Sermayeye bağımlı 'İnsan Hakları Kurumu'

  • Arşiv
  • |
  • Siyasal Gündem
  • |
  • Sosyal sorunlar/saldırılar
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • 23 Haziran 2012
  • 11:45

(23.06.12) - Sermaye hükümeti AKP meclisten geçirdiği kararla yeni bir "ileri demokrasi" maskesi yarattı.

“İşkence ve kötü muameleyle mücadele etmek, şikayetleri incelemek, insan haklarının korunmasına, ihlallerin önlenmesine yönelik çalışmalar yapmak” denerek tanıtılan İnsan Hakları Kurumu için mecliste kanun çıkarıldı.

Kanuna göre, kurum, kamu tüzel kişiliğine ve idari-mali özerkliğe sahip olurken özel bütçeli olacak. Kurumun bütçesi için 2012 mali yılı harcamaları, yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar Başbakanlık'ın 2012 yılı bütçesinde yer alan İnsan Hakları Başkanlığı'na ait ödeneklerden karşılanacak.

Başbakanlık bünyesiyle ilişkili olacak İnsan Hakları Kurumu'nun merkezi, Ankara'da kurulacak.

Kurum, yurtiçinde istenildiği kadar; yurt dışında ise sayısı 2'yi geçmemek üzere büro açabilecek.

Kuruma karar organı olarak Türkiye İnsan Hakları Kurulu tanımlanırken, biri Başkan, biri İkinci Başkan olmak üzere 11 üyeden oluşacak.

Kurul üyelerinden ikisi insan hakları alanında uzmanlaşmış kişiler arasından Cumhurbaşkanı'nca; 7'si Bakanlar Kurulu'nca seçilecek. Bir üye, öğretim üyeleri arasından Yükseköğretim Kurulu'nca; bir üye de 10 yıl avukatlık yapan avukatlar arasından baro başkanlarınca karalaştırılken Başkan ve İkinci Başkan, kurul üyelerince seçimle belirlenecek.

“sivil toplum kuruluşları, sendikalar, sosyal ve mesleki kuruluşlar, akademisyenler, avukatlar, basın mensupları ve alan uzmanları da kurul üyesi olabilecek nitelikteki kişileri yazılı olarak teklif edebilecek.” tanımıyla kendilerine 'sol' sıfatlı destekçilerde kurula eklenerek görüntü tamalanacak.

Kurulun bağımsızlığı için görev alacak kişilerin herhangi bir siyasi parti yönetiminede yer almaması veya istifa etmiş olması şartı konuyor. Yani mevcut sermaye hükümeti AKP ilgili kadrosunu istifa ettirerek kurulun başına geçirebilecek. Kaldı ki bağımsızlık tek başına üyesi olduğu parti ile tanımlanamaz. Sermaye devletinin tam kontrolünde, 'özel bütçeli' bir insan hakları kurulu baştan tarafsızlık kriterinden yoksundur. Bugün mevcut meclis insan hakları izleme komisyonu Ya da kurulan diğer alt komisyonlardan farklı bir işlevi olmayacaktır. Zaten amaç yen bir maskeyle demokrasi ve düzen içi çözüm hayallerini empoze etmektir.

“Bosna’da kadınlar tecavüze uğradı ama doğurdular.” diyerek kürtaj tartışmalarına dahil olan bir TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün örneği varken sermaye hükümetinin insan haklarından ne anladığı ortadadır.
Görevleriyle ilgili olarak suç işlediği ileri sürülen başkan, ikinci başkan ve üyeler yakalanamayacak, üstleri ve konutları aranamayacak, sorguya çekilemeyecek.
Bu maddeninse semaye düzeni içerisinde kime dokunulmazlık sağlayacağı bugünden bellidir. Faşist baskı ve terörün kendi burjuva huhukunun sınırlarını nasıl çiğnediği ortadayken bu kurul üyelerini korumaktan çok kendi adamlarını kormu işlevi görecektir.

Sermayenin çıkarlarına ederken hizmet faşist baskı ve terör ayyuka çıkıyor. Sermaye hükümeti de bunu gizleyen ve aklayan mekanizmaları devreye sokarak işçi ve emekçileri bir yandan kontrol altında tutmaya diğer yandan tepkileri bastırmaya çalışıyor.