İsrail: Buna faşizm derler – Michael Warschawski (*)

  • Arşiv
  • |
  • Filistin
  • |
  • İsrail
  • |
  • 13 Haziran 2012
  • 13:06

Alternatif Bilgi Merkezi (**) - 29 Mayıs 2012

Eskiler şöyle derdi eğer bir şey ördeğe benziyorsa, bir ördek gibi vaklıyorsa ve bir ördek gibi yürüyorsa - o halde bu bir ördektir. Benzer şekilde, eğer bir devlet bir faşist devlet gibi davranıyorsa, faşist yasalar çıkarıyorsa, sözcüleri faşist terimler kullanarak konuşuyorsa ve nüfusunun bir kısmı faşist bir şekilde tepki gösteriyorsa – o halde böyle bir devlet faşisttir demek mümkündür.

Yıllardır İsrail devletini tanımlarken “faşist” sözcüğünün kullanılmasına karşı uyardım. İsrail rejimi, her şeyden önce sömürgeci bir rejimdir, yerli nüfusu dışlayan ve onların ülkelerini ve topraklarını ellerinden alan sömürgeci düşünceler ile hareket eder. Faşizm terimin kullanılması, siyonist projenin ve İsrail devletinin sömürgeci karakterini yumuşatmaya hizmet ederdi.

Elbette hiç şüphe yok ki siyonist devlet sömürgeci özünü kaybetmedi, tam tersine Rodezya, 18. ve 19. yüzyıl Avustralyası ve batıyı fethinde Birleşik Devletler gibi devletlerle paylaştığı karakter özelliklerini daha da derinleştirdi. Ancak İsrail bugün onu bir faşist devlet olarak tanımlamayı haklı çıkaran süreçler geçirdi. Görüşüne göre, Alman faşizminin ve onun yönetimi altında yaşayan Yahudileri kırma projesinin kurbanlarının torunları, son on yıl boyunca bir ölümcül hastalık gibi gelişen bu faşist karakteristikleri nasıl teşhis edeceklerini bilmeleri beklenirdi.

Bir insan grubuna ilişkin “kanser” kelimesinin kullanılmasını mesela. Knesset (İsrail Parlamentosu -Ç.N.) üyesi Miri Regev (Likud Partisi'nden) bu yakınlarda İsrail'e iltica eden Afrikalı mültecileri tanımlarken bu kelimeyi kullandı. Bizim atalarımız, Naziler tarafından “kanser” diye tarif edilmişti ve bugün bile bu kelime, uluslararası faşist söylemin yabancılar(!) ve Yahudilerden bahsederken söyleminin merkezinde duruyor. Bir diğer karakteristik ise pogromlardaki artıştır: sağcı politikacılar tarafından, fakat aynı zamanda resmi söylem ve medya tarafından kışkırtılan bir güruh, “... ölüm!” sloganıyla bir azınlığa şiddetle saldırır. Büyük ebeveynlerimizin hikayelerini dinlemiş olanlar için ne kadar da tanıdık! Faşist hareket tarzından bir örnek daha: güçsüzleştirilmiş bir grubun bir diğerine karşı kışkırtılması.

Bir pogrom her zaman cinayete yol açar ve bu sadece bir zaman meselesidir. Saat işlemeye başladı. Milletvekili Micheal Ben Ari, “Araplara ölüm!” sloganıyla Doğu Kudüs'te pogromlarla yoluna başlamıştı ve bugün güney Tel Aviv'de “Sudanlılara ölüm!” sloganıyla kışkırtıcılık yapıyor... bu arada onların çoğu Sudanlı değil, Etiyopyalı'dır.

Ancak sığınmacılara yapılan bu faşist saldırının çoğumuzun ulusal ve kişisel tarihleriyle ilişkili bir tarafı da var: İsrail devleti zulümden kaçan veya Doğu Avrupa soykırımından hayatta kalan yüzbinlerce mülteci için bir sığınma devleti olarak kuruldu. 1947 Birleşmiş Milletler kararına (Filistin'in Arap ve Yahudi devletlerine bölünmesine karar verilen 181 sayılı BM kararı – Ç.N.) yol açan bu sığınmacı devlet konumudur ve uluslararası toplumun yüzbinlerce yerinden edilmiş insan ve Nazi yıkım projesinden hayatta kalanlar olmasaydı İsrail devletinin kuruluşuna destek vereceği şüphe götürür. Bu aynı mültecilerin ve hayatta kalanların torunları ve büyük torunları olan bizim gibilerin ister zulümden kaçıyor olsun ister açlıktan kaçıyor olsun bu mültecilere empati duyması beklenirdi.

Ne var ki bu sığınma devleti, güç söyleminin haklar söyleminin tamamen yerini aldığı ve empatinin yerine yabancılara nefretin geçtiği faşist bir devlet olmuştur. Burada zulüm yaşamışlığın diğer zulüm yaşayan kişilere yönelik illa ki empatiye yol açmayacağına dair ilave kanıta sahibiz. Geçen Perşembe günü, Yahudi bayramı Şavuot arifesinde, başbakanın Kudüs'teki meskeni önünde gösteri yapan elli kişiden az kişiydik, herkese Yahudi geleneğinin yabancılara sevgi gösterilmesine ilişkin buyruklarla dolu olduğunu hatırlattık. Birisine sadece onurlu değil, gerçek sevgiyle de muamele edin! Yerli halkın yerinden yurdundan edilmesi ve sürülmesi üzerine kurulan bir toplumun Afrika'dan bir mülteciye empati duyma yetisine sahip olduğu şüphe götürür ve Miri Regev bunun bir örneğidir. Regev, diğer Knesset üyelerinden daha fazla milletvekili Hanin Zuabi'ye (***) karşı kışkırtıcılık yaptı ve İsrail donanmasının Türkiye gemisi Mavi Marmara'ya yaptığı 2010 Mayısı'ndaki saldırının ardından onun ülkeden sürülmesini istemişti. Bugün aynı kadın Afrika'dan sığınmacılara karşı faşist bir dil kullanarak karşı çıkıyor ve kışkırtıcılık yapıyor. Doğrusu, bir neslin yüzü liderlerinin yüzüdür ve bugünlerde en iyisi aynaya bakmamak.

* Michael Warschawski, İsrail antisiyonist solunun önde gelen isimlerinden biridir. Türkçe'de Agora yayınlarından çıkan İsrail Toplumunun Krizi kitabı bulunmaktadır.

** Alternatif Bilgi Merkezi, insan hakları ve Filistin halkının hakları üzerine çalışan ilerici bir ortak Filistin-İsrail kurumudur. 1984 yılında kurulmuştur.

*** Hanin Zuabi, İsrail vatandaşlığına sahip Filistinliler'in Knesset'teki on bir temsilcisinden biridir. Zuabi, 2009 seçimlerinde Filistinli solcu Balad (Ulusal Demokratik Kongre) partisinin listesinden seçilmiştir. Zuabi, Filistinli bir partiden İsrail parlamentosuna giren ilk Filistinli kadın milletvekilidir. 2010 yılında Mavi Marmara gemisiyle Gazze'ye yönelik ablukayı kırmaya çalışan Özgürlük Filosu'na katıldı. İsrail ordusunun katliamından sağ kurtulan Zuabi'nin birçok parlamenter ayrıcalığı elinden alındı.

Alternatif Bilgi Merkezi sitesinden kizilbayrak.net için çevrilmiştir.

http://www.alternativenews.org/english/index.php/news/opinion/4440-israel-its-called-fascism-.html