8 Mart, kapitalist sömürüye karşı mücadelede emekçi kadınların devrimci mevziisidir. Emperyalist kapitalizmin krizi derinleştikçe kadın cinsinin tarihsel olarak ezilmişliği sorununu da derinleştirmiş, kadınların sosyalizm mücadelesi ile kazandığı siyasal, medeni, sosyal haklara saldırmıştır. Bu saldırganlığın bir numaralı sorumlusu iktidardaki burjuvazi ve onun devletidir.
Burjuvazinin sınıf iktidarı erkek egemen ideolojiyi hem yeniden üretiyor hem ondan besleniyor. Buna rağmen kadın düşmanı icraatlarını gizleyecek yol ve yöntemlere başvurmaktan da geri durmuyor. Kadınların yaşam hakkının dahi yok sayıldığı bir dönemde, cinsiyetçi politikaların kapitalist düzenden beslendiğini gizleyecek en önemli yol, kadın sorunun sınıfsal karakterini silikleştirmektir. Günümüzde bu, burjuva ideolojik hegemonya eliyle yapılmaktadır. Dinsel-gerici, ırkçı-şoven kurumsal örgütlenmeler, ‘kadın hakları için mücadele yürütme iddiası’ taşıyan ‘burjuva kadın örgütleri’ ve tüm düzen kurumları kadının kölelik zincirlerini parçalamasına engel olmak için seferber oluyorlar. Oysa kadınların toplumsal yaşamda karşı karşıya kaldığı baskı, sömürü, şiddet, tecavüz, kadın cinayeti vb. gibi pek çok sorunun arkasında bizzat burjuvazi ve onun sınıf iktidarı vardır.
AKP-MHP iktidarı kadınların çalışma yaşamında kazanılmış tüm haklarına göz dikerken burjuvaziye de kadın emeğini sınırsızca sömürmesi için gerekli olan her kolaylığı sağlıyor. Bu saldırıyı, burjuvazinin 8 Martın devrimci, sınıfsal ve tarihsel özünü karartmak için geliştirdiği demagojik söylem ve reklam kampanyaları tamamlıyor. Oysa işçi ve emekçi kadınların çifte sömürüye ve cinsel ayrımcılığa karşı mücadelesi sınıf hareketinin önemli bir parçasıdır. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, kadınların yaşadığı sorunlara karşı özgürlük ve eşitlik için güçlü bir mücadele çağrısıdır. Bu çağrıyı boşa düşürmek için geliştirilen politikanın iç yüzünü görmek için bu 8 Mart’ta direnişçi işçi kadınların yaşadıkları olaylara bakmak yeterlidir.
8 Mart’ta Sinbo'da, SML'de ve Migros'ta kadın işçiler fabrikalarda ve mücadele alanlarında sömürücü asalaklara karşı direnme kararlılıklarını güçlü bir şekilde gösterdiler. Sinbo ve SML işçileri direniş çadırlarını kurdukları fabrika önlerinde, Migros direnişçileri ise Anadolu Holding önünde talepleri ile 8 Mart'ta özgürlük ve eşitlik için sokaktaydılar. Her 3 direnişte de sermaye iktidarının pandemiyi fırsata çeviren ve kapitalistlere hizmet eden politikalarının dayattığı kölece çalışma koşullarına karşı çıkan işçi kadınların isyanı öne çıktı. Kod-29'a, keyfi işten atmalara, baskıya, sendika düşmanlığına, esnek çalışmaya, tacize ve mobbinge karşı direnen kadın işçiler bu sayede burjuvazinin ikiyüzlülüğünü de gözler önüne serdiler.
SML Etiket’te işçiler, direnişlerinin 34. gününe denk düşen 8 Mart'ta Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'nın 8 Mart kutlaması ile karşı karşıya kaldılar. Ama Mor Çat'nın kutladığı direnişçi kadın işçiler değil, SML Etiket sermayesinin ta kendisiydi.
Mor Çatı’nın SML Etiket fabrikasındaki kadın işçilere dağıttığı kartlarda şu ifadeler yer alıyordu:
"SML Etiket, 1990 yılından bu yana kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadele eden ve kadınlarla dayanışma amacı taşıyan vakfımıza sizin adınıza destek oldu. Mor Çatı olarak dayanışma gösterdiğimiz tüm kadınlarla birlikte güçleniyoruz. Mücadele ve dayanışma ağımıza verdiğiniz destek için teşekkür ederiz."
Bu sözler Mor Çatı’nın sınıfsal konumuna ayna tutuyor.
Fabrikada işçi kadınların yaşadığı baskı, taciz, mobbing ve ağır sömürüyü SML Etiket direnişçisi kadın işçiler kararlı mücadeleleri ile gözler önüne serdiler. Mor Çatı bu ağır koşullara dur diyen ve keyfi işten atmalara karşı direnişe geçen kadın işçileri görmez. Daha birkaç hafta önce fabrika önünde DEV TEKSTİL'in Anadolu yakası temsilcisi kadın bir sendikacının barbarca darp edilmesini de görmez. Dolayısıyla kadın sendikacıya saldıran fabrikanın özel güvenlik müdürünün SML yönetimi tarafından korumaya alındığını ve işine devam ettiğini de görmesi elbette beklenmez. Kadına yönelik şiddete karşı mücadele ettiklerini iddia edenler şiddetin kaba biçimlerini uygulayan SML yönetimini tebrik ederek şiddet uygulayanlarla aynı tarafta durduklarını itiraf etmişlerdir. 34 gündür direnişin devam ettiği bir fabrikaya 8 Mart günü o kapitalist firmayı kutlamaya gitmek, işçi ve kadın düşmanlığını onaylamak ve desteklemekle eşanlamlıdır.
Bu utanç verici tutum, Mor Çatı’nın kimin ‘Çatısı’ olduğunu gözler önüne sermiştir.
Diğer somut örnek ise Sinbo'da yaşandı. Sinbo, işçi kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın, baskı ve mobbingin uygulandığı bir fabrikadır. Bu sorunlardan dolayı ilki ücretsiz izin saldırısına karşı olmak üzere 2 ayrı direniş örgütlendi. Kod 29'a karşı gelişen ikinci direniş halen kararlıkla devam ediyor. Bu direniş sürerken ve fabrika önünde 8 Mart eylemi örgütlenirken içeride Sinbo patronunun eşi Meltem Demir kadın işçilere pasta dağıtmıştır. Direnişin gücü, Sinbo patronuna 8 Mart'ı hatırlatmıştır. Üstelik hiçbir yasal dayanağı olmadığı halde, işçilerin ücretlerinin ve SGK primlerinin gasp edilip, Şubat ayı 28 gün çekiyor diye 1 günlük izin alan işçiden 3 günlük ücret ve 3 günlük SGK primi çalınırken tam bir riyakârlıkla, yüzleri kızarmadan çiçek dağıtıyorlar.
Bu 2 örneği tamamlayan üçüncü örnek ise Migros direnişçilerinin Anadolu Holding önünde Tuncay Özilhan'a seslendikleri ve tacizci amirleri teşhir ettikleri eylemde polis saldırısıyla gözaltına alınmalarıdır. TÜSİAD'çı Tuncay Özilhan Migros depolarında tacizci amirlerine göz yummakta ve holdingi önünde işçi kadınları gözaltına aldırmaktadır. Üstelik holding bünyesindeki firmaları tam bir riyakarlıkla 8 Martı kutlarken…
8 Mart, direnişçi işçi kadınlara ve tüm işçi sınıfına uluslararası devrimci proletarya hareketinden miras kalmıştır. Burjuvazinin 8 Martların içini boşaltmak amacıyla uyguladığı gerici politikaların püskürtülmesi için kadın işçilerin üretim alanlarında örgütlenmesi ve tüm sınıf kardeşleriyle direnişleri büyütmesi gerekiyor. Ancak o zaman burjuva feminist kadın örgütleri ile kapitalistlerin riyakarca ‘kutlamalar’ yapması boşa düşürülebilir.
8 Mart, emekçi kadın hareketi ve sosyalizm uğruna mücadelenin mirasıdır ve sınıf mücadelesinde bir adım öne çıkan işçi kadınların ellerinde geleceğe, özgürlük ve eşitlik günlerine taşınacaktır.
İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları