TTB'den 'Kompozit Doku Nakilleri' raporu

  • Arşiv
  • |
  • Siyasal Gündem
  • |
  • 12 Haziran 2012
  • 14:30

(12.06.12) - Türk Tabipleri Birliği’nin ilgili uzmanlık dernekleriyle birlikte hazırladığı “Kompozit Doku Nakli Raporu” bugün (12 Haziran) düzenlenen basın toplantısıyla paylaşıldı. Basın toplantısına TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, TTB Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu (UDEK) Sekreteri Dr. Dilek Aslan, Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği'nden Dr. Sühan Ayhan, Türkiye Psikiyatri Derneği'nden Dr. Behçet Coşar, El ve Üst Ekstremite Cerrahisi Derneği'nden Dr. Sinan Bilgin katıldılar.

Raporun, son dönemlerde Türkiye'de farklı nedenlerle gündeme gelmiş olan kompozit doku nakilleri konusunda Türk Tabipleri Birliği tarafından hekimliğe ve kamuoyuna duyulan sorumluluk nedeniyle hazırlandığını vurgulayan TTB Başkanı Eriş Bilaloğlu, organ nakliyle ilgili her tartışmanın organ bağışlamayı olumsuz etkilememesi ve gösterenleri, yakınlarını incitmemesi gerektiğini hatırlattı.

Hasta açısından kompozit doku naklinin ancak tüm tedavi seçenekleri tükendikten sonra verilmesi gereken bir karar olduğunun altını çizen Bilaloğlu, hastaların, görünümle birlikte ciddi işlevsel kayıpları olduğu takdirde böylesine riskli bir işlem uygulanabileceğini bilmeleri uyarısında bulundu.

Nakiller konusunda çeşitli hatırlatmalar ve uyarılarda bulunan Bilaloğlu şöyle konuştu:

“Kompozit doku nakli işlemi, psikiyatrik, immünolojik, metabolik, hastanın genel sağlığı, sosyolojik, etik yönleri olan ve ameliyat sonrası yoğun bakım ve uzun süreli rehabilitasyona ihtiyaç gösteren tam uyumla çalışması gerek önemli bir ekip işidir.

Yüz ve kol-bacak nakilleri, nakil yapılan kişinin hayatını kurtarmak amacıyla değil, bağımsız yaşayabilmesini kolaylaştırıp hayat kalitesini artırmak için planlanan girişimlerdir.

Nakilde başarıdan söz edebilmek için alıcı vücut tarafından reddedilmemesi kadar fonksiyonel olarak da hastanın yaşamına katkıda bulunması gerekir."

Kompozit doku naklinin Türkiye gündemi için görece yeni, yeni olduğu için de bilimsel ve hatta sosyal gerekliliklerin de halen eksikliği olan bir konu olduğunu belirten Bilaloğlu, konunun halen tartışmalı, farklı görüşler olan yanlarının bilimsel platformlarda ele alınması, kamuoyu önünde bir reklam/tanınmışlık aracı olarak öne çıkan tartışmalara girmemeye özen gösterilmesi gerektiğini hatırlattı.

Açıklamanın sonuç bölümünde şunlar söylendi: “Sonuç olarak yüz ve uzuv nakli ameliyatları tıbbın geldiği noktada en üst düzey cerrahi girişimleri temsil eden ameliyatlardır. Bu ameliyatların ülkemizde başarı ile yapılıyor olması paylaşılmak istenen ve hepimiz açısından memnuniyet verici bir seviyedir. Ancak diğer nakillere göre medyatik açıdan çok ilgi çekici olan bu girişimler konusunda halkın doğru bilgilenmesi ve hasta güvenliği açısından bütün nakil adaylarının olası sorunlardan haberdar olmaları gerekmektedir. Basında çıktığı şekliyle maalesef mucize gibi algılanan kompozit doku naklinde kat edilmesi gereken halen uzun bir yol vardır. Durum böyle olduğu halde, kompozit doku nakilleri halk tarafından çok mutlu edici, sorunsuz, problemsiz tedaviler gibi algılanmaktadır. Bu algı yanlıştır ve düzeltilmelidir.”

Basın açıklamasında dile getirilen hatırlatmalardan bazıları şöyle:

* Organ ve doku veren ya da alan kişilere ait tüm kişisel bilgi ve veriler, kişinin özel yaşamına saygı ve mesleki gizlilik ilkeleri gereğince saklı tutulmalıdır. Alıcı ve verici ile ilgili tıbbi ve kimlik bilgilerinin mahremiyeti korunmalı; yazılı ve görsel kitle iletişim araçlarında hasta mahremiyetini çiğneyen, özel yaşamı sergileyen, hasta ve yakınlarının, ailenin korunmasını zedeleyen beyanlardan kaçınılmalıdır.

* Basın yayın organlarına yapılan açıklamalarda organ bağışını özendirici, kamuoyunu bilgisel temelde aydınlatıcı, hasta mahremiyetine saygılı ifadeler kullanılmalı ve halkın güveni kazanılmalıdır. Açıklamalar, merkezlerin reklamına yönelik ve ekipler arası rekabet izlenimi veren, hasta yararını göz ardı eden ifade ve eylemler içermemelidir.

* Ekstremite nakilleri, operasyon sırasında ve postoperatif dönemde komplikasyon ihtimalleri fazla olan ve hayat boyu uygulanacak bağışıklık sistemi baskılayıcı tedavi nedeniyle bazı riskleri içinde barındıran pahalı girişimlerdir. Kamusal sağlık otoritesi sağlık hizmetlerine ulaşımı güvence altına almalı, ameliyat sonrası tedavinin her koşulda sürdürülmesi gerekliliği nedeniyle kamusal güvencenin önemi özel olarak vurgulanmalıdır.