkelerindeki ‘68 gençlik hareketinin radikal bir toplumsal harekete dönüşmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Hiçbir güçle bastırılamayan Vietnam kurtuluş mücadelesi, emperyalist dünyanın suratında bir şamar gibi patlamış ve ezilen halklar için büyük bir moral ve esin kaynağı olmuştur. Emperyalist dünya için yarattığı kabus ise “Vietnam sendromu” kavramı ile siyasal literatüre girmiştir. O günden bugüne şu veya bu ülkeye yönelik emperyalist müdahale ve işgal girişimleri, “Vietnam batağına batmak” olarak nitelenir hale gelmiştir.
Bu bile Vietnam ulusal kurtuluş mücadelesinin ve onun Amerikan emperyalizmine karşı kazandığı büyük zaferin tarihsel anlamını ve önemini anlatmaya yeter.
Robert
Elinde bir demet çiçek tutan küçük kız
bu taşıdığın kaçıncı ölüm
Vietnam'da, Saygon'da
Senin gibiler arttıkça küçük kız
değişecek bu şehrin ismi
-Ho Amca diyecekler-
bu demet demet çiçeklerin ürettiği
tabut tabut ölülerin ülkesinin
hikayesinde
.............
Adı Robert, kısa sarı saçları
ve çocuksu yüzünden fırlayan mavi gözleriyle
evrensel bir heyecan duyuyor
-bu yeşil ufukta- kaybolmuş bir edayla
Cebinde liseden beri tek aşkı Suzan
-biraz sararmış gibi ya fotoğrafı varsın olsun-
Suzan hep umut oldu Robert'e
Bırakıp da gitmek istemiyordu ya işte
Biraz işsizlik, biraz kolay para
-birkaç on bin km. uzağa yolladı Kansaslı Robert'i
Suzan'la Robert'in hep hayali idi
küçük bir ev, eskimemiş bir Ford
Hep küçük şirin bir kızları olsun isterlerdi
Şu çiçeklerin arasıdaki küçük esmer kız gibi
Hep hayali idi küçük kızlarının boynuna
boylu boyunca atlaması
Tıpkı şu şirin, esmer kızın şimdi Robert'in
kucağına atlaması gibi
Kız elindeki çiçek demetini
Robert'in sırt çantasına taktı.
Ve yabancıya hızla yakınlaşması gibi
Bir tezcanlılıkla uzaklaştı.
Robert
-“Böyle sıcak bir yerde böyle güzel çiçekler” dedi kendi kendine
Ve koklamak ister gibi çekti çiçekleri sırt çantasından
Küçük bir patlamayla parçalandı Robert
3. Takım 4. Tim'den er Robert
Parçalanan ve kavrulan biraz er Robert'ti
Biraz şu ev, biraz şu Ford
Yoo onu öldüren
küçük, esmer, şirin köylü kızının verdiği
çiçek demetine saklanmış bomba değildi
-hani annesinin evde yaptığı-
Onu öldüren kendi hayali kızıydı
Zira bilinir
Sahte olacak Amerikan düşleri için
yanan köylüler üzerinden yaşamaktansa
Hiç doğmamak yeğdir
Çocuklar kimi seveceğini bilir ve kimi affedebileceğini
Esmer kızla Robert'in hayali kızı haklıydı
3. takımın o iki dağ köyünü yakışından beri
Çocuklar yıkılmış Vietnam köyleriyle yanmış bedenler üzerine
kurulu yalan yaşamlardansa
Hayali kalmayı ve doğmamayı tercih ederler.
Ümit Altıntaş