Görüyoruz! Duyuyoruz! Biliyoruz! Teşhir ediyoruz!

  • Arşiv
  • |
  • Siyasal Gündem
  • |
  • Zindanlar
  • |
  • 23 Haziran 2012
  • 14:24

Urfa Hapishanesi'nde isyan değil katliam var!

16 Haziran gecesi Urfa Hapisanesi’nde yaşanan katliamda 13 tutuklu/hükümlü ölmüş, 5 tutuklu/hükümlü ağır yaralanmış ve sayısız tutuklu/hükümlü ise dumandan zehirlenmiş/etkilenmiştir. Katliamın peşi sıra Başbakan, Adalet Bakanı, Vali ve Hapishane Müdürü tutsakların kavgaları neticesinde isyanın çıktığını, sorumluların bizzat ölen ve yaralananlar olduğunu, koşullara ilişkin bugüne kadar hiçbir şikayet gelmediğini belirterek yaşananları sıradanlaştırmaya çalışmışlar ve bu katliamı da fırsata çevirerek tutsakları sürgün sevklerle bir kez daha cezalandırmışlardır.

Katliamın hapishanelerde duyulmasının ardından Antep, Adana, Osmaniye, Ceyhan ve Karaman’ da tutuklu ve hükümlülere destek ve siyasi iktidarı protesto amaçlı isyanlar çıkarılmış ve Türkiye hapishanelerinin gerçeği olan yoğun baskı ve işkence boyutuna varan koşullar teşhir edilmeye çalışılmıştır.

Türkiye’nin hapishaneler tarihi katliamlar, işkenceler ve ölümler tarihidir. Ülkenin dört bir yanında bit gibi artan hücre tipi hapishanelerin koşullarına bakıldığında ise insanlık dışı bir uygulama söz konusudur. Urfa Hapishanesi’de olduğu gibi aslında 3 kişilik olan hücrelere ek ranza konularak 6 kişilik hücreler halinde getirilmiş bu da yetmeyince 6 kişilik hücrelerde 18 tutuklu ve hükümlü yerlerde yatmak suretiyle zorla yaşamak zorunda bırakılmışlardır. Hücrelerde kişi başına 80 cm düştüğünü, sıcak suyun günde bir saat, soğuk suyun ise günde birer saatten olmak üzere toplamda 4 saat verildiğini de ekleyelim. Bu 18 tutsağın duş alma, çamaşır ve bulaşık yıkama, temizlik yapma zorunlulukları düşünüldüğünde, yerde yattıkları ve birbirlerine bir kol mesafesi bir arada bulundukları düşünüldüğünde koşulların nasıl işkence boyutuna geldiğini anlamak güç olmasa gerek. Örnek Urfa Hapishanesiyle sınırlı değil, ülkenin her yerindeki hapishanelerdeki uygulamalar ve koşullar birbirlerine eş değerde. Yanı başımızdaki Bakırköy Kadın Hapishanesi’nde dahi 12 kişilik koğuşlarda 35 kadın tutsak zar zor yaşamaya çalışmakta…

Yeni F Tipi hücre hapishanelerin çok yakında açılacağını müjdeleyen Adalet Bakanı esasen katliamı sahiplenmekte ve tarih boyunca hapishanelerin siyasi iktidarların saldırılarının başat hedefi olduğunu ve olmaya da devam edeceğini ilan etmektedir. Çünkü sınıfa mesaj en net bu katliamlarla verilmektedir. Çünkü içerde, dışarda saldırganlık hızla devam edecektir. Her hapishane katliamını fırsata çeviren siyasi iktidar bu katliamla da yüzlerce sürgün sevki meşrulaştıracak ve yeni açılacak F Tipi hücre hapishanelere karşı oluşabilecek kamuoyu baskısını böylece absorbe edecektir. Hatırlanırsa geçen aylarda ring aracının içinde diri diri 5 tutuklu ve hükümlünün yanmasının hemen ardından mahkemeye gitmeden ifade alımı yasalaşmış ve bu katliamıda siyasi iktidar hanesine elde edilmiş bir mevzi olarak yazdırmıştı.  

Hapishanelerin öznel koşulları ve çözüm önerileri değerlendirilirken TCK, Ceza İnfaz Yasası ve Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin birlikte değerlendirilmesi şarttır hatta bu değerlendirmelerin birlikte yapılması bir zorunluluktur.

Adalet Bakanı’nın yapmış olduğu açıklamaya göre Türkiye’de 36 bin tutuklu ve hükümlünün olduğu, son bir yılda 27 bin kişinin tutuklandığı ve 12 bin siyasi tutuklu ve hükümlünün bulunduğu da istatistiki bilgiler arasında yer alıyor. Belirtmekte fayda var ki, 12 bin siyasi tutsakla dünyanın en çok “terörist” yaftasıyla tutuklamada T.C. ilk sırayı çekiyor.  Son bir yılda 27 bin kişinin tutuklanmasının ise en net ifadesi şudur; tutuklama bir tedbir modeli değil bir infaz modelidir.

Bu model ceza yargılamasında CMK 100. ve devamı maddelerin yeterince değerlendirilmeksizin son derece subjektif, gerekçelendirilmeyen, delil olmaksızın ve başka saiklerle yapılan tutuklamalara delalettir. Çözüm; burjuva hukukunu dahi tanımayarak pervasızca gerçekleştirilen bu tutuklama terörüne bir an önce son verilmesi, TCK’dan evrensel ceza normlarına aykırı bir biçimde Düşman Alman Hukuku’ndan devşirilen maddelerin çıkarılması, Ceza İnfaz Yasası’nın tamamen kaldırılarak temel hak ve özgürlüklere ve insanlık onuruna yaraşır bir Ceza İnfaz Yasası’nın hazırlanması, Terörle Mücadele Kanunu’nun ve  Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin tümden kaldırılması ve hali hazırda tutukluların derhal salıverilmesi ve yapımına devam eden hapishanelerin açılmamasından ve hapishanelerde işkenceye varan koşulların insanileştirilmesinden geçmektedir. Aksine bu yasalardaki geçici değişiklikler, Özel Yetkili Mahkemelerin tabelalarının indirilerek karartılan/yaratılan delillerle yargılamaların, soruşturmaların, tutuklamaların aynen devam etmesi hiçbir zaman çözüm olmayacaktır. Aksine fay hattında biriken sınıfsal kin patlamaya hazır bir bomba gibi birikecek ve elbet patlayacağı bir mecra bulacaktır.

Av. Zeycan Balcı Şimşek