Seçimlerden seçim beğen – Özgür Mumcu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 18 Haziran 2012
  • 04:03

Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2014’te yapılacağı kesinleşti. Ancak Abdullah Gül’ün tekrar aday olmasını engelleyen düzenlemenin iptal edilmesi, Gül’ü önümüzdeki iki-üç senenin iktidar oyunlarında önemli bir faktör haline getirdi.

Memlekette kısa süre içinde üç seçim yapılacak. Yeni anayasa tartışmalarının gideceği yöne bağlı olarak bir de referandum yapılması ihtimal dahilinde.
2014’te yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimi, 2015’te ise genel seçimler var. Yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçiminin çift sandıkla mı çözüleceği yoksa yerel seçimlerin bir ara kulislerde konuşulduğu gibi 2013 sonbaharına mı alınacağı ise henüz belirsiz.

Bu seçim ortamına ilerlerken bir yandan anayasa yapılmaya çalışılacak, öte yandan da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde zafer kazanmak için siyasi kamplaşma keskinleştirilmeye çalışılacak. Hem uzlaşma gerektiren anayasa çalışmaları hem de doğasında kamplaşma olan çift turlu cumhurbaşkanlığı seçim sürecini aynı anda yaşayacağız.

Bu iki durum ise birbiriyle ilgisiz değil. Cumhurbaşkanının yetkilerini ve hatta rejimin niteliğini anayasa değişikliği belirleyecek. Şayet anayasada başkanlık rejimine yakın bir düzenleme yapılamazsa Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmak arzusu muhakkak azalacaktır. Bu ihtimalde ise AKP tüzüğü Erdoğan’ın dördüncü dönem milletvekili ve dolayısıyla başbakan olmasını engelliyor. Erdoğan defalarca bir tüzük değişikliği yapmayacaklarını açıkça ifade etti.

Bu ifadesinin arkasında duracağını düşünürsek anayasada cumhurbaşkanının yetkilerinin arttırılma ihtimali çok yüksek. Meclis’teki uzlaşma komisyonunda bu yönde bir uzlaşma sağlanamazsa ne olacak? O vakit, uzlaşma değil cumhurbaşkanlığına yönelik kamplaşma siyaseti tercih edilebilir. AKP diğer partilerden de ikna edeceği bazı milletvekilleriyle istediği anayasayı Meclis’ten geçirebilir ve referanduma götürebilir.

Bir ihtimal ise şu: Ne anayasa ne AKP tüzüğü değiştirilir. Erdoğan cumhurbaşkanı seçilir. Genel seçimleri de AKP kazanırsa Meclis’teki AKP grubunun sadakatine sahip Erdoğan, yürütmeyi bir başbakanmışçasına yönetir. Bu durumda ise cumhurbaşkanı değil, başbakan sembolik bir konuma sahip olur. Ancak Yıldırım Akbulut örneğinde gördüğümüz üzere, en sadık zannedilenlerin dahi yetkileri az ancak siyasi etkileri fazla cumhurbaşkanlarına isyan edebileceğini biliyoruz. Alınması güç bir risk.
Bütün bu işleri karıştıran bir başka etken ise Gül’ün bir daha cumhurbaşkanlığına aday olabilecekken, genel seçimler 2015’te yapılacağı için 2014’te Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi halinde en azından hemen başbakan olamayacağı. Ancak başka bir isme bir senelik bir emanetçi başbakan pozisyonu öngörülebilir.
Karışık bir siyasi ihtimaller tablosuyla karşı karşıyayız. Bir gün uzlaşmanın, öbür gün kamplaşmanın gündeme damga vurmasının olağan karşılanması gereken bir döneme giriyoruz. Kürtaj meselesiyle yaşanan kamplaşma, AKP-CHP görüşmesiyle beliren nispi uzlaşma da bu dönemin ilk işaretleri olarak değerlendirilebilir.
Şöyle olursa böyle olabilir, böyle olursa şöyle olabilir diye sonsuza dek uzatılabilecek birçok bu yazıya benzer yazıyla hep beraber daralacağımız bir sürece giriyoruz. Hayırlısı.

Radikal / 18.06.12