8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde dünyanın dört bir yanında kadınlar, pandeminin ağırlaştırdığı sorunlar ile birlikte baskı, şiddet ve eşitsizliklere karşı alanlara çıktılar. Türkiye’de ve dünyada 8 Mart, yaygın, kitlesel ve coşkulu eylemlere tanıklık etti. Kadınlar sokaklarda, meydanlarda, direniş alanlarında seslerini yükselttiler, taleplerini haykırdılar.
Boğaziçi eylemlerinin ruhu ve coşkusu 8 Mart’ta...
Ülkemizde pandeminin fırsata çevrilmesiyle, emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları daha da ağırlaştırıldı. Güvencesiz ve esnek çalışma yaygınlaştırıldı. Ücretsiz izinler, Kod 29 adı altında keyfi işten çıkarmalar, kısa çalışma ve ücret gaspları ile kölelik zincirleri daha da kalınlaştırıldı. Eğitim ve sağlık hakkına erişim iyice güçleşirken, kadınların kazanılmış hakları tırpanlandı. Pandeminin yarattığı atmosferde artan kadına yönelik şiddete davetiye çıkartan adımlar atıldı.
Salgını yönetemeyen, derinleşen çok yönlü krizi aşma imkanlarından yoksun olan AKP-MHP iktidarı, her türlü muhalefeti baskı ve terörle sindirmeye çalışıyor. Bunun son örneklerinden biri Boğaziçi Üniversitesi'ne kayyum rektör atanmasına karşı gençliğinin gerçekleştirdiği eylemlerde yaşandı. Toplumsal muhalefet güçlerinin de desteğiyle gerçekleşen eylemler gözaltı ve tutuklama terörüyle karşılandı ve LGBT üzerinden yöneltilen saldırıyla hareketin meşruluğu zedelenmeye çalışıldı. Gençlik eylemlerinde bugün için bir durulma yaşansa da, Boğaziçi eylemlerinin coşkusu ve ruhu 8 Mart’a taşındı. Boğaziçi eylemlerinde gözaltına alınarak ev hapsi verilen kadınların elektronik kelepçelerini gece yürüyüşünde kırıp atmaları, baskı ve yasakların tanınmadığının simgesel ifadesi olduğu kadar, süreçler arasındaki bağı göstermesi açısından da önemliydi.
Yaygın, kitlesel ve coşkulu eylemler...
8 Mart, pandeminin ve krizin tüm yükünün başta kadınlar olmak üzere tüm ezilenlere çıkartılmasına karşı biriken öfkenin ortaya konulduğu bir gün oldu. Gerçekleşen eylemlerde, pandeminin ağırlaştırdığı sorunların yanı sıra esnek ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaşmasına, artan kadın cinayetleri ve şiddete, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek istenmesi başta olmak üzere AKP iktidarının izlediği politikalara tepkiler öne çıktı.
Pek çok kent ve ilçede kadınlar eylem, etkinlik, sosyal medya programları, konferans, yürüyüş, forumlarda biraraya geldiler. Pandemi koşullarının yarattığı engelleyici faktörlere rağmen alanlara çıkarak taleplerini haykırdılar. Özellikle, ağırlıkla kadınların yer aldığı işçi direnişleri 8 Mart’a rengini verdi.
8 Mart’ta da devlet terörü
8 Mart’ta da devlet terörü devam etti. Dinci-faşist iktidar, önemli bir dinamik haline gelmiş bulunan kadın hareketinin meşruluğunu zayıflatmak amacıyla, kadın eylemlerinde LGBT+ bireyleri hedef adı. LGBT pankartları, flamaları ve dövizlerine, hatta renkli şemsiyelere el konuldu. Kadıköy eyleminde gözaltına alınan LGBT+ bireylere ev hapsi verildi. LGBT+’lerin, AKP iktidarının cinsiyete dayalı ayrımcı ve ötekileştirici politikalarının sonucu daha da politikleşmesi ve toplumsal muhalefet güçlerinin yanında konumlanması, iktidarın saldırganlığını daha da artırdı.
Her yıl gerçekleşen feminist gece yürüyüşü bu yıl da baskı ve engellerle karşı karşıya kaldı. Tüm yollar kapatılarak kadınların Taksim buluşması engellenmek istendi. Baskı ve yasaklara rağmen binlerce kadının buluşması engellenemedi. Yürüyüş sonrası gerçekleşen ev baskınlarıyla onlarca kadının gözaltına alınması ise, kadınların öfkesini daha da büyüttü.
Kadın işçilerin talepleri öne çıktı
8 Mart sınıfsal özünden kopartılarak “kadınlar günü”ne indirgenmek istense de, bu yıl kadın işçilerin taleplerinin daha fazla öne çıktığı söylenebilir. Bunda, pandemi ve krizle birlikte kadın işçilerin sorunlarının artarak derinleşmesi, hak gasplarına karşı kadın işçilerin de yer aldığı işçi direnişleri önemli bir rol oynadı.
İşçi sınıfının ve kadın işçilerin sorunları her geçen gün ağırlaşıyor, Kod 29 adı altında işten atmalar kapitalistlerin elinde bir sopa olmaya devam ediyor. Bu saldırılar kadın işçileri çok yönlü etkilerken, on binler hatta yüz binlerce üyeye sahip konfederasyonlar, 8 Mart’ta da kıllarını kıpırdatmadılar, göstermelik açıklamalarla yetindiler.
Bu 8 Mart’ta da bazı ilerici güçlerin yer aldığı sendikaların bünyelerinde 8 Mart’lar gündemleştirildi ve fabrika içi eylemler gerçekleştirildi. Bu eylemler ve kadın işçilerin somut taleplerinin gündemleştirilmesi anlamlı olmakla birlikte, taleplerin “özel günler”de işlenmesi ve sistematik bir mücadeleye konu edilmemesi zaafiyeti sürüyor.
Kamu alanında ise özellikle sağlık emekçilerinin 8 Mart’ı yaygın bir şekilde kutlamaları dikkat çekti. Pandeminin ağır yükünü göğüslemekle karşı karşıya kalan sağlık emekçileri, pek çok hastanede eylem ve etkinlikler gerçekleştirerek taleplerini ortaya koydular.
Bunların yanısıra, 8 Mart eylem ve etkinlikleri, son süreçte hak gasplarına karşı mücadeleyi yükselten bağımsız mücadeleci sendikalar tarafından gündemleştirildi. Sinbo, SML Etiket, Migros ve CPS Otomotiv’de kadın işçilerin direnişi 8 Mart’a damgasını vurdu. Direniş alanlarında gerçekleşen 8 Mart etkinlikleri, bu direnişlerin eylem alanlarına da taşınması, 8 Mart’ın gerçek sahipleri olan kadın işçilerin bu süreçte daha fazla öne çıkmalarını sağladı.
Sinbo fabrikası önünde yakılan ateş
DEV TEKSTİL üyesi SML Etiket direnişçisi kadınlar ile TOMİS üyesi Sinbo direnişçisinin çağrısıyla Sinbo fabrikası önünde gerçekleşen 8 Mart etkinliği, bu mücadele gününün devrimci özüne uygun kutlanması açısından anlamlıydı.
Pandemi fırsatçısı kapitalistlerin saldırılarına karşı haklarını ve geleceklerini savunan işçilerin bir dizi kentte ve farklı sektörlerde gerçekleştirdikleri mevzi direnişler sürüyor. Bu direniş odakları, sınıf hareketinin seyrinin değiştirilmesi açısından büyük bir önem taşıyor. Bu direnişlerde kadın işçiler özel bir yer tutarken, SML Etiket ve Sinbo’da olduğu gibi, direnişler bizzat kadın işçiler tarafından sürdürülüyor.
Emekçi Kadınlar Gününü direnişle karşılayan SML Etiket ve Sinbo direnişçileri, direniş alanında etkinlik gerçekleştirdiler. 8 Mart'ın tarihsel ve sınıfsal özüne uygun bir içerikle ve toplumsal muhalefeti, ilerici ve devrimci güçleri birleştirme hedefiyle gerçekleştirilen bu etkinlik önemli bir yerde duruyor.
8 Mart’ın gösterdikleri…
Pandemi fırsata çevrilerek her türlü hakkın gasp edilmek istendiği, toplumsal muhalefeti sindirmek için baskı ve terörün tırmandırıldığı bir süreçte gerçekleşen kitlesel, coşkulu ve yaygın eylemler, kadın hareketinin halen en önemli toplumsal mücadele dinamiklerinden biri olduğunu göstermektedir. Halihazırda harekete feministlerin önderlik ediyor olması ise önemli bir zayıflık alanıdır. Direnişçi kadın işçiler bu hareket içinde henüz sınırlı bir rol oynayabilmektedir. 2021 8 Mart’ı, kadın hareketinin sağlıklı bir gelişme çizgisine oturması ve doğru hedeflere yönelebilmesi için, sınıf hareketi/proleter kadın hareketinin gelişmesine duyulan ihtiyacı bir kez daha ortaya koymuştur.