Bu vatanın ekmeğini yemek... bu vatanın emeğini yemek! - Umur Talu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 15 Haziran 2012
  • 08:09

DERLER ki, aslanın ağzındadır ekmek, fakat esasında aslan filan yoktur.

Palavradır.

Aslan; kasadır, bankadır, muhasebedir, borsadır. Aslan; maden ocağının yedi kat altıdır, şantiyede naylon çadırdır, atölyenin kadın işçiler üstüne kilitli kapısı, ekmeği hak etsinler diye kadın işçilerle sele sürülmüş servis aracı, bankada sürgün tehdidi, orduda oda hapsi, 12 yaşında Fatma iken koyunun memesi, süt kızlara toplu mezar kamyon kasası, tersanede cereyan çarpması, bebeğini ısıtmak için sığındığın 6 liralık odun ile lastik parçası, hayatını infaz ettiğin idam sehpasıdır.

İşsizlik korkusu, işsiz ordusu, açlık korkusu, yoksulların önce birbirine düşmanlığıdır.

Darbelerin yuttuğu, demokrasiye geçişin üstüne yattığı, cumhuriyet ve demokrasi allamelerinin kesip attığı haklardır.

Doğduğun yeri terk edip doyduğun yer aramak için gurbete, göçe sürülmek, sürünmek; sıla özlemi, yurt özlemi, insanlık özlemi, özlem dibinde boğulmaktır.

Kıl çadırdan naylon çadıra, itilmişlikten aşağılanmaya, ağadan beye, şüpheden cepheye düşe kalka koşmak, kalkamayıp hep düşmektir.

Bir de bu vatanın kendisini yemek vardır.

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan, bir kısrak gibi uzanan cenneti yemek vardır.

Dörtnala gelip uzak yakın her köşeden, bir kasa gibi uzanan bu ganimeti yutmak vardır.

Vatanı yiyenler genellikle, sık sık "Bu vatanın ekmeğini yiyenler" diyenlerdir.

Toprağını yerler, denizini yerler, koyları yerler, oyları yerler, rantları yerler.

Ve kibirle, vatanın kıt kanaat ekmeğini yiyen ama onlardan farklı şeyler diyenlere lanet ederler.

İsimleri cumhuriyetçi, kıyafetleri haki...

Yahut sıfatları muhafazakâr, liberal, demokrat; kıyafetleri laci olabilir...

Nasıl giyinip giyinmeyeceğini, neye inanıp inanmayacağını, ne düşünüp düşünmeyeceğini, ne yazıp yazmayacağını, ne okuyup okumayacağını, neye güvenip güvenmeyeceğini, neyle övünüp övünmeyeceğini, milli protokol dibindeki insan yerini, damarlarındaki kanı, dostunu düşmanını, tarihini talihini, yolunu yolculuğunu, önünü sonunu, enini boyunu, sopunu soyunu onlar tayin eder, onlar buyurur! . Bu vatanın ekmeğini yapmak vardır.

Bu vatanın ekmeğini yemek vardır. Bir de bu vatanın ekmeğini yapan ve kıt kanaat yiyenlerin ekmeğini almak; bizatihi onları yemek, onları yiyip bitirmek...

Onları yedikçe bitiremeyecek, tükettikçe yerine fazlasını koyacak; silah altına, toprak altına, ucuz emek-ucuz yemek tadında dolduracak kadar çoğalmalarını istemek vardır.

Bu vatanın ekmeğini yapan ve karınca kararınca ekmeğini yiyenler...

Her cepheden, her tıynetten, her cins kibirden, her tür itaat ve biat buyruğundan başlarını kaldırıp bir ötekini, kendindeki "emekçiyi, ekmekçiyi" görmedikçe...

Fırın aynı fırın...

Tezgâh aynı tezgâh kalır!

Haber Türk / 15.06.12