Sovyet yurtseverliğinin gücü - J. V. Stalin

Sovyet yurtseverliği gücünü, temelinde yatan ırksal ya da ulusal önyargılardan değil; halkın Sovyet vatanına duyduğu derin bir bağlılıktan, ülkemizdeki bütün ulusların emekçilerinin, kardeşçe birliğinden almaktadır. Sovyet yurtseverliği halkların ulusal gelenekleriyle, Sovyetler Birliği emekçilerinin ortak yaşam çıkarlarını uyum içinde birleştirmiştir. Sovyet yurtseverliği bölücü değildir, tersine: ülkemizin bütün ulus ve halk gruplarını kardeşçe bir aile halinde içiçe geçirmiştir. Sovyetler Birliği halklarının sarsılmaz ve giderek güçlenen dostluğunun temeli budur.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 09 Mayıs 2020
  • 19:04

Anti-faşist zaferin 75. yıldönümü…

Sovyet yurtseverliğinin gücü

J. V. Stalin

 

Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin 27. Yıldönümü vesilesiyle Moskova Emekçi Milletvekilleri Sovyetleri'nin, Moskova Kenti Parti örgütleri ve Toplumsal örgütleriyle yaptığı ortak tören oturumunda (6 Kasım 1944) Devlet Savunma Komitesi Başkanı olarak Stalin’in sunduğu Rapor’dan...
(Başlığı biz koyduk- KB)

 

(…)

2- Anavatan Savaşı’nda Sovyet halkının kahramanlığı

Eğer Kızıl Ordu vatanına karşı görevini yerine getirmiş ve Almanları Sovyet topraklarından sürmüşse, bu bütün ülkemizin, ülkemizin bütün halklarının onun arkasında olduğu ve özveriyle onu desteklemesi sayesinde gerçekleştirilmiştir. Bütün Sovyet insanlarının, bütün işçiler, köylüler, kafa işçileri, parti ve devlet organlarımızın yönetici çalışması, geçtiğimiz yıl “her şey cephe için!” şiarı altında yürütülmüştür.

Geçtiğimiz yıl endüstride, tarımda, ulaştırma işlerinde elde edilen yeni başarılarla, savaş ekonomimizin yeni bir atılım yapmasıyla karakterize olmaktadır.

Savaşın dördüncü yılında fabrikalarımız, savaşın başlangıcında üretilen miktardan kat kat daha fazla tank, uçak, top, bomba ve cephane üretmektedir. Tarımın yeniden kurulmasında en zorlu dönem geride bırakılmıştır. ülkemiz Don ve Kuban bölgesinin verimli tarlalarına yeniden kavuştuktan, Ukrayna kurtarıldıktan sonra, tarımımız yaralarını hızla sarıyor. Sovyetler Birliği demiryolları, başka bir ülkenin ulaştırma işlerinin zor üstesinden gelebileceği bir yüke dayanmıştır. Bütün bunlar Sovyet devletinin ekonomik temelinin, düşman devletlerin ekonomik temelleriyle kıyaslanmayacak kadar dayanıklı olduğunu kanıtladığını göstermektedir.

Ekim Devrimi'nin yarattığı sosyalist toplum düzeni halkımıza, ordumuza, büyük, üstesinden gelinmez bir güç vermiştir. Savaşın ağır yüklerine, ülkenin büyük ve ekonomik açıdan önemli bölgelerinin geçici olarak Almanlar tarafından işgal edilmesine rağmen, Sovyet devleti savaş süresince cepheye silah ve cephane gönderilmesini kısıtlamamış, tersine her geçen yıl artırmıştır. Bugün Kızıl Ordu'nun elinde bulunan tank, top, ve uçak sayısı Alman ordusununkinden az değil, fazladır. Savaş araçlarımızın kalitesi ise düşmanınkilerden üstündür. Kızıl Ordu'nun uzun ve zorlu bir teke tek mücadelede faşist birlikler karşısında zafer elde etmesi gibi, Sovyet vatanının emekçileri de Hitler Almanyası ve suç ortaklarıyla kavgada düşmana karşı ekonomik bir zafer kazanmışlardır. Sovyet ülkesinin insanları gerekli olan bir çok şeyden feragat ettiler; cepheye daha fazla gönderebilmek için bilerek ağır maddi yoksunlukları göze aldılar. Bugünkü savaşın benzersiz zorlukları Sovyet halkının demirden azmini ve yiğit ruhunu çökertmemiş, bilakis daha da çelikleştirmiştir. Halkımız haklı olarak kahraman halk şanını elde etmiştir.

İşçi sınıfımız zafer için bütün gücünü harekete geçiriyor, durmaksızın üretim tekniğini mükemmelleştiriyor, endüstri kuruluşlarının üretim kapasitelerini yükseltiyor, yeni fabrikalar ve işletmeler kuruyor. Sovyetler Birliği işçi sınıfı bugünkü savaşta bir emek kahramanlığı gerçekleştirmiştir.

Aydınlarımız, teknik ve kültürde cesaretle yenilikçiler olarak ortaya çıkıyor, modern bilimi başarıyla geliştiriyor ve bilimsel kazanımları yaratıcı biçimde Kızıl Ordu için silah üretimine uyguluyor. Sovyet aydınları, yaratıcı çalışması sayesinde düşmanın ezilmesine paha biçilmez katkılar yapmıştır.

Bir ordu modern silahlara sahip olmaksızın savaşamaz, zafere ulaşamaz. Fakat ekmek ve gıda maddesi olmaksızın da savaşamaz, zafere ulaşamaz. Kızıl Ordu savaşın dördüncü yılında kollektif köylülerin gösterdiği özen nedeniyle, gıda maddesi sıkıntısı çekmiyor. Kadın ve erkek kollektif köylüler, işçi ve aydınlara gıda maddesi, endüstriye ise hammadde üretiyor, cephe için silah ve askeri malzeme üreten fabrika ve işletmenin normal çalışmasını sağlıyorlar. Kollektif köylülüğümüz, düşmanı yenmesi için Kızıl Ordu'ya destek vererek vatanına karşı görevini aktif ve bilinçli biçimde yerine getiriyor.

Fabrika ve işletmelerde Kollektif çiftliklerde ve Sovyet çiftliklerinde çalışmanın ana yükünü omuzlarına almış Sovyet ülkesi kadınlarıyla mükemmel gençliğimizin sergilediği emek kahramanlığı da tarihe geçecektir. Vatanın onuru ve bağımsızlığı için Sovyetler Birliği'nin kadınları, genç kızları ve erkekleri emek cephesine cesaret ve kahramanlık gösteriyorlar. Vatanı faşist Alman barbarlara karşı koruyan baba ve oğullarına, koca ve kardeşlerine layık olduklarını kanıtladılar.

Sovyet yurttaşları cephe gerisindeki emek kahramanlıklarının ve cephedeki savaşçılarımızın hiç sönmeyen kahramanca eylemlerinin kaynağında alev alev yanan ve yaşam veren Sovyet yurtseverliği yatıyor.

Sovyet yurtseverliği gücünü, temelinde yatan ırksal ya da ulusal önyargılardan değil; halkın Sovyet vatanına duyduğu derin bir bağlılıktan, ülkemizdeki bütün ulusların emekçilerinin, kardeşçe birliğinden almaktadır. Sovyet yurtseverliği halkların ulusal gelenekleriyle, Sovyetler Birliği emekçilerinin ortak yaşam çıkarlarını uyum içinde birleştirmiştir. Sovyet yurtseverliği bölücü değildir, tersine: ülkemizin bütün ulus ve halk gruplarını kardeşçe bir aile halinde içiçe geçirmiştir. Sovyetler Birliği halklarının sarsılmaz ve giderek güçlenen dostluğunun temeli budur. Aynı zamanda Sovyetler Birliği halkları ülke dışındaki halkların haklarına ve bağımsızlıklarına saygı göstermektedir; komşu devletlerle barış ve dostluk içinde yaşamaya hazır olduğunu her zaman göstermiştir. Devletimizin özgürlük yanlısı halklarla giderek gelişen ve güçlenen ilişkilerinin temeli budur.

Sovyet ülkesinin insanları Alman işgalcilerinden başka bir ulustan olduklan için değil, halkımıza ve öteki özgürlük yanlısı halklara sonsuz, acılar ve mutsuzluklar getirdikleri için nefret ediyorlar. Halkımız şu özdeyişi çok kullanır: “Kurt boz olduğu için değil, koyunları yediği için sopalanır.

Alman faşistleri insanlık düşmanı ırk teorisini ideolojik silah olarak baştacı ettiler; canice bir milliyetçilik ilan ederek, bununla boyunduruk altına alınan halklar üzerinde Alman işgalcilerinin egemenliği için moral ve politik önkoşulları yaratabileceklerini sandılar. Ne var ki Hitler faşistleri tarafından uygulanan ırklar arası nefret, gerçekte faşist Alman devletinin iç zayıflığı ve dış politikada tecrit olmasının kaynağı haline geldi. Hitlerci haydutlar bloğunun çökmesine neden olan faktörlerden biri ırkçılık ideolojisi ve politikasıdır. Alman emperyalistlerine karşı sadece boyunduruk altına alınan Fransa, Yugoslavya, Polanya, çekoslovakya, Yunanistan, Belçika, Danimarka, Norveç ve Hollanda halklarının değil, aynı zamanda bir zamanlar Hitlerin uyduları olan İtalyanlar, Romenler, Finler ve Bulgarların da ayağa kalkması rastlantı olarak değerlendirilemez. Hitler kliği uyguladığı yamyam politikasıyla dünya halklarını Almanya'nın karşısında yer almaya itmiş, bu arada "üstün Alman ırkı" genel bir nefretle karşı karşıya kalmıştır.

Savaş süresince Hitler faşistleri sadece askeri değil, aynı zamanda moral ve politik yenilgiler de almışlardır. ülkemizde yerleşmiş olan bütün ırkların ve ulusların eşitliği ideolojisi, halklar arası dostluk ideolojisi, Hitlerci faşist ideolojinin cani milliyetçiliği, ırkçılığı karşısında tam bir zafere ulaşmıştır.

Anavatan savaşının muzaffer sonuna doğru gittiği bugün, Sovyet halkının tarihi rolü bütün büyüklüğüyle ortaya çıkıyor. Artık herkes Sovyet halkının, özverili mücadelesiyle Avrupa medeniyetini faşist katliamdan kurtardığını kabul ediyor. İnsanlık tarihi önünde Sovyet halkının gösterdiği büyük yararlılık budur.

(…)

(J. V. Stalin, Eserler, Cilt 14, s.390-394, İnter Yayınları)