Emperyalist / Siyonist saldırganlığın stratejik hedefi

ABD emperyalizmi ile Batı dünyasının desteği ile İsrail, bölgedeki “gizli” gündeminin savaşını ısrarla sürdürse de bu saldırganlık, Filistin ve Lübnan halklarının direnişi karşısında er ya da geç bozguna uğrayacaktır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 09 Ekim 2024
  • 13:30

ABD emperyalizminin tam desteğiyle hareket eden siyonist İsrail’in, Lübnan topraklarını işgal saldırısı günlerdir sürüyor.

Gazze, Şam, Güney Lübnan ve Beyrut merkezine yönelik yoğun bombardımanlarla devam eden saldırılar, bölgedeki direniş güçlerinin cephe hattının sert cevabıyla karşılaşıyor. İşgalci siyonist çetenin hedefi, Lübnan’daki direnişi tamamen yok ederek bölge üzerindeki hâkimiyetini sağlamlaştırmak ve Filistin halkının direnişini kırmaktır. Ancak işgalci güçler, bekledikleri gibi kolay bir zafer elde edemeyeceklerini yaşayarak görüyor ve direnişin olanca sertliğiyle yüzleşiyorlar.

Siyonist işgalin Lübnan ve Gazze’deki “gizli” gündemi

İsrail'in bölgedeki saldırganlığının ardında, yalnızca askeri ya da siyasi değil, aynı zamanda ekonomik sebepler de yatmaktadır. Filistin ve Lübnan’daki zengin enerji kaynakları işgalin “gizli” hedeflerinin merkezinde yer alıyor.

Lübnan'ın deniz alanlarında daha önceden yapılan enerji keşifleri, ülkenin büyük ölçekli petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip olduğunu gösterdi. Tahminlere göre, Lübnan’ın deniz petrol rezervleri yaklaşık 865 milyon varil, deniz doğalgaz rezervleri ise 96 trilyon metreküp seviyesindedir. Bu miktarlar küresel enerji piyasasında önemli bir yer tutmasa da Lübnan gibi küçük bir ülke için büyük bir değer taşıyor. 

İsrail’in barbarca saldırılarının hedeflerinden biri de bu enerji kaynaklarını kontrol altına almaktır. Siyonistlerin Litani Nehri’ne kadar genişlemeyi hedeflemesi de yalnızca stratejik sınırlar yaratma çabası değil, bölgenin su ve enerji kaynakları üzerinde mutlak bir hakimiyet kurma hesabıdır aynı zamanda. 

Filistin’de ise özellikle Gazze açıklarında keşfedilen doğalgaz rezervleri büyük bir potansiyel taşıyor. Tahminen 1,6 trilyon metreküp doğalgaz rezervine sahip olan Gazze, İsrail’in ablukası ve sürekli saldırıları nedeniyle bu kaynaklardan bugüne kadar faydalanamadı. Gazze halkının bu zenginliği kullanmasını engelleyen İsrail, bölgedeki enerji kaynaklarını kontrol altında tutarak Filistin halkını ekonomik olarak da kuşatmaktadır.

Siyonist İsrail’in tarihsel saldırganlığı ve “Büyük İsrail” hayalleri

İsrail’in bugün Lübnan ve Filistin’e yönelik işgal çabaları, tarihsel olarak “Büyük İsrail” projesiyle ilişkilendirilse de merkezinde su, tarım ve enerji kaynaklarına el koymak var.  Siyonist devlet kurulduğu günden beri bölgedeki doğal kaynaklara el koymak için çeşitli saldırılar düzenlemiştir. 1919’da “Paris Barış görüşmelerinde” İsrail’in kurucuları tarafından sunulan bir haritada, kuzey sınırı olarak Litani Nehri çizilmişti. Ancak bu hayal, o dönem Sykes-Picot Anlaşması’na takılmıştı. Ogün masada elde edemediğini bugün emperyalist destekçileriyle birlikte gerçekleştirmek için soykırım eşliğinde Lübnan’ı işgal etmek istiyor. 

Litani Nehri hem stratejik bir su kaynağı hem de bölgenin tarımsal açıdan en verimli alanlarının bulunduğu bölgedir. İsrail’in bu bölgeyi kontrol etme isteği, yalnızca güvenlik gerekçeleriyle değil, aynı zamanda bölgenin ekonomik kaynaklarını gasp etme ve Lübnan’ı su kaynakları açısından bağımlı hale getirme amacı da taşımaktadır. İsrail’in bölgedeki saldırganlığı, Batı’nın bu işgali desteklemesi sayesinde daha da pervasız hale geldi. ABD ile Batılı emperyalistler İsrail’in yayılmacı emellerine hizmet ederken Lübnan ve Filistin halklarının yaşadığı zulmü ve soykırımı görmezden geliyor.

***

İsrail’in Lübnan’a ve Filistin’e yönelik saldırıları, uzun vadeli sömürgeci emellerini gerçekleştirme çabasıdır. Ancak bu saldırılar, bölgede güçlü bir direnişle karşılanmaktadır. Lübnan'daki direniş güçleri, işgalci İsrail ordusuna karşı büyük bir direngenlik gösteriyor.

Siyonistlerin Litani Nehri’ne kadar genişlemeyi hedefleyen kara harekâtı, beklendiği gibi hızlı bir “zafer” getirmemiş, getirmeyecek de. Direniş güçleri, İsrail işgaline olanca sertlikte yanıt vererek işgalci güçleri zor durumda bırakmaya devam ediyorlar. 

İsrail’in Lübnan ve Filistin’deki saldırılarının “gizli” gündemi, bölgedeki doğal kaynakları ve enerji yataklarını kontrol altına almaya ve stratejik hakimiyetini genişletmeye dayanıyor. Hem su hem enerji kaynakları üzerinde mutlak bir denetim kurmaya çalışan İsrail bölge halklarını ekonomik ve siyasi olarak baskı altında tutmayı hedefliyor. Ancak bu saldırılar, bölgedeki direnişi güçlendirmekten başka bir sonuç doğuramayacaktır. Terör odağı İsrail devleti, direnişi tamamen bastırmadan bölgedeki doğal kaynaklar üzerinde tam kontrol kuramayacağını ve bunun kolay yutulur lokma olmadığını-olamayacağını iyi bilmektedir. Kudurganca saldırganlığı ve vahşeti buradan da gelmektedir. 

Direnişin gücü ve halkların bu işgale karşı olan kararlılığı, İsrail’in 7 Ekim Aksa Tufanı hareketiyle çizilen “yenilmezlik” efsanesini ciddi şekilde tehdit etmektedir. 

ABD emperyalizmi ile Batı dünyasının desteği ile İsrail, bölgedeki “gizli” gündeminin savaşını ısrarla sürdürse de bu saldırganlık, Filistin ve Lübnan halklarının direnişi karşısında er ya da geç bozguna uğrayacaktır.

Siyonizmin emperyalist emellerine karşı, Lübnan ve Filistin halkları, direniş hattında kenetlenerek işgalci saldırılara karşı direnirken, savaşa ve emperyalist işgallere karşı emperyalist metropollerde büyüyerek sokağa taşan kitleler Siyonistlerin ve onların destekçilerinin başını ağrıtmaya, direnen halklara da moral-motivasyon olmaya devam edecek ve direnen halklar kazanacaktır.