'84 Ölüm Orucu Direnişçileri ölümsüzdür!

  • Arşiv
  • |
  • Sol Hareket
  • |
  • Devrimciler
  • |
  • 14 Haziran 2010
  • 08:29

 Devrim ve sosyalizm kavgamızda yaşıyorlar!

Haziran…Dört kızıl karanfilin toprağa düştüğü ay. Haziran… Ölüm oruçlarında yaşamak ve yaşatmak sevdasıyla devrim uğruna ölmesini bilenlerin hücre hücre tarih yazdıkları ay.

26 yıl önce bugün faşist cuntanın zindanlarında tarih, görkemli bir direnişe tanıklık etti. 1984, yediği yoksul eti, içtiği kan olanlara devrimci tutsakların büyük siyasi bir darbe vurmasına sahne olduğu bir yıl oldu… Çünkü, 1984 Ölüm Orucu, yalnızca 75 gün sürmesiyle değil, etkisinin yıllarca sonraya uzanmasıyla da uzun soluklu tarihsel bir direniştir.

12 Eylül faşizmi, tüm işçi ve emekçileri teslim almak için var gücüyle devrimci tutsakları teslim almaya çalışıyordu. Bunun için 1982 ortalarında zindanlarda Tek Tip Elbise (TTE) uygulamasını gündeme getirildi. TTE'lerin devrimci tutsaklara giydirilmesi, “kişiliksizleştirme”nin, devrimci tutsakları inançlarından uzaklaştırmanın en önemli adımı olacaktı.

TTE'leri giydirmek için işkenceler, yaptırımlar, yasaklar alabildiğine yoğunlaştırıldı. Sorun, TTE'yi giyip giymemenin ötesindeydi. Sorun, devrimci kimliğin ve devrimci inançların savunulmasıydı. İşte o koşullarda TTE saldırısını püskürtmek için o güne kadarki direniş biçimlerini aşan bir direniş ortaya koymak gerekiyordu.

Devrimci Sol ve TİKB tutsakları Abdullah Meral, Haydar Başbağ, Hasan Telci ve Fatih Öktülmüş bedenlerini açlığa yatırıp zulmü yenecekleri günlere doğru koşmaya başladılar. Direniş başlar başlamaz tutsaklara yönelik saldırılar da başladı. Ama düşman yanılmıştı. Boşunaydı çabası. Direnişin sıcaklığı tüm ülkeye ve giderek dünyaya yayılıyordu. Ölüm koşusuydu artık bu direniş. Devrimci davaya bağlılık bu direnişte sınanarak somutlanacaktı.

Onlar, 12 Eylül karanlığını yaran ışık huzmeleri oldular. Önce hapishaneyi kafasında taşıyanlarla hesaplaştılar. Yılgınlara, kaçkınlara, yozlaşma çukurunda debelenenlere inat, inanç olup yol gösterdiler. Dört duvar arasını yıkılmaz bir direniş odağına çevirdiler.

Onlar, zulmün önüne barikat ördüler. Asla söndürülemeyecek bir direniş meşalesi yaktılar. Cuntanın terörü altında ezilen işçi ve emekçi kitlelere direniş mesajları ulaştırarak cuntanın geriletilebileceğini ve yenilebileceğini gösterdiler.

Onlar; faşist cuntaya karşı alınlarına takılan kızıl bandlarıyla birer birer tereddütsüzce ölümü kucakladılar. Tohum olup saçıldılar toprağa. Faşist cuntaya karşı filizlenen isyanın zindanlardaki ilk simgeleri oldular.

Onlar, bugün devrim ve sosyalizm kavgamızda yaşıyorlar ve yaşayacaklar...